Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/968
Karar No: 2020/328
Karar Tarihi: 03.06.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/968 Esas 2020/328 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/968 E.  ,  2020/328 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “hâkimin sözleşmeye müdahalesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 20.04.2009 havale tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilinin, davalıya ait taşınmazda işletmeci olan dava dışı Mevpet Petrol Ltd. Şti. aracılığıyla kiracı olarak faaliyet gösterdiğini, taşınmazın eski maliki ile dava dışı kiralayan arasında düzenlenen 13.01.1992 tarihli kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiğini, bu nedenle kira sözleşmesinin sonradan malik olan davalıyı da bağlayacağını, yine müvekkilinin de kira sözleşmesine taraf olmamasına rağmen hakları temellük etmiş olması nedeniyle sözleşmece tanınan hakları talep edebileceğini ileri sürerek taşınmaz üzerinde kurulu bulunan akaryakıt satış ve servis istasyonunda LPG satışı yapılabilmesi için tesis kurulabilmesi amacıyla müvekkiline imar tadilatı da dâhil gerekli her türlü işlemi yapabilmek için malik gibi yetki verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı cevabı:
    5. Davalı ...Ş. vekili 08.05.2009 havale tarihli cevap dilekçesi ile; yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgâhı olan Ankara mahkemeleri olması nedeniyle öncelikle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı tarafın dava dışı Mevpet Petrol Ltd. Şti. adına işbu dava ile talepte bulunduğunu, Mevpet Petrol Ltd. Şti.’nin müvekkili şirketin kiracısı olmadığını, bu nedenle kanuna karşı hile yolu ile müvekkil şirkete karşı açılmış davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkil şirketin 24.05.2007 tarihinde davaya konu taşınmazı satın alarak malik sıfatı kazandığını, davaya konu taşınmazın eski malikler tarafından Shell Company Of Turkey Ltd. Şti.’ye 1992 tarihinde kiralandığını ve tapuya şerh verildiğini, söz konusu kira sözleşmesinin 25.01.2005 tarihinde davacı şirkete geçtiğini, davacı tarafın anılan davada hukuki yararının bulunmadığını, davaya konu kira sözleşmesinin feshi amacıyla dava açıldıktan sonra işbu davanın açılmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

    Mahkeme Kararı
    6. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.10.2009 tarihli ve 2009/190 E., 2009/414 K. sayılı kararı ile, davaya konu taşınmazın üzerinde Mev-Pet Petrol İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin işletmecisi olduğu petrol istasyonunun bulunduğu ve petrol ürünleri satışı ile iştigal ettiği, daha önceki tapu kayıt malikleri olan Halit Evliya ve müşterekleri tarafından The Shell Company Of Turkey Ltd. Şti.’ye “Akaryakıt satış, yıkama ve yağlama istasyonu olarak kullanılması, benzin, motorin, madeni yağlar, gressler, shell müstahzarları ve petrolden elde edilen her türlü kimyevi maddeler ile oto levazımatının satılması, motorlu araçlara servis ve Shell"in arzu edeceği sair işlerin yapılması için” kiraya verilen taşınmazla ilgili olarak 13.01.1992 tarihli kira mukavelesinin imzalandığı ve bu sözleşmenin tapu kütüğüne şerh verildiği, söz konusu şerhin aynı şartlarla 29.12.2004 tarihinde, 8310 yevmiye nolu kira şerhinin ise aynı şartlarla 25.01.2005 tarihinde davacı şirkete geçtiği, dava konusu taşınmazın 24.05.2007 tarihinde davalı şirket tarafından tapudan üzerindeki şerhler ile birlikte devralındığı, kiralanan yerin kira kontratında yazılı ne şekilde kullanılacağına ilişkin ibare de dikkate alınarak ve LPG satışının ticari yönden gerekliliği de göz önünde tutularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.09.2012 tarihli ve 2012/5819 E., 2012/11927 K sayılı kararı ile;
    “…Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenleyebilirler. Sözleşme serbestisinin istisnasını sözleşme yapma mecburiyeti oluşturur. Sözleşmede taraflardan birinin borcunu oluşturan edimin tekel niteliğinde olması hâli ya da kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan aynen ifayı talep hakkı sözkonusu ise Hâkim"in sözleşmeye müdahalesinden sözedilebilir (Hukuk Genel Kurulunun 22.2.2012 gün ve E:2011/11-693, K:1977/480 sayılı ilamı). Somut olayda davacının hâkimden sözleşmeye müdahale istediği konu, sözleşme ile davalı tarafa yüklenen bir edim olmadığı gibi, bu konuda davalıyı ifaya zorlayacak bir yasa hükmü de yoktur. Sözleşmede talep hakkında bir hüküm olsaydı bile bu edim tekel niteliğinde olmadığından davacı davalıyı ifaya zorlamak için hâkimden yardım isteyemeyecek ancak, sözleşmenin feshi ya da tazminat istemekle yetinecekti.
    Borçlar Kanunu"nun 249 vd. maddelerine göre konu incelendiğinde, kiralayanın, kiralananı sözleşmenin amacına uygun surette kullanmaya elverişli bir şekilde teslime ve sözleşme boyunca bu şekilde bulundurmaya mecbur olduğu görülecektir. Yargıtay"ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir.
    Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan 1.1.1992 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kiralananın ne için kullanılacağı bölümüne, “akaryakıt satış, yıkama ve yağlama istasyonu olarak kullanılması, benzin, motorin, madeni yağlar, gresler, Shell müstahzarları ve petrolden elde edilen her türlü kimyevi maddeler ile oto levazımatının satılması, motorlu araçlara servis ve Shell"in arzu edeceği sair işlerin yapılması için” kullanılacağı yazılmıştır. Kiralananın kiralama amacı açıkça “akaryakıt satış işi” olarak kararlaştırılmıştır. Davalının, davacı kiracının akaryakıt satış işi yapmasını engelleyen tutum ve davranışı olduğu iddia edilmemiştir. Bu durumda davalının BK"nun 249 vd. maddelerine aykırı olarak edimini yerine getirmediğinden söz edilemez. Davacı, kira sözleşmesinde açıkça düzenlenen “akaryakıt satış işi” yanında bu yerde LPG istasyonu açıp işletmek de istemektedir. LPG istasyonu açmak ve işletmeye ilişkin kira sözleşmesinde bir düzenleme bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla kiralananda yapılmasına izin verilen işler arasında LPG istasyonu açıp işletmenin de bulunduğundan söz edilemez. LPG istasyonu açıp işletmek, taraflara ve özellikle davalıya akaryakıt istasyonu açıp işletmekten daha farklı riskler, sorumluluklar yükleyebilir. Kimse aleyhine sonuç doğurabilecek iş ve işlemler yapmaya zorlanamaz. Davalının LPG istasyonu açmak için gereken imar ve tadilata izin vermemesi kiralayanın (mal sahibi) edimini yerine getirmediği anlamına gelmez. Kaldı ki bu edim tekel niteliğinde de değildir. Bu nedenlerle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2014 tarihli ve 2013/627 E., 2014/85 K. sayılı kararı ile, önceki karar gerekçelerinin yanında, sıvılaştırılmış petrol gazlarının (LPG) petrol ve doğalgazdan elde edilen ve sonradan basınç altında sıvılaştırılan petrol türevi olduğu, davacı yanın davalı yan ile kontrat yapma saikinin petrol ve petrol türevlerini satış / pazarlama olduğu, kontratta sırf "LPG" şeklinde yazı bulunmayışının dar yorum olacağı, petrolün kimyevi türleri olan LPG satış ve pazarlamasının da aynı kapsam içinde kaldığının kabulü gerektiği, ayrıca kontrat tanzim tarihine gidildiğinde Türkiye genelinde LPG satışı petrol istasyonlarının yaygın olmadığı, bilahare yakıt fiyatlarındaki anormal yükseliş karşısında, daha ucuz olan LPG tüketiminin cazip hâl aldığı ve tüm petrol istasyonlarında ilave tesis kurulduğu, LPG kullanım ve satışının kontrat tarihinde olması durumunda bu hususun da serahaten kontratta gösterileceğinin kabulünün gerektiği, zira LPG petrol istasyonlarının fazla satış yaptığı, davalı yanın karşı koymasının hakkın suistimali olduğu gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiralama amacının “akaryakıt satış işi” olarak kararlaştırıldığı eldeki davada, kiracı davacının, malik davalıyı taşınmazda LPG istasyonu açmak için gereken imar ve tadilata izin vermesi amacıyla zorlayıp zorlayamayacağı; malik olan davalının karşı koymasının hakkın suistimali olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, direnme kararının hüküm kısmının “Davanın kabulü ile; Akçakoyunlu mh. 101 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kurulu olan Akaryakıt satış ve servis istasyonunda LPG Satışının yapılabilmesi için masraflar davacı şirkete ait olmak üzere tesis kurmak şekli ile davacı şirkete imar tadilatı dahi her türlü işlemi yapmak üzere temlik edene malik gibi yetki verilmesine,” şeklinde yazılmış olması nedeniyle, kendi içinde çelişkili, infazı kabil olup olmadığı, dolayısıyla hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesine aykırılık teşkil edip etmediği hususu ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.

    IV. GEREKÇE
    13 . Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre karar, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    14. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
    15. Diğer taraftan yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    16. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    17. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    18. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında ve hatta hükmün kendi içinde tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
    19. Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozma kararına karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle ve kendi içinde tam uyumu ve buna bağlı olarak da kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
    20. Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek, anlaşılır ve infazı kabil biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması, kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
    21. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği yasanın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
    22. Tüm bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; mahkemece karar başlığında asli müdahil olduğu belirtilen ...’nın, dosyaya sunduğu 18.04.2013 havale tarihli dilekçesiyle asli müdahale ile birlikte tashihi karar isteminde bulunduğu anlaşılmakla birlikte; davalı tarafın dosyaya kazandırdığı 28.10.2010 tarihli tescil istem belgesinin incelenmesinde ...’nın davaya konu kira sözleşmesindeki hakları devraldığı açık olduğundan, ...’nın asli müdahil değil temlik alan sıfatını haiz olduğu, dolayısıyla artık karar başlığında davacı olarak gösterilen Petrol Ofisi A.Ş.’nin taraf sıfatının kalmadığı ve hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı hususunda kuşku bulunmamaktadır.
    23. Hâl böyle olmasına rağmen, mahkemece direnme hükmünün,
    “1- a) Mahkememizden verilen 08/10/2009 tarih ve 2009/190-414 E.K. Sayılı kararda ISRARINA
    1- b) DAVANIN KABULÜ İLE; Akçakoyunlu mh. 101 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kurulu olan Akaryakıt satış ve servis istasyonunda LPG Satışının yapılabilmesi için masraflar davacı şirkete ait olmak üzere tesis kurmak şekli ile davacı şirkete imar tadilatı dahi her türlü işlemi yapmak üzere temlik edene malik gibi yetki verilmesine,…” şeklinde kurulmasıyla davacı sıfatı kalmayan Petrol Ofisi A.Ş.’ne masrafların yüklendiği, imar tadilatına ilişkin yetkinin de temlik eden olarak olarak belirtilen ...’ya verildiği, bu şekilde hükmün kendi içinde çelişki yaratacak şekilde kurulduğu anlaşılmıştır. Karar bu hâli ile infaz kabiliyeti taşımadığı anlaşılmaktadır.
    24. Açıklandığı üzere mahkemece, kararın hüküm kısmının infazı kabil olamayacak nitelikte ve kendi içinde çelişki yaratacak şekilde kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, hükümde “temlik eden” denilmekle davacı ...Ş.’nin kastedildiği, hükmün şirket hakkında kurulduğu, bu sebeple ön sorun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    26. Bu nedenle, direnme kararı açıklanan bu usulü gerekçeyle bozulmalıdır.

    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı, HMK’nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.06.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi