Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/10928
Karar No: 2015/13043
Karar Tarihi: 12.11.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/10928 Esas 2015/13043 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/10928 E.  ,  2015/13043 K.
"İçtihat Metni"


MAHKEMESİ : ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2014
NUMARASI : 2013/472-2014/142

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davaya muvafakat edenler tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi................... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, mirasbırakan L..... K.........R...........lu"nun maliki olduğu 143 ada 13 ve 16 parsel sayılı taşınmazları kurucusu olduğu davalı vakfa “vakfın amacının gerçekleştirilmesine yardımcı olması ve amaca uygun bu parsellerde yapılacak olan tesislerin adlarına muris dedesi M........ A.... E............."nin adının ilave edilip, öylece anılması” şartıyla hibe suretiyle temlik ettiğini, ancak taşınmazların bağış amacına uygun kullanılmadığını, 15 yıldır atıl surette bekletildiğini, 20.12.2012 tarihinde ihtar göndermesine rağmen bağış şartının yerine getirilmediğini, bağıştan rücu koşulunun gerçekleştiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile muris L........ K......... R........adına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı, murisin başka mirasçıları da olup, davacının tek başına eldeki davayı açamayacağını, murisin kurduğu “R.......H......... Fakültesi V..........ı"nın” Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/244 esas, 1999/284 karar sayılı kararı ile “R.. V..” olarak adının değiştirildiğini ve vakıf resmi senedinin 2. maddesine eklenen (ı) bendi ile dava konusu taşınmazların vakfa ait olduğunun kesinleştiğini, bağışın şartlı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin 22.05.2012 tarihinde öldüğü, davanın ise 23.08.2013 tarihinde açıldığı, Türk Borçlar Kanununun 297. maddesi hükmü gereğince bağışlayanın ölümünden itibaren mirasçıların bağışlamayı geri alma haklarını kullanmadıkları, davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden; muris L.... K........ çekişme konusu 143 ada 13 ve 16 parsel sayılı taşınmazları 23.12.1998 tarihli akitle, “vakfın amaçlarının gerçekleşmesine yardımcı olmak için gelir sağlamak veya vakfın amaçlarına uygun olarak bu parsellere yapılacak tesislerin adlarına mirasbırakan dedesi M......... .fe.........i"nin adının ilave edilmesi ve öylece anılması şartıyla” davalı vakfa hibe suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; muris Latif Kemal Reisoğlu"nun 22.05.2012 tarihinde ölümü ile eşi G.. R.. ile manevi evlatları G.. R.. ve Rahime Gül Reisoğlu"nun mirasçı olarak kaldıkları, eldeki davanın 23.08.2013 tarihinde mirasçı G.. R.. tarafından açıldığı, diğer mirasçılar G.. R.. ve Rahime Gül Reisoğlu"nun yargılama sırasında davaya muvafakat verdikleri görülmektedir.

./..

Bilindiği üzere; bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek taraflı bağışlanana varması gerekli beyanıyla geriye yürüyerek (makable şamil) hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse bağışlayan bağıştan dönme (rücu) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir. Bağıştan dönme (rücu) 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 295. (818 s. Borçlar Kanununun 244.) maddesinde aynen; “Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu söz konusu Türk Borçlar Kanununun 295. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen Türk Medeni Kanununun 510. maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme (rücu) nedeni sayılması, yukarıda değinilen mahzurun yanında açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri özellikle vahamet derecelerinin göz önünde bulundurulması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki; bağıştan dönme (rücu) kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan, bağışlanan ancak dönme (rücu) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür. Bu hak TBK"nin 297. maddesine göre geri alma sebebinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde kullanılmalıdır.
Somut olayda, davalı vakfa bağış yapan muris Latif Kemal Reisoğlu"nun 22.05.2012 tarihinde ölümü üzerine mirasçısı eşi davacı Gönül" ün 20.12.2012 tarihinde davalı vakfa gönderdiği ihtar ile, 143 ada 13 ve 16 parsel sayılı taşınmazların bağış amacına uygun kullanılmadığını, 1 ay içinde amaca uygun kullanılması konusunda somut adım atılmasını, belgeleri ile bilgi verilmesini, aksi halde dava açacağını bildirdiği, ihtarın davalı vakfa 26.12.2012 tarihinde tebliğ edildiği, ardından eldeki davanın 23.08.2013 tarihinde açıldığı kuşkusuzdur.
Öyleyse, yukarıda açıklandığı şekilde, Türk Borçlar Kanununun 297/3. maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere, bağışlayanın ölümünden başlayarak 1 yıllık sürede ihtar göndermek suretiyle mirasçıların bağışlamayı geri alma hakkını kullandıkları, koşulun gerçekleşmesi bakımından davalıdan somut adım atmasını makul bir süre bekledikten sonra eldeki davayı açmaları karşısında hak düşürücü sürenin geçirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, mahkemece, işin esasına girilerek yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların delillerinin eksiksiz toplanması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ile hak düşürücü süreden davanın reddine hükmedilmesi isabetsizdir.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


-KARŞI OY-

Dava bağışlamanın geri alınması nedenine dayalı tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Davacılar, murisleri tarafından bağışlama sırasında yapılan yüklemenin ölümünden sonra gönderdikleri ihtara rağmen davalı tarafından yerine getirilmediği gerekçesiyle bağışlanan taşınmazların tapusununu iptali ile muris adına tescilini isetemişler, mahkemece dava hakdüşürücü süreden reddedilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Muris L........ K....... R............"nun sağlararası işlemle adına kayıtlı dava konusu taşınmazları davalı vakfa bağışladığı, tapuda devrin sağlandığı, murisin 22.05.2012 tarihinde öldüğü, davacı G.. R.. tarafından davalıya 20.12.2012 tarihinde ihtarname gönderilerek; "dava konusu taşınmazların bağış amacına uygun kullanılmadığı,bir ay içinde taşınmazların vakfa bağış şartına uygun kullanılması konusunda somut girişimlerde bulunularak kendilerine bilgi ve belgelerin verilmesi, aksi halde tapu iptali tescil davası açılacağının bildirildiği," bu ihtarın 26.12.2012 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davanın ise 23.08.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bağışlamanın geri alınması hakkının süresini ve mirasçılara geçmesini düzenleyen TBK"nun 297/3 madde hükmünde; " Bağışlayan sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse, mirasçıları ölümden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler." düzenlemesi yer almaktadır. Davacıların mirasçı sıfatıyla açtıkları davada uygulanması gereken bu hükme göre, hakkın kullanımı murisin ölümünden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Murisin ölüm tarihi olan 22.05.2012 tarihinden dava tarihi olan 23.08.2013 tarihine kadar hakdüşürücü sürenin dolduğu konusunda tereddüt yoktur. Ancak sayın çoğunluk, davacının gönderdiği ihtarnameyi geri alma hakkının kullanılması olarak nitelendirmektedir. Oysa söz konusu ihtarname yenilik doğurucu bir irade beyanı değil, bağışlama yapılan davalıyı yüklemeyi yerine getirmeye davet niteliğindedir. Davacı tarafından belirlenen bir aylık sürede, amaca uygun kullanım yolunda girişimde bulunulmaması halinde dava açılacağı belirtilmek suretiyle, geri alma hakkının kullanım biçimi "dava" olarak açıklanmıştır. Bu durumda, dava yolu ile geri alma hakkının kullanılabileceği süre murisin ölümünden itibaren en çok bir yıl olmasına rağmen bu süre fazlasıyla aşılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, hak kullanımı niteliğinde olmayan davetin hakdüşürücü süreyi keseceğini söyleyebilme imkanı da yoktur. Açıklanan nedenle, davanın hakdüşürücü süreden reddi kararı doğru olduğu için hükmün onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi