14. Hukuk Dairesi 2010/1380 E. , 2010/1840 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.07.1997 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.01.2009 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 15.12.2009 günü murafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla, içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 18.01.1980 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Vaat borçlusu davalı savunmada bulunmamış, duruşmaya katılan vasisi bedelin eksik ödendiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 2555 sayılı parseldeki davalı adına olan kaydın 625/1133,29 m2.lik kısmının iptali ile bu payın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hüküm davalı temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Davada dayanılan 18.01.1980 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin konusu kadastronun 884 sayılı parselin çizdirilen krokide işaretlenen 625 m2.lik kısmıdır. Başka bir anlatımla, satış vaadi sözleşmesi taşınmazın muayyen bir bölümünün vaat alacaklısı olan davacı adına tescilini teminen düzenlenmiştir. Borçlunun taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan borcunu ifa etmemesi halinde vaat alacaklısı olan kişi ancak bu taşınmazın tescilini teminen dava açabilir. Borçlu da alacaklıya yalnız borçlanılan edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulur ve borç bu suretle sona erer. Alacaklı ve borçlu borçlanılan edimle bağlı olduklarından alacaklı borçludan başka bir edimi ifa konusu olarak talep edemez. Ahde vefa (söze sadakat) kuralı da bunu gerektirir. İfa yolu ile borçludan istenecek tarafların iradelerinin sözleşmede birleştikleri taşınmaz bölümüdür.
Bu genel anlatımlardan sonra somut olaya gelince;
Satış vaadine konu taşınmaz bölümü sözleşmedeki krokide B harfi ile gösterilmiş, uygulamada bu yerin kısmen imar yolu olarak ayrılan yerde kaldığı kısmen de 2067 ve 2269 sayılı parsellerde bulunduğu saptanmıştır. Her iki parselde de vaat alacaklısı olan davalıya ait pay mevcut değildir. Dolayısıyla, sözleşmenin tahvil yolu ile bu parsellere uygulanma olanağı bulunmamaktadır. 2555 sayılı parselden gelen imar suretiyle 630 ada 18 ve 19 parsel numarasını alan taşınmazlar ise sözleşmenin konusu değildir. Kaldı ki, bu parseller imardan sonra satış suretiyle dava dışı üçüncü kişiler adına temlik edilmiştir. Başka bir anlatımla davalının bu parsellerde de payı bulunmamaktadır. Kısaca, bu hali ile 18.01.1980 günlü sözleşmenin aynı ifa olanağı yoktur. Davacı Borçlar Kanununun 96.maddesine dayanarak davalıdan tazminat talebinde bulunabilirse de mülkiyet aktarımı isteyemeyeceğinden bu istemle açılan davanın reddi yerine 2555 sayılı parselin gitti kayıtlarında davalıya ait pay varmış gibi istemin kabulü doğru değildir.
Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 22.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.