Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/89
Karar No: 2018/587

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/89 Esas 2018/587 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/89 E.  ,  2018/587 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 204-339

    Sanık ... hakkında, nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında, yapılan yargılama sonucunda, eyleminin nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilerek; TCK’nın 142/2-d, 143, 146, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2008 tarihli ve 121-338 sayılı hükmün, katılan vekili, sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.04.2014 tarih ve 23141-6763 sayı ile;
    "Suç tarihinde katılan ve kızı mağdurun yaşadığı eve gelen sanığın, bıçak çekmek suretiyle katılanın elinde bulunan cep telefonu ve aracının anahtarını alıp, daha sonra bu anahtarla park halindeki aracı da alıp giden sanığın eyleminin, nitelikli yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde uygulama yapılması,
    Kabule göre de;
    Sanığın, olaydan iki gün sonra katılanı arayıp, suça konu araç ve cep telefonunun bulunduğu yeri söyleyerek iade ettiğinin anlaşılması karşısında; hakkında etkin pişmanlık nedeniyle TCK’nun 168/3. Maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, eylemin kullanma hırsızlığı kabulü ile yazılı biçimde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 30.10.2014 tarih ve 204-339 sayı ile;
    "İddianamede ve Yargıtay bozma ilamında katılana ait aracın ve cep telefonunun zorla alınıp yağmalandığı iddia edilmekte ise de; katılanın iddiasına sanığın savunmasına göre, aracın ve telefonun katılana tehditte bulunularak ya da cebir teşkil eden bir eylemde bulunularak alındığına ilişkin hiçbir delil yoktur. Sanık, katılanın elinde bulunan cep telefonunu hangi amaçla almıştır. Bu husus katılan tarafından da açıklanmamış bir durumdur. Katılan, sanığın telefonunu polisi aramasını engellemek amacıyla almış olabileceğini bildirmiştir. Ancak, katılanın iddiasına ve bu iddiayı doğrulayan mağdure....."nin soruşturma aşamasındaki doğruluğunu kabul ettiği beyanına göre, sanık katılanın elindeki cep telefonunu katılanın polisi aramasını engellemek amacıyla almış ve iadesine kadar geçen süre içinde cep telefonunu kullandığına dair dosyada delil de bulunmamaktadır, buradan hareketle sanığın katılanın cep telefonunua yönelik mülk edinme ve telefondan faydalanma kastının bulunmaması nedeniyle eylemin cep telefonu ile ilgili kısımda kullanma hırsızlığı ve yağma suçunun yasal unsurlarının bulunmadığı kanaatine varılarak cep telefonu hükme esas alınmamıştır. Sanığın katılanın elindeki araç anahtarını elinden çekerek aldığı sabit görülmüştür. Aracın anahtarının bu şekilde alınması ve bu anahtara aracın çalıştırılarak götürülmesi sırasında sanığın katılana yönelik tehdit veya cebir nitelikli eylemi sözkonusu değildir. Araç anahtarının alınmasından önceki tehdit ise, sanığın mağdureyi dövmesi ve katılanın da sanığı engellemeye çalışması nedeniyle söylenmiştir. Aracın anahtarını ve aracı almak amacıyla yapılmış bir tehdit değildir. Sanık, katılanın rızası olmadan elinde bulunan araç anahtarını çekip almak suretiyle araç ile Antalya"ya annesini ziyarete gitmiş, iki gün sonra İzmir"e dönerek katılana telefon açıp aracın yerini bildirmiş, katılan aracın yanına gelerek elinden çekilip alınan cep telefonu ve araç anahtarını araçla birlikte teslim almıştır. Sanık katılanın rızası olmadan elindeki araç anahtarını çekip alarak evin kapısında bulunan aracı bu anahtarla çalıştırıp, Antalya"ya annesini ziyarete gittiğine, ziyaret sonunda aracı getirip katılanın teslim alabileceği bir yere bırakıp durumu da katılana bildirdiğine göre ve ayrıca