Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1132
Karar No: 2018/583

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1132 Esas 2018/583 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1132 E.  ,  2018/583 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 1052-249

    Kasten yaralama suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin Biga Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.09.2012 tarihli ve 438-694 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 25.09.2014 tarih ve 10216-31396 sayı ile;
    “...Oluşa, katılanın beyanı ve adli raporu ile dosya içeriğine göre, sanığın üzerine atılı suçtan mahkûmiyeti yerine yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Biga Asliye Ceza Mahkemesi ise 13.03.2015 tarih ve 1052-249 sayı ile;
    "...Sanığın tüm aşamalarda alınan savunmalarında katılana vurmadığını savunduğu ve katılanın da mahkememizde alınan 07.09.2012 tarihli şikâyetinde sanığın kendisinin boğazından tutarak yüzüne yumrukla vurduğunu bildirdiği, oysa ki katılanın dosya içerisindeki 28.05.2012 tarihli adli raporunun incelenmesinde, katılanın yüz ve boğaz bölgesinde herhangi bir darp ve cebir izinin bulunmadığı, adli raporda katılanın kafasının arka kısmında saçlı deride 5x4 cm"lik şişlik olduğunun belirtildiği, sanığın eylemi ile katılanın yaralanması arasında illiyet bağının bulunmadığı, zira katılanın sanığın kendisinin kafasının arka kısmına vurduğuna ilişkin iddia ve şikâyeti bulunmadığı, katılanın sanığın kendisinin boğazını sıktığı ve yüzüne vurduğu yönünde beyanda bulunmasına rağmen katılanın boğaz ve yüz kısmında yaralanmasına ilişkin herhangi bir rapor bulunmadığı anlaşıldığından sanığın yaralama suçunu gerçekleştirdiğine ve suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak delil elde edilememiş olup sanığın cezalandırılması yoluna gidildiğinde şüpheli olan, kesin olarak saptanamayan bir hususun gerçekleştiğinin kabulüyle sanık aleyhine bir durum yaratılmış olacağı, bu durumun ayrıca şüpheden sanık yararlanır ilkesiyle de bağdaşmayacağı görülecektir. Şüpheli olan durumu da sanığın aleyhine değerlendirmemek gerektiği açıktır. Sanığın yüklenen suçu işlediğine ilişkin katılanın iddiaları ve bu iddialarda bahsedilen yüz ve boğaz bölgesinde olmayan katılanın sanığın kendisini yaraladığını söylediği bölgeler dışında kafasında yaralanmasının olduğunu gösteren doktor raporu dışında hiçbir maddi bulgu yoktur. "Kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi (in dubio pro reo), ceza yargılamasında kesinlikle kanıtlanamamış, kuşkulu kalmış konularda sanık yararına sonuç çıkarmayı zorunlu kılar. Karşıtı bir kabul, Anayasa"nın 38/4. ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 6/2. maddelerine aykırılık oluşturacağı açıktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2009/8-122 Esas, 2009/266 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" yani "kuşkudan sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O hâlde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur. Bu nedenlerle "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi gereğince, yaralama suçunun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı..." gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
    Bu hükmün de Cumhuriyet savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.05.2015 tarihli ve 167865 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1-588 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.11.2017 tarih ve 614-14435 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında şantaj suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan ... (Yıldız) İnan"ın 28.05.2012 tarihinde Biga İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek sanık ..."den şikâyetçi olduğu,
    Biga Devlet Hastanesi Baştabipliğince katılan hakkında düzenlenen 28.05.2012 tarihli raporda; boyunda, başta ve sağ uyluk arka kısımda ağrı şikâyeti bulunan katılanın başında, saçlı deride 5x4 cm boyutlarında şişlik bulunduğu, katılanın vücudundaki lezyonun kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
    Aynı Hastanece sanık hakkında düzenlenen 28.05.2012 tarihli raporda ise; sanığın vücudunda darp cebir izi bulunmadığı, sanığın alkolsüz olduğunun ifade edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... (Yıldız) İnan kollukta; sanıkla üç ay kadar önce tanıştığını, sanığın kendisi ile evlenmek istediğini, olay tarihinden 2,5 ay kadar önce sanığın kendisini tehdit ederek rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğini, korktuğu için polise gidip şikâyetçi olmadığını, bu olaydan sonra sanığın kendisini sık sık telefonla aradığını, sanıkla insanların yoğun olarak bulunduğu park gibi umuma açık yerlerde buluştuğunu, olay günü de sanığın kendisi ile görüşmek istediğini söylemesi üzerine, Biga ilçe merkezindeki Kaynanalar Parkına gittiğini, sanıkla bir süre konuştuklarını, sanığın kendisine ait cep telefonunu ve nüfus kâğıdını alarak cebine koyduğunu, istemesine rağmen vermediğini, “Benimle gelmezsen nüfus cüzdanını başkasına verir seni pazarlarım” dediğini, kendisi ile gitmesi için zorladığını, nüfus cüzdanını alabilmek için yanından kalkıp giden sanığı takip etmeye başladığını, kapalı pazar yerine geldiklerinde sanığın kendisine “Burada bekle, arabayı alıp geleceğim, köye gidip evde ilişkiye gireriz” dediğini, kabul etmeyince sanığın sinirlenerek boynunu sıktığını, “Seni öldürürüm” deyip yumruk attığını, sanığın elinden kurtulmaya çalışırken beton zemine düştüğünü, sanıktan kendisini hastaneye götürmesini istediğini, sanığın ise telefon ve nüfus kâğıdını teslim edip gittiğini, kendisinin de polis merkezine giderek sanıktan şikâyetçi olduğunu, sanıkla uzlaşmak istemediğini,
    Mahkemede; olay sırasında boğazını sıkan sanığın, kolundan tutarak kendisini götürmeye çalıştığını, bırakmasını isteyince yumrukla yüzüne vurduğunu, yere düştüğünü, olayı gören tanık bulunmadığını,
    İfade etmiştir.
    Sanık ... aşamalarda; katılanı 2011 yılının Eylül ayından beri tanıdığını, katılanın rızası doğrultusunda beraber olduklarını, olay günü katılanın kendisine telefonla mesaj gönderdiğini, mesaj üzerine katılanı telefonla aradığını, parkta buluştuklarını, aralarında tartışma çıktığını, yürüyerek pazar yerine doğru gittiklerini, katılanın kendisini yere attığını, tutup yerden kaldırdığını, neden bu şekilde davrandığını sorduğunda, katılanın panikatak geçirdiği için bu şekilde davrandığını söylediğini, katılanın yüzünü yıkamasına yardımcı olduğunu, katılanı darbetmediğini, kendisine iftira atıldığını, katılanla uzlaşmak istemediğini,
    Savunmuştur.
    Kasten yaralama suçu 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesinde;
    “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.
    Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonuçları doğurmaya elverişli her türlü hareketle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ... ile katılan ... (Yıldız) İnan"ın olaydan birkaç ay önce tanıştıkları, zaman zaman buluşup görüştükleri, olay günü de Biga ilçe merkezindeki Kaynanalar Parkında buluşan sanıkla katılan arasında tartışma çıktığı, yürüyerek gittikleri pazar yerinde de tartışmanın devam ettiği, sanığın katılanın kolundan tutmasıyla sanıkla katılan arasında arbede çıktığı, yaşanan arbede sırasında sanığın katılanı boynundan tuttuğu ve baş bölgesine yumruk attığı, sanığın katılana yönelik darp eylemi sonucu, katılanın yere düştüğü, yaşanan kavga sonucunda katılanın baş kısmından yaralandığı, olaydan hemen sonra Biga Polis Merkezine müracaat eden katılan hakkında, sevk edildiği Biga Devlet Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen sağlık raporunda; boyunda, başta ve sağ uyluk arka kısımda ağrı şikâyeti bulunan katılanın baş kısmında, saçlı deride 5x4 cm boyutlarında şişlik bulunduğunun belirtildiği anlaşılan olayda; katılanın aşamalarda değişiklik göstermeyen, tartışma sırasında sanığın kendisini darbettiği, sanığın bu darbı ve darp etkisiyle yere düşerek yaralandığı yönündeki beyanları, katılanın bu iddiasını doğrulayan boyunda, başta ve sağ uyluk arka kısımda ağrı şikâyeti ve başta, saçlı deride 4x5 cm boyutlarında şişlik bulunduğu yönündeki Biga Devlet Hastanesince düzenlenen 28.05.2012 tarihli adli rapor içeriği, sanığın olay günü katılanla aralarında tartışma yaşandığını kabul ettiğine dair savunması bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı kasten yaralama suçunun sübuta erdiğinin kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Hükmün onanması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Biga 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2015 tarihli ve 1052-249 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi