9. Hukuk Dairesi 2020/2597 E. , 2021/5846 K.
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 24. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.03.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 14.06.1994-31.10.2015 tarihleri arasında satış danışmanı olarak kesintisiz çalıştığını, iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini, davacının çıplak ücretinin bordrolarda yazılı ücret olduğunu, ücrete ilaveten davacıya aylık ve yıllık satış hedeflerine göre aylık ortalama brüt 1.800,00-Avro hedef ve satış primi ile anlaşma başına brüt 120,00-Avro yıllık bakım anlaşma primi ödendiğini, davacının çalışma şekline göre ödenmesi gereken fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, davacının 2015 yılı Türkiye satış birincisi olması sebebiyle hak kazandığı Brezilya seyahati ödülünün kullandırılmadığını, karşılığının da ödenmediğini beyanla bakiye kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, 2015 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarına ait hedef ve satış primi alacağı, 2014 ve 2015 yıllarına ait bakım anlaşma primi alacağı, Brezilya seyahati alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, ücret alacaklarının zamanaşımına uğradığını, 14.06.1994-31.10.2015 tarihleri arasında çalışan davacının performans ve verimliliğinin düşmesi sebebiyle 31.10.2015 tarihi itibariyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatının davacıya ödendiğini ve davacının davalı şirketi ibra ettiğini, fazla çalışma ücretlerinin davacının ücretine dahil olduğunu, davacının haftalık 45 saatlik yasal sınırları aşan çalışmasının olmadığını, nadiren de olsa haftalık 2-3 saat fazla mesai yapmış ise de bunların ücreti içinde olduğunu, davacının ödenmeyen fazla mesai, prim ve seyahat ücreti alacağının olmadığını, gerçeğe uygun olarak düzenlenen bordrolarda tahakkuk eden ücret ve primlerin banka kanalıyla davacıya ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı ve davalı vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı ve davacı vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2.maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın kanuni gerektirici sebeplerine göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
Kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret, işçinin son ücretidir. Başka bir anlatımla, iş sözleşmesinin feshedildiği anda geçerli olan ücrettir. İhbar öneli tanınmak suretiyle yapılan fesihte önelin bittiği tarihte fesih gerçekleştiğinden, önelin bittiği tarihteki ücret esas alınmalıdır. Bildirim öneli tanınmaksızın ve ihbar tazminatı da ödenmeden (tam olarak ödenmeden) işverence yapılan fesih durumunda ise, bildirim öneli sonuna kadar işyerinde uygulamaya konulan ücret artışından, iş sözleşmesi feshedilen işçinin de yararlanması ve tazminatının bu artan ücret esas alınarak hesaplanması gerekir.
Kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretin tespitinde 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası pirim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan prim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir.
İşçiye sağlanan koruyucu elbise, işyerinde kullanılmak üzere verilen havlu, sabun yardımı, arızi fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili alacakları dikkate alınmaz.
Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince alınan 17.07.2017 tarihli kök raporda davacının fark ihbar tazminatı alacağına esas alınan giydirilmiş ücreti; taraflar arasında tartışmasız olan brüt 5.583,32 TL temel ücrete ek olarak davacıya ödenen prim ücreti, özel sağlık sigortası, yemek yardımı ve yol yardımı alacakları gözetilerek hesaplandığı, tarafların itirazı üzerine alınan 27.09.2017 tarihli ek raporda bu defa taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin ilgili hükmü uyarınca, davacının temel ücretine yıllık 270 saatlik fazla mesai ücretinin de dahil olduğundan bahisle temel ücret içerisinde fazla çalışma ücreti olarak ödendiği kabul edilen aylık 22,5 saatin ücreti mahsup edilerek davacının temel ücreti belirlenmiştir.Söz konusu ek raporda temel ücretin dışında, davalının giydirilmiş ücrete ilişkin itirazı da yerinde görülerek davacıya son bir yıl içinde ödenen prim ve özel sağlık sigortası ödemelerinin bir yıllık toplamının 365’e bölünmesiyle yeniden giydirilmiş ücret belirlenerek dava konusu fark ihbar tazminatı hesaplanmıştır. İlk Derece Mahkemesince söz konusu alacak 17.07.2017 tarihli kök rapor esas alınarak kabul edilmiş, İlk Derece Mahkemesi kararının davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalının bu yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmüş ve yeniden kurulan hükümde fark ihbar tazminatı talebi; Yargıtay içtihatlarına göre giydirilmiş ücret davacıya son bir yıl içinde ödenen prim ve özel sağlık sigortası ödemelerinin bir yıllık toplamının 365’e bölünmesiyle hesaplanması gerektiği gerekçesi ile 27.09.2017 tarihli ek rapora göre kabul edilmiş ise de yukarıda işaret edildiği üzere 27.09.2017 tarihli ek raporda taraflar arasında tartışma bulunmayan temel ücret noktasında yapılan değerlendirme isabetli olmamıştır. Şöyle ki davacının iş sözleşmesinin ilgili hükmü uyarınca yıllık 270 saate kadar yapılacak fazla çalışmaların karşılığı ücretin, taraflarca kararlaştırılan aylık maktu ücret içerisinde, sürekli olarak ve davacının fazla çalışma yapıp yapmadığından bağımsız biçimde ödendiğinden, arızi nitelikteki bir fazla çalışma gibi değerlendirilemeyeceği gözetildiğinde, dava konusu fark ihbar tazminatına esas alınan temel ücretin hatalı hesaplandığı anlaşılmış olup yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Prim, işçinin mal veya hizmet üretiminde daha istekli hale gelmesi ve başarısının artması için işverence ödül niteliğinde verilen ek ödemeler şeklinde tanımlanabilir. Prim ödemesinden amaç, işçinin dava verimli bir şekilde çalışmaya özendirilmesidir. Primin kişiye özgü olması sebebiyle ikramiyeden farklı olarak prim ödemelerinin genel bir nitelik taşıması gerekmez. Bununla birlikte, işveren tarafından ayrımı haklı kılan geçerli nedenler olmadığı sürece pirim uygulaması yönünden de işverenin eşit davranma borcu söz konusudur.
İşçinin prime hak kazanması için işyerinde pirim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmez. İşyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı vardır.
Prim uygulaması, bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri ile de kararlaştırılabilir. İş sözleşmesinde kararlaştırılmamış olsa dahi, işverence tek taraflı olarak düzenli şekilde yapılan prim ödemesi “işyeri şartı” niteliğindedir. Her durumda uygulamanın tek taraflı olarak işverence ortadan kaldırılması ya da azaltılması doğru değildir. Prim uygulaması yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında değişiklik, 4857 sayılı Yasanın 22’nci maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir (Yargıtay 9. HD. 22.1.2009 gün 2007/34717 E, 2009/638 K.). Toplu iş sözleşmesi ile öngörülen primler yönünden değişiklik ise, işçinin bireysel feragati ile dahi geçerli değildir. Toplu iş sözleşmesini imzalamaya yetkili olan kişilerce bu yönde yapılabilecek değişiklik, ancak ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Somut olayda davacı işçi dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği bakım anlaşmaları uyarınca 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin işverence ödenmesi gereken bakım anlaşma prim alacağının ödenmediğini ileri sürmüş, davalı işveren ise 2014 yılı ve 2015 yılına ait Prim Kriteri Yönetmeliklerinin ilgili maddelerine atfen davacının ödenmeyen bakım prim alacağı bulunmadığını savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi tarafından; prim sistemi esaslarına göre bakım anlaşmasının, bakım tamamlanmadan iptal edilmesi durumunda ödenen primin yapılmayan bakım adedi başına düşen miktar oranında iade alınacağı, bu iade alımının da prim ödeme dönemlerinde hak edilmiş primden kesinti yapılmak suretiyle yapılacağı düzenlendiği, işverence bordrolara yansıtılarak ödenen bakım primlerinin bulunduğu ve bunlardan kesintiler yapıldığının görüldüğü belirtilerek bu kesintilerin bakım anlaşmasının iptal edilmesinden kaynaklanabileceği düşünüldüğü gerekçesi ile bakım prim alacağının reddine karar verilmiştir.Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacının bakım prim alacağına dair istinaf itirazlarının esastan reddine hükmedilmiş ise de davacı tarafından dava dilekçesi ekinde ibraz edilen bakım anlaşmalarının iptal edilip edilmediği ile söz konusu anlaşmalar yönünden davacıya prim ödenip ödenmediği hususu araştırılmaksızın karar verilmesi isabetli olmamıştır. Bu nedenle öncelikle davalı işverenin savunmasında işaret ettiği 2014 ve 2015 yılına ilişkin Prim Kriteri Yönetmeliklerinin, dosyada bulunan “Müşteri Destek Satış Prim Sistemi” başlıklı ve 09.02.2011 revizyon tarihli İşyeri Prim Yönetmeliğinden farklı düzenlemeler içerdiği bu nedenle İş Kanunu 22. maddesi kapsamnda davacı tarafından yazılı olarak kabul edilip edilmediği hususu tespit edilerek sonucuna göre dava dilekçesi ekinde ibraz edilen bakım anlaşmalarının iptal edilip edilmediği ile söz konusu anlaşmalar yönünden davacıya prim ödenip ödenmediği de araştırılarak dava konusu alacak hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4-4857 sayılı İş Kanunu’nun 68’inci maddesi hükmü uyarınca; dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az on beş dakika, dört saatten fazla ve yedi buçuk saatten az çalışmalarda ise ara dinlenmesinin en az yarım saat verileceğinin düzenlenmesi karşısında, davacının 4 saat çalıştığı günler yönünden ara dinlenmesinin yarım saat olarak kabulü yerinde değil ise de taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinin, yıllık 270 saatlik fazla çalışmanın ücrete dahil olduğuna dair hükmü gözetildiğinde ara dinlenmeye ilişkin kabulün sonuca etkili olmadığı anlaşılmış olup belirtilen husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.