Davacı,1.9.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece davacının sigortalılık başlangıç tarihinin yurt dışında çalışmaya başladığı tarih olan 16.09.1968 olduğunun tespitine ilişkin verilen kararın yerinde olduğunun anlaşılmasına göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının sigorta başlangıç tarihinin 16.09.1968 tarihi olduğunun ve 01.09.2008 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulü ile davacıya tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.09.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir.
Davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 16.09.1968 olduğu ve tahsis talep tarihi olan 29.08.2008 tarihi itibari ile 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya"da geçen 16.09.1968-31.03.2001 tarihleri arasındaki 2488 gün çalışmasını ve 07.04.2005-08.05.2008 tarihleri arasındaki ev kadını olarak geçen 1112 günlük süreyi borçlandığı,borçlanma bedelini 26.08.2008 tarihinde ödediği, 39 yıl 11 ay 13 gün sigortalılık süresi ve 3600 gün prim ödemesi bulunduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının yaşlılık aylığı şartlarının yurt dışı borçlanmasını yaptığı tarih olan 26.08.2008 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesi uyarınca mı, yoksa 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasa"nın 17. maddesi ile 506 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 81. madde hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın geçici 81/A maddesi, bu Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanacağını kabul etmiştir. Yurt dışı hizmet borçlanmasının yapıldığı 26.08.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesi ise sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün prim ödemesi gerektiğini kabul etmiştir
Somut olayda davacı, 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya"da geçen 16.09.1968-31.03.2001 tarihleri arasındaki 2488 gün çalışmasını ve 07.04.2005-08.05.2008 tarihleri arasındaki ev kadını olarak geçen 1112 günlük süreyi borçlanmış ve borçlanma bedelini 26.08.2008 tarihinde ödemiştir. 4447 sayılı Yasa’nın 17. maddesi ile 506 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 81. maddesinin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinde Türkiye"de Sosyal Sigortalar Kapsamında sigortalı olarak çalışması bulunmadığı gibi 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılmış bir borçlanma da bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının 3201 sayılı Yasa kapsamında Kuruma borçlanmanın yapıldığı 26.08.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 60/A-b maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün ve E:2009/21-309, K:2009/322 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.