17. Hukuk Dairesi 2014/23208 E. , 2017/6030 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının sevk ve idaresindeki araçla, kaldırımda yürüyen davacıya çarpmasıyla oluşan kazada davacının yaralandığını, 1 ay boyunca çalışamayıp kazanç kaybına uğradığını ve hastane masraflarını kendisi karşıladığından maddi zarara uğradığını, davacının yaralanma nedeniyle manevi olarak da zarar gördüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. maddi ve 4.000,00 TL. manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu edilen kazada davalının kusuru olmadığını, davacının yolcu olduğu minibüsün durak olmayan yerde yolcu indirmesi ve davacının da yolu kontrol etmeden yola inmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini, davacının zararından kazada kusuru olmayan davalının sorumlu tutulamayacağını, istenen tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan deliller ile benimsenen bilirkişi raporuna göre; mahallinde yapılan keşifte üç ayrı kişinin farklı çarpma noktalarını gösterdiği, olayı görev tarafsız tanık ifadesinin olmadığı, olayın nasıl meydana geldiğinin net biçimde anlaşılamadığı, üç ayrı durumda kusur durumlarının farklı olabileceği, bu haliyle olayın meydana gelmesinde olaya karışan kişilere kusur izafe etmenin mümkün görünmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafın, davaya konu kazada yaralandığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacı tarafın iddiası, davalı sürücünün idaresindeki aracın davacıya çarptığı yönünde olup; davalı ise, durak olmayan yerde davacıyı araçtan indiren sürücü ile yola kontrolsüz biçimde giren davacının kazada kusurlu olduğunu savunmuş, davacıya çarpanın kendisi olmadığı yönünde herhangi bir savunma yapmamıştır.
Davacı taraf, haksız fiil faili olduğunu iddia ettiği davalıya husumet yöneltmiş olduğundan, davalının zarardan sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için, kazanın oluş biçimi ile kazaya karışanların kazadaki kusur oranlarının tespiti önem kazanmaktadır. Anılan bu hususların tespiti açısından mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış ise de; bilirkişi raporunda, keşifte beyanı alınan kişiler tarafından 3 ayrı çarpma noktasının gösterildiği, 3 ayrı durumda taraflara yüklenecek kusur oranının değişeceği, bu nedenle de olaya karışan kişilere kusur yükleme olanağı bulunmadığı şeklinde görüş bildirildiği; mahkemenin de bu görüşe göre davalıyı kusursuz kabul ederek hüküm tesis ettiği görülmektedir. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu, hem gerekçesi hem de ulaşılan sonuç bakımından yetersiz, elverişsiz ve hatalı bir rapor olduğundan hükme esas alınacak vasıfta değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, davaya konu kazada davacının yaralandığının sabit olduğu, 3 ayrı çarpma noktası ifade edilmiş olsa dahi davacıya bir aracın çarptığının belli olduğu, 3 ayrı ihtimal de olsa kazaya karışan ya da kazayla ilgisi bulunanların kusurlarının belirlenmesi gerektiği, bu belirlemenin özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği, dosya kapsamına kazandırılan bilirkişi raporunun elverişsiz ve hatalı bir rapor olduğu gözönünde bulundurularak; Karayoları Genel Müdürlüğü fen heyeti ya da Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi"nden seçilecek, konusunda uzman bilirkişi heyetinden, tüm dosya kapsamı ile taraf iddia ve savunmaları da dikkate alınmak suretiyle, kazadaki kusur durumunun belirlenmesi konusunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 29/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.