aracın alınmasından sonra herhangi bir suç işlenmemiş olmakla, sanığın eyleminin bu kısmı TCK.nun 142/2-d maddesinde belirlenen kullanma hırsızlığı suçunu oluşturduğu kanaatine varılmıştır" gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.09.2015 tarihli ve 404210 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 771-851 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.01.2017 tarih ve 29-138 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında katılana yönelik gerçekleştirdiği tehdit ve hakaret; inceleme dışı mağdure....."ye yönelik gerçekleştirdiği kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin yağma suçunu mu yoksa hırsızlık suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    18.03.2008 tarihli suç yeri araştırma ve inceleme raporunda; sanığın, eski eşi olan katılanın evinin önüne gelerek görüşmek istediğini söylediğinin, katılanın görüşmeyi kabul etmemesine rağmen yukarı çıkarak eve girdiğinin, katılanla aralarında tartışma çıkması üzerine katılanın polisi aramak için cep telefonunu aldığı sırada katılanın elinden cep telefonunu ve arabanın anahtarını alarak evden çıkıp arabayla uzaklaştığının belirtildiği,
    35 AHP 85 plakalı araç hakkında düzenlenen 18.03.2008 tarihli görgü ve tespit tutanağında; arabanın sol ön kapı ortasındaki kaporta kısmının içe çöktüğünün ve ön sağ tamponunda sürtünme izi bulunduğunun tespit edildiği,
    24.03.2008 tarihli yakalama üst arama tutanağında; aranmakta olan sanığın yakalanması için yapılan araştırmalar neticesinde sanığın ...’ın ikametinde kalmakta olduğunun tespit edilmesi üzerine söz konusu adrese gidildiğinde kapıyı ...’ın açtığının, bu sırada sanığın balkon panjurunu açarak kaçmak isterken yakalandığı bilgilerine yer verildiği,
    27.12.2007 tarihli irsaliyeli faturadan Nokia marka cep telefonunun; araç bilgileri giriş ekranı çıktısından da 35 AHP 85 plakalı aracın katılana ait olduğunun belirlendiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; sanıkla 1992 yılında evlenip 1998 yılında ayrıldıklarını, ayrılmalarına rağmen sanıkla beraber yaşamaya devam ettiklerini, fakat 4-5 aydır tamamen ayrı yaşadıklarını, bu süreçte sanığın kendisini rahatsız ettiğini, 16.03.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında sanığın kapıyı çaldığını, kapıyı açmak istemeyince sanığın "Rezillik yaparım." diye bağırmaya başladığını, çevreye karşı rezil olmamak için kapıyı açmak zorunda kaldığını, kapıyı açtığında sanığın inceleme dışı mağdure.....’i yanına çağırdığını,.....’in sanığa "Biz seni istemiyoruz." demesi üzerine sanığın.....’e tekme ve tokatla vurmaya başladığını, kendisinin de "Biz seni istemiyoruz." diye araya girerek sanığa vurmaya çalıştığını, bu sırada sanığın mutfaktan bıçak alıp, üzerine yürüyerek "Seni öldürürüm." dediğini, polisi aramak isterken sanığın telefonu elinden zorla aldığını, ardından diğer elinde bulunan tescilde kendi adına kayıtlı olan aracın kontak anahtarını da alıp evden çıktığını, sanığın evin önünde park hâlinde bulunan araca binerek uzaklaştığını, 18.03.2008 tarihinde iş yerinde bulunduğu sırada sanığın kendisini arayarak arabanın otoparkta ve cep telefonunun da arabanın içinde olduğunu söylediğini, otoparka giderek arabanın anahtarını ve cep telefonunu aldığını, mahkemede ise; sanığın kaldıkları eve ara sıra gelip gittiğini, olay günü telefonla evi arayan sanığa inceleme dışı mağdure.....’in "Biz seni evde istemiyoruz." dediğini, bunun üzerine sanığın eve gelerek....."i dövmeye başladığını, müdahale etmek istediğinde sanığın mutfağa gidip bıçak alarak geldiğini ve kendisine "Seni öldürürüm." dediğini, polisi aramak istediği sırada sanığın elindeki cep telefonunu ve arabanın anahtarını çekip aldığını ve kaçarak evden uzaklaştığını, sanık eve gelmeden önce arabayı alıp gidebileceği düşüncesi ile masa üzerinde bulunan arabanın anahtarını eline aldığını, daha sonra sanığı arayıp cep telefonu ile arabanın anahtarını istediğini fakat sanığın hakaret ederek telefonu kapattığını, sanığın daha önceleri de eve geldiğinde arabayı alıp geri getirdiğini, sanığın polise haber vermemesi için cep telefonunu almış olabileceğini, bozma sonrası farklı olarak; sanığın önce cep telefonunu ve arabanın anahtarını aldığını, bunları geri almak istediğinde ise bıçak çekerek engel olduğunu,
    İnceleme dışı mağdure..... kollukta; katılanın annesi, sanığın ise babası olduğunu, boşandıktan sonra sanık ile katılanın ayrı yaşadıklarını, herhangi bir işte çalışmayan sanığın kendilerini rahatsız ettiğini, sanığın ara sıra eve zorla girip katılana şiddet uyguladığını, 16.03.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında sanığın eve gelip "Çocukları 10 dakika görüp gideceğim" diyerek içeri girdiğini, sanığın kendisiyle görüşmek istediğini ancak kabul etmediğini, katılanın sanıktan evden çıkmasını istediğini, arabanın anahtarını almaması için sanıktan anahtarı sakladığını, fakat katılanın anahtarı sakladığı yerden çıkarttığını, bunun üzerine de sanığın katılanın elindeki anahtarı zorla aldığını, anahtarı katılana geri vermesini istediğinde sanığın eliyle yüzüne tokat, kasıklarına ise tekme attığını, saçından çekip yerde sürüdüğünü, katılan araya girmek istediğinde sanığın bıçak çekerek katılanın elindeki cep telefonunu aldığını, sanığın cep telefonu ve arabanın anahtarını zorla alarak kaçtığını, mahkemede farklı olarak; sanığın, saat 20.00 sıralarında ev telefonunu arayarak katılanla konuştuktan sonra eve geldiğini, önce kapıyı açmadıklarını fakat sanığın rezillik çıkarırım demesi üzerine kapıyı açtıklarını, içeri girince sanığa "Seni istemiyoruz." dediğini, bundan dolayı üzerine yürüyen sanığın eliyle yüzüne vurduğunu, yere düşünce saçını çekip tekme attığını, katılanın yanlarına gelip sanığa "Seni istemiyoruz." dediğini, bunun üzerine sanığın mutfağa gidip bıçak alarak katılana doğrultuğunu, bu sırada da kendisini yanlarından uzaklaştırdıklarını, tehdit içeren bir söz duymadığını, başka odaya geçerek ev telefonundan polisi aradığını, sanığın kendisine "Kiminle konuşuyorsun?" diye sorduğunu, bu sırada masanın üzerinde bulunan arabanın anahtarını sanık almasın diye sakladığını, sanığın bunu görünce anahtarı sakladığı yerden aldığını, katılanın anahtarı geri istediğini fakat sanığın vermediğini, katılanın elinde bulunan cep telefonunu sanığın çekerek aldığını, bu arada sanığın elindeki bıçağı bırakmış olduğunu, sanığın daha önceleri de eve geldiğinde arabanın anahtarını zorla katılandan alıp gittiğini, sanığın araba üzerinde hak iddia etmediğini, soruşturma evresindeki beyanı ile çelişki oluşması nedeniyle sorulduğunda soruşturmada evresindeki ifadesinin daha doğru olduğunu,
    Tanık ...; sanığın ara sıra işlettiği kuaför dükkanına geldiğini, sanıkla inceleme dışı mağdurenin arasının iyi olduğunu, sanığın iki tane aracının olduğunu, araçlardan birini önceki eşi olan katılanın üzerine kayıt ettirdiğini, araçları sanığın satın aldığını, sanık her istediğinde katılanın kendiliğinden arabanın anahtarını gönderdiğini, ortada her hangi bir kavga olmadığını,
    Tanık ...; olaydan bir gün sonra katılanın kendisine sanığın Antalya’ya gittiğini ve tekrar döneceğini söylediğini, bir gün sonrasında da sanığın katılanı aradığını, katılanla birlikte sanığın bulunduğu pastahaneye gidip sohbet ettiklerini, daha sonra beraber aracın bulunduğu yere gittiklerini ve sanığın katılana arabayı teslim ettiğini, bu sırada her hangi bir şey konuşulmadığını, cep telefonunun da arabanın içerisinde olduğunu, öncesinde ve olayın yaşandığı zaman sanık ile katılanın birlikte yaşadıklarını, sanığın önceden de bu aracı katılanın rızasıyla aldığını, katılanın sürücü belgesinin olmadığını,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; katılan ile 1992 yılında evlendiklerini, 1996 veya 1997 yılında ise boşandıklarını ancak birlikte yaşamaya devam ettiklerini, 16.03.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında katılanın yaşadığı eve giderek kendisinde bulunan anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğini, şu an tam sebebini hatırlamasa da çocuk mevzusuyla ilgili olduğunu hatırladığı bir sebepten dolayı katılanla ağız münakaşası yaşadıklarını, tartışma büyümesin diye ikametten ayrıldığını, katılan adına tescilli olan ve kontak anahtarı kendisinde bulunan araca binerek evden uzaklaştığını, araca bindiğinde katılana ait cep telefonunu gördüğünü, 18.03.2008 tarihinde katılanın kendisini arayarak "Araba bana lazım" demesi üzerine otoparkta buluştuklarını, arabayı içinde telefon da bulunur şekilde katılana teslim ettiğini, araca herhangi bir zarar vermediğini, araçta bulunan hasarların daha evvelden meydana geldiğini, katılanı tehdit etmediğini, sorguda ek olarak; olay günü okula gitmediğinden dolayı kızı olan....."e kızdığını ve tartıştıklarını, bu nedenle eve gitmediğini, mahkemede ise; arabayı ve cep telefonunu katılana kendisinin aldığını, aynı arabadan iki tane olduğunu, iddianamede belirtilen arabayı katılanın kullandığını, bazen birbirlerinin arabalarını aldıklarını, kendi arabasının serviste olduğunu, annesi rahatsız olduğundan dolayı onu ziyaret etmek için Antalya’ya gitmesi gerektiğini, kendisinin ikinci bir eşi olması nedeniyle katılanın her konuda kendisini suçladığını, kesinlikle mutfaktan bıçak alıp katılanın üzerine yürümediğini ve ölümle tehdit etmediğini, katılanın elinden cep telefonunu zorla almadığını, aracın anahtarını masanın üzerinden aldığını, araçla Antalya’ya gittiğini ve katılana ait cep telefonunu aracın torpido gözünde olduğunu gördüğünü, katılanın telefonunu kullanmadığını, Antalya’dan döndükten sonra katılanla pastahanede buluştuklarını, yanlarında tanık Sevgi"nin de bulunduğunu, katılanın arabasını çaldığından bahisle kendisi hakkında şikâyette bulunduğunu söylediğini, bunun üzerine emniyeti aradığında "Gelmene gerek yok arabayı katılana gönder" dediklerini, kendisinin de aracı katılana teslim ettiğini, aracın kendisinde 1 gece ve 1 gündüz kaldığını, evin anahtarının kendisinde bulunduğunu ve tutuklandığında cezaevine teslim ettiğini, evde eşyalarının bulunduğunu ve suçlamaları kabul etmediğini, bozma sonrası ise; hayatında başka kadınlar olduğu için katılana arabayı kendisinin aldığını, olay öncesi sevgilisi olan tanık Sevgi ile beraber kaldığını katılanın bilmesi nedeniyle kendisine "Sevgilinin arabasıyla Antalya"ya annenin ziyaretine git" dediğini, katılanla birlikte kaldıkları eve saat 10.00 sıralarında gittiğini, eve gittiğinde kızının okul yerine kafeye gittiğini duyunca ona kızdığını, katılan ile de araç yüzünden tartıştıklarını, masanın üzerinde bulunan arabanın anahtarını bulunduğu yerden alarak aracın yanına gittiğini ve arabayı çalıştırdığını, katılanın telefonunun aracın torpido gözünde olduğunu gördüğünü, araçla Antalya’ya gidip İzmir’e döndüğünde katılanı arayarak "Yanıma gel, arabanı sana teslim edeyim. Ben de kendime ait aracı servisten alayım" dediğini, katılanın, tanık Sevgi ile birlikte servise gelerek arabasını teslim aldığını, bu sırada katılanın "Ben bir cahillik yaptım, aracı zorla aldı diye polise şikâyet ettim" dediğini, evin içinde bıçak çekip tehdit etmek suretiyle katılandan cep telefonunu ve arabanın anahtarını almadığını,
    Savunmuştur.
    5237 sayılı TCK"nın "Yağma" başlıklı 148. maddesinde; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Madde gerekçesinde; "Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.
    Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir." açıklamasına yer verilmiştir.
    149. maddede de yağma suçunun; "Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla" işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
    Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
    Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
    Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
    Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır.
    Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle "mal aleyhine" işlenen bir suçtur.
    Uyuşmazlık konusu ile ilgili ikinci suç olan hırsızlık, 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında da; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma" olarak hüküm altına alınmıştır.
    TCK’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen zilyetlik kavramı 4721 sayılı Medeni Kanunumuzun 973. Maddesinde; "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" şeklinde açıklanmış, asli ve fer"i zilyetlik ise aynı kanunun 974. maddesinde; "Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer"î zilyettir." biçiminde tanımlanmıştır.
    Hırsızlık suçu ile korunan hukuki yarar mülkiyet hakkı ile birlikte zilyetliktir. Kanunda "zilyet" kelimesi ile "başkasına ait" olma kelimesi aynı anda kullanılmıştır. Bu şekilde kanun koyucu, iki farklı hukuki duruma aynı anda yer vererek hırsızlık suçunda zilyetlik ile mülkiyeti ayırmış, her ikisini de koruma altına almıştır. Zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı şekilde tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması hâlinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.
    Suçun maddi konusu ise başkasına ait taşınır maldır. Bu nedenle malın malikinin bu suçun faili olması mümkün değildir. Suçun mağduru ise malik olabileceği gibi zilyet de olabilir. Çalınan mal, malikin elinden alınmış ise mağdur, malın malikidir. Zilyedin elinden alınmışsa mağdur zilyet, malik ise suçtan zarar görendir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, önceden boşandığı katılanın yaşadığı eve giderek katılan ve müşterek kızları..... ile tartıştığı, tartışma sırasında.....’e vurmaya başlaması üzerine katılan müdahale edince mutfaktan aldığı bıçakla katılanın üzerine yürüyerek "Seni öldürürüm" dediği ve katılanın elindeki cep telefonu ve arabanın anahtarını zorla aldığı olayda; sanık, arabayı katılana kendisinin aldığını, arabayı ortak olarak kullandıklarını, annesi rahatsız olduğu için Antalya’ya gitmesi gerektiğini, kendi arabasının serviste olduğunu, katılanın yaşadığı eve gittiğinde arabanın anahtarını masanın üzerinde görüp aldığını, anahtarı zorla almadığını, katılana ait cep telefonunun arabanın torpido gözünde olduğunu ve katılanı tehdit etmediğini savunmuş ise de katılan, sanık arabayı alıp gitmesin diye masanın üzerinde bulunan arabanın anahtarını önceden eline aldığını, sanık eve gelince tartıştıklarını, bu sırada sanığın müşterek kızları....."e vurmaya başladığını, kendisi müdahale edince sanığın mutfaktan aldığı bıçakla üzerine yürüyüp "Seni öldürürüm" diye tehdit ettiğini, bunun üzerine polisi aramak istediği sırada sanığın cep telefonu ile arabanın anahtarını elinden çekip zorla aldığını, geri istediğinde ise bıçak göstererek engel olduğunu beyan etmesi, müşterek kızları.....’in de, sanığın, katılanın elinde bulunan arabanın anahtarını zorla aldığını, anahtarı geri isteyince kendisine vurduğunu, katılanın buna müdahale etmesi üzerine bıçak çektiğini ve katılanın elinde bulunan cep telefonunu da zorla aldığını ifade etmesi göz önünde bulundurulduğunda; sanıkta baştan itibaren arabanın anahtarını alma kastı olduğunun, katılanın ise sanık arabanın anahtarını alamasın diye anahtarı elinde tuttuğunun, buna rağmen sanığın bıçakla katılanı tehdit edip elinde bulunan arabanın anahtarını rızası hilafına aldığının ve anahtarı geri istemesine rağmen katılana bıçak göstererek geri almasını engellediğinin anlaşılması karşısında; sanığın katılana yönelik gerçekleştirdiği silahla tehdit eylemi ile arabanın anahtarının alınması arasında illiyet bağının bulunduğunun ve sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerekirken nitelikli hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.10.2014 tarihli ve 204-339 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden, sanık müdafisinin temyiz istemine hasren inceleme yapılmış olup aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi