Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2651
Karar No: 2020/333
Karar Tarihi: 03.06.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2651 Esas 2020/333 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2651 E.  ,  2020/333 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
    : Sincan 4. Aile Mahkemesinin 2013/147 Esas


    1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sincan 3. Aile Mahkemesince (kapatılan) verilen asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair karar davacı-birleşen davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı-Birleşen Davalı İstemi:
    4. Davacı-birleşen davalı erkek vekili dava dilekçesinde; tarafların 13.02.2012 tarihinde resmî nikah yaptıklarını, sonrasında kadının tutum ve davranışlarının değişmeye başladığını, müvekkilini kendinden soğutmak ve düğünün iptali için her türlü harekette bulunduğunu ve müvekkilinin iyi niyetli yaklaşımına rağmen düğünün iptal edildiğinin bildirildiğini ileri sürerek boşanmalarına, 20.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı-Birleşen Davacı İstemi:
    5. Davalı-birleşen davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde; müvekkilinin evlilik öncesinde davacı-birleşen davalının annesi ile aynı evde yaşamayı kabul ettiğini, fakat annesinin resmî nikahtan sonra her şeye müdahil olduğunu, hatta müvekkilinin ablasına ve ailesine de müdahalede bulunduğunu, müvekkilini başkaları ile kıyaslayıp aşağıladığını, hakaret ettiğini, davacı-birleşen davalının da bu duruma sessiz kaldığını, resmî nikah öncesi her şeyi kabul eden davacı-birleşen davalının resmî nikahtan sonra düğün dahi yapmak istemediğini, "Ben düğün sevmem, boş yere para harcıyorum, niye yapıyoruz ki?" dediğini, müvekkilini ve ailesini küçük düşürdüğünü ve hakaret ettiğini belirterek boşanmalarına, aylık 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000,00TL maddi ve 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Sincan 3. Aile Mahkemesinin (kapatılan) 04.03.2014 tarihli ve 2012/467 E., 2014/130 K. sayılı kararı ile; davacı-birleşen davalının eşini affetmesi ile davalı-birleşen davacı üzerinde kusurun kalmadığı, davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettiği, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-birleşen davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-birleşen davacı lehine aylık 250,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile yasal faizi ile 6.000,00TL maddi ve 4.000,00TL manevi tazminata, yasal şartları oluşmadığından davacı-birleşen davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 01.12.2014 tarihli ve 2014/13829 E., 2014/24317 K. sayılı kararı ile;
    "… Hüküm, davacı-karşı davalı (koca) tarafından, her iki boşanma davası ve kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ile tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    Mahkemece, "kocanın barışma girişiminde bulunmakla eşini affettiği, bu hâlde kadının üzerinde bir kusur kalmadığı, kocanın ise eşine hakaret ettiği bu sebeple tam kusurlu olduğu" kabul edilerek kocanın boşanma davasının reddine, kadının karşı boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, kadın yararına yoksulluk nafakası ve maddi tazminata hükmedilmiştir. Oysa, davalı-karşı davacı (kadın)"ın "bu evliliği yapmayacağını" söyleyerek eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, kocasının "yeni bir başlangıç yaparak dügün merasimini icra edelim" yönünde iyiniyetli girişimine rağmen, müşterek yaşamın kurulmasını kabul etmediği, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Kocanın "yeni bir başlangıç yapalım" şeklindeki sözleri, iyiniyetle yapılmış bir girişim olup, af niteliğinde değildir. Kaldı ki, davalı-karşı davacı (kadın) buna rağmen müşterek yaşamın kurulmasını kabul etmemekle, eşiyle birlikte yaşamaktan haklı hiç bir sebebi bulunmaksızın ısrarla kaçınmıştır. Bu hâlde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu koşullar altında koca da dava açmakta haklıdır. Öyleyse kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır…’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre davalı-birleşen davacının birleşen boşanma davası ve boşanmanın ferileri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekli hâle geldiğinden, bu yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    8. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesinin 30.06.2015 tarihli ve 2015/441 E., 2015/479 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra; özellikle tanık Tuğba’nın beyanından anlaşıldığı üzere davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya yönelik hakaret eylemlerinin sabit olduğu, tanık...’nın ifadesinde yer aldığı şekilde davacı-birleşen davalının düğün yapıp müşterek yaşamlarının ailesi yanında kurulmasına yönelik teklifine karşı davalı-birleşen davacının bağımsız ev isteğini de haksız bir talep olarak görmenin mümkün olmadığı, davacı-birleşen davalının yeni bir başlangıç teklifi ile davalı-birleşen davacıya atfedilen bağışlanmış bir kusurun varlığının da olmadığı, hakaret eden davacı-birleşen davalının annesi ile yaşama konusunda isteksiz kalan davalı-birleşen davacının birlikte yaşamaktan kaçındığını kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yerleşik uygulamada yeni bir başlangıç teklifinin, müşterek yaşamın kurulamaması hâlinde en fazla iyi niyet göstergesi "bir barışma teklifi" olarak kabul edildiği, bu hâli ile davacı-birleşen davalının yeni bir başlangıç teklifine mevcut uygulamanın ötesinde karşı tarafın kabul zorunluluğu bulunduğu, aksi hâlde en azından birlikte yaşamaktan kaçınmış olacağının kabulünün yerleşik uygulama yanında hayatın olağan akışına da uygun düşmeyeceği, davacı-birleşen davalının ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettiği, davalı-birleşen davacının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalı-birleşen davacının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı-birleşen davalının, davalı-birleşen davacıyı affedip affetmediği noktasında toplanmaktadır.


    III. GEREKÇE
    11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.
    12. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.
    13. Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
    14. Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması, tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2).
    15. Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın bile dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
    16. Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere birtakım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası da boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
    17. Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için üzerinde durulması gereken bir diğer husus ‘’af’’tır. "Af" sözlük anlamı ile bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama olarak tanımlanmış olup, ceza hukukunda yer verildiği gibi özel hukuk bakımından da kanunlarımızda düzenleme yeri bulan, esasen bir haktan vazgeçmeyi içeren bir his açıklaması veya bir davranış şeklidir (YHGK, 14.03.2019 tarih, 2017/2-2067 E. ve 2019/296 K.).
    18. Boşanma davalarında da, eşlerin dava tarihinden önce gerçekleştiğini iddia ve savunmalarında belirttikleri, boşanma davasına konu ettikleri olaylardan sonra barışmaları, barıştıklarını beyan ederek birbirilerine karşı yürüttükleri hukuki süreçleri sonlandırmaları veya gerçekleştiği iddia edilen olaylara rağmen evlilik birliğini makul bir süre sürdürmeye devam etmeleri hâllerinde "af" niteliğindeki davranışlardan söz edilir.
    19. Kural olarak, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır. Bir başka ifadeyle hüküm, uyuşmazlığın başlangıcından davanın açılma zamanına kadar gerçekleşmiş vakıaları kapsar.  Aksinin kabulü; tarafların dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır ki bu şekilde uyuşmazlıklar adil yargılanma süresi içinde ve yasanın amir hükümlerine göre sonuçlandırılamayacaktır.
    20. Somut olay incelendiğinde; asıl davanın 20.07.2012, birleşen davanın 25.02.2013 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı olarak açıldıkları, davacı-birleşen davalının kesinleşen kusurlu davranışlarına göre kendisinin ve annesinin davalı-birleşen davacıya hakaret ettikleri, davacı-birleşen davalı vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden direnme kararının temyiz edildiği, boşanmaya yönelik hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır. Toplanan delillerin değerlendirilmesiyle; davacı-birleşen davalının kesinleşen kusurlu davranışlarının yanında, düğün merasiminin yapılacağı tarihe yakın bir zamanda "bu evliliği yapmayacağını" söyleyen, davacı-birleşen davalının "yeni bir başlangıç yaparak düğün merasimini icra edelim" yönündeki barışma girişimine rağmen davalı-birleşen davacının birlikte yaşamaktan kaçındığı, ortak yaşamın fiilen de kurulmasını istemediği görülmektedir. Davacı-birleşen davalının, davalı-birleşen davacının evliliği yapmayacağını dile getirmesi üzerine davalı-birleşen davacı ile görüşmesi bir barışma girişimi olup bu girişim sonrası taraflar arasında barışma gerçekleşmediği gibi bir arada da yaşamadıkları da anlaşıldığından davacı-birleşen davalının bu eyleminin af olarak nitelendirilmesi somut olayın özelliğine de uygun düşmemektedir. Eş anlatımla barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından, bir aftan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikteki geçimsizlikte davalı-birleşen davacı da kusurludur.
    21. O hâlde, direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına, davacı-birleşen davalı vekilinin tazminatlara ve nafakalara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, aynı Yasa’nın 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi