Esas No: 2018/469
Karar No: 2018/581
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/469 Esas 2018/581 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 60-134
Kasten öldürme suçundan sanık ..."nun, TCK’nın 81, 62/1, 53/1-2 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.01.2014 tarihli 123-24 sayılı resen temyize tabi hükmün, sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.12.2015 tarih, 1855-6382 sayı ve oy çokluğuyla;
" ... Sanık ile maktul arasında yaşanan tartışma sırasında ilk haksız hareketin kim tarafından başlatıldığı belli olmadığından sanık hakkında haksız tahrikten 12-18 yıl arasında hapis cezası öngören TCK"nın 29. maddesinin uygulanmasıyla alt sınırdan indirim yapılması yerine yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri M. N. Öztürk ve C. Topaktaş; "Sayın Dairemizin çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, sayın çoğunluğun kabul ettiği gibi sanık lehine haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında toplanan delillere göre, sanığın bıçakla vurmak suretiyle ..."ü öldürdüğü, ayrıca olay sırasında sanığın belinde bir de tabancanın bulunduğu sabittir.
Olay kira meselesinden kaynaklanan bir anlaşmazlığa bağlı olarak çıkmıştır. Maktul mülkiyeti sanığa ait bir dükkânda kiracı olarak market işletmektedir. Maktul, 01.09.2010 tarihli kira kontratında aylık 100 TL yazmış olmasına rağmen, tarafların beyanlarından da anlaşılacağı üzere aylık 200 TL bedelle, yıllık %10 artışlı olmak üzere dükkânı 5 yıllığına kiralamıştır. Maktul suç tarihi olan 02.10.2012 tarihinde 350 TL kira bedeli yatırmış, sanık ise kiranın 650 TL olarak yatırılmasını istemiştir.
Sanıkla maktul arasında kiranın artırılması yüzünden olay günü saat 14.00 sıralarında tartışma yaşanmış, bu tartışma maktulün dükkânında olmuş ve tanık ..."in duruşmadaki beyanlarına göre sanık, maktule, neden bu kadar az kira yatırdın diye sormuş, maktul de kontratın bu kadar olduğunu o nedenle bu kadar yatıracağını söylemiş, sanık da "Sana bir ay süre veriyorum dükkândan çıkmaz isen kötü olur, akşam seninle görüşeceğiz" diyerek dükkândan ayrılmıştır.
Saat 19.00 sıralarında arkadaşları ile araçta bira içen maktul sanığı gördüğünde konuşmak amacıyla sanıkla birlikte dere kenarına doğru yürümüş, maktulün dayısı olan tanık ... ise gündüz olan tatsızlıktan endişelenerek arkalarından gittiği sırada sanıkla maktulün arasındaki arbedeyi görmüş hemen olay yerine giderek tarafları ayırmaya çalışmış maktul, dayısı olan tanık Zafer"e "Dayı belinde silahı var" dediğinde tanık Zafer sanığın belinden tabancasını almış, yakın olan polis karakoluna doğru sanığı götürmeye başlamış ve bu sırada da maktul bıçaklandığını söylemiştir.
Sanığın muhtelif yerlerinde sıyrık tarzında lezyonlar olmakla birlikte özellikle kolunun iç kısmında olanlarının tanığın silahı almak için müdahalesi sırasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Maktulde de öldürücü bir bıçak darbesinin dışında lezyonlar bulunmaktadır.
Olay günü sanığın haksız bir şekilde maktulden kiranın artırılmasını istediği, kiranın artırılmaması hâlinde yine kira kontratına uymayacak şekilde dükkânı boşaltmasını istediği, dükkândan çıkmaz isen kötü olur demek suretiyle maktulü tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Maktulün dükkânında olan bu tehdit eylemine karşı sessiz kaldığı, tanık Ahmet"in beyanından ve sanığın bu yönde kendi lehine olabilecek konuda savunma yapmamasından anlaşılmaktadır.
Sanık olay yerine şarjöründe mermiler bulunan bir tabanca ve mahkemece ekspertiz incelemesi yaptırılmamış olsa bile dosyada bulunan resimlerden de anlaşılacağı üzere sabitleme mandalı bulunan suçta da kullandığı sustalı bir bıçakla kavga etmek amacıyla gelmiştir. Maktulde ise suç aleti olabilecek bir cisim bulunmamaktadır. Sanık 57 yaşında olup, kan kanseri tedavisi görmektedir. Maktul 25 yaşındadır. Silahların eşit olduğu bir kavga ortamında maktulün sanığın üstesinden gelmesi mümkündür. Sanık gündüzleyin söylediği "kötü olur" şeklindeki tehdit cümlesiyle ilk haksız hareketi yapmış, daha sonra kavgaya hazırlıklı olarak gelmek ve bıçakla vurmak suretiyle öldürme suçunu işlemiştir. Sanık, maktulün annesinin dayısıdır. Maktul sanığa "dayı" diye hitap etmekte olup maktulün sanığa karşı dosyaya yansıyan bir saygısızlığı tespit edilememiştir. Kavgayı başlatan da kavgaya hazırlıklı olarak gelen de sanıktır. Kaldı ki sanığın tehdidi nedeniyle ilk haksız hareket sanıktan gelmiş, olay sırasında tahrik dengesi de sanık lehine bozulmamıştır. Maktulün olay yerine gelen dayısı Zafer"e "Dayı belinde silahı var" demiş olması da göstermektedir ki, sanık olay sırasında silahı olduğunu bir şekilde maktule hissettirmiş veya söylemiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, Yerel Mahkemece sanık lehine haksız tahrik hükümleri uygulanmaksızın verilen mahkûmiyet kararının doğru olduğunu ve Yerel Mahkeme hükmünün onanması gerektiğini düşündüğümüzden, sayın çoğunluğun tahrik uygulanması gerektiğine ilişkin bozma doğrultusundaki kararına katılmıyoruz." açıklamasıyla karşı oyaçıklamasıyla karşı oy kullanmışlardır.
Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi ise 31.03.2016 tarih ve 60-134 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.05.2016 tarihli ve 194113 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 857-1227 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.05.2018 tarih, 25-2588 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri H. Kırca ve O. Erdim; " Sanık savunmasında, önce maktulün kendisine vurduğunu beyan etmesi, sanığa ait doktor raporunda, sol yüzde, sağ diz altında ve sol kol iç bölgede yaralanmaya ilişkin bulgular olması, tanık Zafer’in olay yerine geldiğinde tarafların birbirlerine vurmakta olduklarını beyan etmesi karşısında; sanığın atılı suçu haksız tahrik altında işlediğine dair Dairemizin önceki bozma ilamı yerinde olduğu... " düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.09.2018 tarih ve 194113 sayı ile;
"...Tebliğnamemizde ve haksız tahrikin varlığına yönelik karşı oy kullanan Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi üyelerinin muhalefet şerhlerinde belirttikleri üzere; sanığın kiracısı olan maktulle sanık arasında kira parasının artırılması yüzünden anlaşmazlık bulunduğu, olay günü tarafların konuşmak için bir araya geldiklerinde aralarında başlayan tartışmada birbirlerine vurarak boğuşmaya başladıkları, tanık Zafer"in ayırmak için müdahale ederek sanığın belindeki tabancayı aldığı, bir eliyle de tarafları aralamaya çalıştığı sırada sanığın maktulü bıçakladığı anlaşılmakla; sanığın savunmasında, önce maktulün kendisine vurduğunu beyan etmesi, sanığa ait doktor raporunda, sol yüzde sağ diz altında ve sol kol iç bölgede yaralanmaya ilişkin bulgular olması, tanık Zafer’in olay yerine geldiğinde tarafların birbirlerine vurmakta olduklarını beyan etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın savunmasının aksini kanıtlar bir delil bulunmayıp ilk haksız hareketin kimin tarafından başlatıldığı belli olmadığından, sanık hakkında haksız tahrik uygulanması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.09.2018 tarih, 3554-3647 sayı ve oy çokluğuyla, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Kasten öldürme suçunun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sulakyurt İlçe Emniyet görevlilerince düzenlenen 02.10.2012 tarihli tutanaklarda; saat 19.50 sıralarında İlçe Emniyet Amirliği binasına doğru gelen tanık ..."in “Yetişin adam öldürüyorlar” diye bağırması üzerine seri şekilde sesin geldiği yere intikal edildiği, Sulakyurt Çayı kenarında maktulün yüzüstü yatar şekilde yaralı olarak görülmesi üzerine, derhâl cankurtaran çağrıldığı, olay yerinde görülen tanık ..."in elinde tabanca olduğu hâlde diğer eliyle sanık ..."yu kolundan tuttuğunun görüldüğü, tanıktan teslim alınan 7,65 mm kalibreli tabancanın namlusunda 1 adet, şarjöründe ise 7 adet merminin bulunduğunun tespit edildiği, Sulakyurt Çayı kenarında maktulün bulunduğu yere 15 metre mesafede toprak zeminde bir adet bıçağın bulunarak muhafaza altına alındığının ifade edildiği,
02.10.2012 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; Sulakyurt İlçe Emniyet Amirliği arka kısmında yer alan dere kenarında, yüzüstü yatan maktulün göğüs kısmının kanadığı, maktulün kaldırıldığı ilçe hastanesinde yaşamını yitirdiği, maktulün üzerinden çıktığı bildirilen 75 kuruş tutarında madeni para, bir adet çakmak, çakı bıçağı ve cep telefonu ile sanığa ait çeşitli yerlerinden yırtılmış olan tişört ile pantolon ve ayakkabıların Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine muhafaza altına alındığı bilgisine yer verildiği,
Kırıkkale İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünce düzenlenen 03.10.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın Kırıkkale ili, Sulakyurt ilçesinde, dere yatağında bulunan 2. köprü üzerinde meydana geldiği, olay yerinde damlalar hâlinde kan olduğu değerlendirilen kırmızı lekelerin bulunduğu, olay yerinde başka herhangi bir delil ve ize rastlanmadığı, polis merkezine gelindiğinde görevlilerce olay yerinden alındığı belirtilen 10 cm uzunluğunda sivri uçlu, sırt kısmında yedi adet çentik bulunan, sap kısmı olmayan ve uç kısmı kırmızı lekeli bıçaktan svap alındığının belirtildiği,
Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 10.10.2012 tarihli uzmanlık raporunda; tetkik için gönderilen 7,65 mm çapında fişek kullanan ve atışa mani bir arızası bulunmayan 1927 model Ceska marka tabanca ile 8 adet merminin 6136 sayılı Kanun"a göre yasak niteliği haiz ateşli silah ve fişeklerden olduğu bilgisine yer verildiği,
Ankara Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünce düzenlenen 18.03.2013 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde bulunan bıçak ve kabzasında vücut izi bulunamadığının ifade edildiği,
26.12.2012 tarihli otopsi raporunda; 170 cm boyunda, 80-85 kg ağırlığında 25-30 yaşlarındaki maktule ait cesedin, sağ dirsek üst bölgede 2x0,5 cm ve 2x0,4 cm boyutlarında ekimozlu sıyrık, sol diz kapağı üzerinde 2x1 cm, sol ayak sırtı dış yanda 1x0,5 cm boyutlarında yüzeysel epidermal sıyrıklar, sağ ayak sırtı dış yanda 1x0,2 cm boyutlarında yüzeysel sıyrık bulunduğu, maktulün göğsünde sol meme başının 3 cm yanında oblik seyirli 2 cm uzunluğunda kesici delici alet yarası bulunduğu, göğse nafiz bu yaranın, sol akciğer, perikard ve kalpte kesilere neden olduğu, ölümün bu yaralanmaya bağlı olarak gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği, maktulün kanında 73 mg/desilitre etanol bulunduğunun belirtildiği,
Sulakyurt Devlet Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen 02.1.2012 tarihli raporda; sanığın yüzünde solda 3x2 cm boyutlarında bir adet, sol kol iç bölgede 2x5 ve 3x5 cm boyutlarında iki adet, sağ diz alt bölgede 2x1 cm boyutlarında bir adet olmak üzere yüzeysel sıyrıklar bulunduğu, mevcut yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, sanığın alkollü olmadığının belirtildiği,
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince sanık hakkında düzenlenen 24.09.2013 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda; kronik myeloid lösemi tanısı konulan sanığın, ağız yoluyla tedavi aldığı, cezasının cezaevinde infazının hayati tehlike oluşturmayacağı bilgilerine yer verildiği,
Katılan ... tarafından Mahkemeye ibraz edilen kira sözleşmesinde; 01.09.2010 başlangıç tarihli sözleşmede bir aylık kira bedelinin 100 TL, senelik artış oranının %10, kira müddetinin ise 5 yıl olarak gösterildiği, sözleşmede maktulün kiralayan sıfatıyla, sanığın eşi Ayfer Oruçcu"nun ise kiraya veren sıfatıyla imzalarının bulunduğu,
Ulusal Yargı Ağı Projesi Sistemindeki (UYAP) kayıtlardan; Kırıkkale ilinde olayın meydana geldiği tarih olan 02.10.2012 tarihinde güneşin saat 18.30"da battığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda; maktulün babası olduğunu, üvey dayısı olan sanığa ait dükkânı maktulün kiraladığını, kira konusuyla ilgili olarak sanıkla maktul arasında ufak anlaşmazlıkların bulunduğunu ancak bunun husumet boyutuna varmadığını, ihtilaf konusu yerin aylık kirasının 150 TL"yi geçmeyecek bir yer olduğunu, sanığın ise 200 TL olan kirayı 650 TL"ye yükseltmek istediğini, sanığın neden böyle bir şey yaptığını bilemediğini, ne olduysa gencecik oğluna olduğunu, sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini,
Katılan ...; maktulün eşi olduğunu, sanığın zaman zaman kira meselesi nedeniyle maktulü sıkıştırdığını, sanığın kira bedelini artırmaya çalıştığını, olayı telefonla haber verilmesi üzerine öğrendiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Tanık ...; polis memuru olduğunu, olay günü saat 19.50 sıralarında İlçe Emniyet Amirliği binasından hava almak için dışarı çıktığını, bu sırada tanık ..."in “Yetişin adam yaraladılar, 112"yi çağırın” diye bağırması üzerine yaralı şahsın yerini sorduğunu, olay yerine gittiğinde maktulü yerde kan içinde yüzüstü yatar vaziyette gördüğünü, olay yerinde ... ve ... isimli kişileri de gördüğünü, maktule kendisini kimin yaraladığını sorduğunda maktulün “Ayakkabıcı Yusuf” diye yanıt verdiğini, "Hangi ayakkabıcı" diye tekrar sorunca maktulün bu kez “Ayakkabıcı Yusuf Oruççu” diye cevap verdiğini, maktulün daha sonra kendinden geçtiğini, maktulün boynuna elini koyduğunda nabız alamadığını,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulün öz yeğeni olduğunu, olay günü saat 19.00 sıralarında maktulün işlettiği Sinan Market isimli iş yerine gittiğini, maktulün kendisine dükkân kirası nedeniyle sanıkla aralarında ufak çaplı bir tartışma meydana geldiğini söylediğini, bunun üzerine maktulün iş yerinden ayrılarak karşıda bulunan sanığa ait dükkâna gittiğini, ne sorun olduğunu sorduğunu, sanığın ise bir arkadaşını beklediğini söylemesi üzerine maktulün marketine geri döndüğünü, bu sırada maktulün arkadaşları..... ve.....ile birlikte marketin karşısında oturduklarını, kendisinin de markette bir süre kaldığını, maktulün markete gelmemesi üzerine.....ve....."e maktulün nerede olduğunu sorduğunu, maktulün sanıkla beraber dereye doğru gittiğini söylemeleri üzerine, kendisinin de maktul ve sanığın peşinden dere kenarına gittiğini, havanın karanlık olduğunu, sanıkla maktulün yüksek sesle birbirlerine bağırdıklarını duyduğunu, ancak sözleri anlayamadığını, maktulle sanığın daha önceden de kira alacağı nedeniyle tartıştıklarını, kendisinin barıştırdığını, aynı sebepten tartıştıklarını düşündüğünü, sanıkla maktulün yanlarına gittiği sırada maktul ve sanığın kavga etmeye başladıklarını, aralarına girerek yerde boğuşan sanıkla maktulü ayırmaya çalıştığını, maktulün bu sırada “Dayı bunun belinde tabanca var” demesi üzerine sanığın belindeki tabancayı aldığını, diğer eliyle de sanıkla maktulü ayırmaya çalıştığını, bu esnada maktulün “Dayı beni bıçakladı” dediğini, karanlıkta bıçak göremediğini, sanığı tutup karakola götürdüğünü bu sırada.....ve..... ile sanığın oğlu Muhammed"in de olay yerine geldiklerini, yakında bulunan polis merkezindeki görevlilere seslenerek olayı haber verdiğini, sanığı darbetmediğini, sadece maktulü bıçaklamasını engellemeye çalıştığını,
Mahkemede; maktul ile sanığın dere kenarına doğru gittiklerini öğrenince peşlerinden gittiğini, karanlıkta, ağaçlık alanda, sanıkla maktulü birbirlerine vururken gördüğünü,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulün arkadaşı olduğunu, sanığı da mahallede kundura dükkânı işletmesi nedeniyle tanığını, olay günü saat 15.00 sıralarında maktulün marketinde bulunduğu esnada sanığın markete geldiğini, kira miktarı ile ilgili olarak sanıkla maktul arasında ufak çaplı bir tartışma yaşandığını, sanığın maktule “Sana bir ay mühlet burayı boşalt” dediğini, maktulün de buna karşılık “Benim üç yıl daha kontratım var, yürü git dayı” şeklinde cevap verdiğini, ancak tartışma sırasında tehdit içeren bir söz sarf edilmediğini, akşam maktulün “Ben sanıkla konuşmaya gideceğim” diyerek yanlarından ayrıldığını, maktulün dayısı tanık ..."in de maktulün ardından çıktığını,....."le kendisinin de gelmek istemeleri üzerine tanık ..."in “Siz gelmeyin, ben aralarını yaparım” diyerek kendilerini geri çevirdiğini, bir süre sonra maktulün çığlık sesini duyduğunu, olay yerine gittiklerini, Zafer"i sanığı boynundan tutmuş, karakola doğru götürürken gördüğünü,
Mahkemede; olay günü sanığın, maktulün kiralayarak market olarak işlettiği iş yerine gelerek “Neden az kira yatırdın” diye soru sorduğunu, maktulün ise “Kontratım bu kadar, o miktarda yatıracağım” dediğini, sanığın bunun üzerine “Sana bir ay süre veriyorum, dükkândan çıkmazsan kötü olur, akşam seninle görüşeceğiz” diyerek dükkândan ayrıldığını, hazırlık beyanı ile oluşan çelişkinin sorulması üzerine; hazırlık beyanının daha ayrıntılı ve doğru olduğunu, maktulün yanlarından ayrılıp "Ben sanıkla konuşmaya gideceğim" dediğini ancak sanığın mı maktulü görüşmeye çağırdığını yoksa maktulün mü sanığı görüşmek için çağırdığını bilemediğini,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; olay günü saat 18.30 sıralarında maktul ve tanık ... ile birlikte maktulün iş yerinin karşısında park hâlindeki araç içerisinde bira içip sohbet ettiklerini, maktulün sanıkla konuşacağını söyleyerek yanlarından ayrıldığını, maktul giderken karşıdan gelen sanıkla karşılaştığını, ayaküstü kısa süre konuştuktan sonra, dere kenarına doğru yürümeye başladıklarını, arkalarından da maktulün dayısı tanık ..."in dere kenarına doğru gittiğini,.....ile birlikte peşlerinden gidecekleri sırada, Zafer"in “Siz geri dönün, bunlar kendileri konuşup anlaşırlar, sizlik bir durum yok” demesi üzerine geri döndüklerini, ancak sanıkla maktul arasında kiradan kaynaklanan sorunu bildikleri için kavga çıkmasından da kaygılandıklarını, olay yerine 100 metre mesafede bulundukları sırada, tartışma sesleri duyduklarını, seslerin içeriğini anlayamadığını, maktulün sesini duyunca o yöne doğru Ahmet"le koştuklarını, olay yerine gittiklerinde tanık ..."i bir eliyle sanığı tutmuş, diğer elinde tabanca bulunduğu hâlde gördüğünü, Zafer"in kendilerine “Sinan"a bakın” dediğini, maktulü dere kenarında köprünün birkaç metre yanında yerde yatar vaziyette bulduklarını,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede; olay günü sanığın oğlu ... ile dolaştıklarını, tanıklar..... ve Ahmet"i görüp yanlarına gittiklerini, bu sırada maktulün sesini işitince.....ve....."in koşarak olay yerine gittiklerini, Muhammed ile birlikte kendisinin de bunları takip ederek olay yerine yöneldiğini, maktulü yerde yatarken gördüğünü, “Sinan ağabey iyi misin” dediğini, maktulün “Ambulans çağır” diye karşılık verdiğini, olay yerine gelen polisin maktule yaklaşarak “Seni kim vurdu” demesi üzerine de maktulün “Ayakkabıcı Yusuf” diye cevap verdiğini,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanığın oğlu ve 16 yaşında olduğunu, babası ile maktul arasında hiçbir husumet bulunmadığını ancak kira nedeniyle sanıkla aralarının biraz açık olduğunu, okulda sıkıntı yaşadığı için babası olan sanıkla konuştuğunu, babasının da kendisine bir market açarak iş kurmak istediğini, maktulün çalıştırdığı marketin mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu, babasının maktulü dükkândan çıkarıp kendisine dükkân açma niyetinin bulunduğunu, olay günü öğleden sonra maktulün kendi dükkanlarına gelerek babasına “21.00 gibi görüşelim” dediğini, ancak kendisinin kısa süreliğine babasının yanından ayrıldığı için maktulün bu sözünü duymadığını, olay akşamı babasının kendisini telefonla arayarak “Sinan ağabeyinle aşağı inip geleceğiz” dediğini, olay yerine geldiğinde kalabalığı gördüğünü, cinayet işlendiğini öğrendiğini, Mahkemede; maktulün olay günü saat 15.00 sıralarında dükkânlarına gelerek sanıkla konuştuğunu ve akşamleyin görüşmek istediğini söylediğini,
İfade etmişlerdir,
Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktul ..."le akraba olduklarını, yeğeninin oğlu olan maktulün aynı zamanda Sulakyurt ilçe merkezinde bulunan dükkânında kiracı olduğunu, kira artışı ile ilgili olarak maktul ile aralarında tartışma yaşandığını, olay günü kira bedelini çekmek için postaneye gittiğini, kiranın 350 TL olarak yatırıldığını görünce saat 16.00 sıralarında maktulün işlettiği markete giderek neden kirayı artırmadığını maktule sorduğunu, maktulün de kendisine “Zam yapmıyorum” diye cevap verdiğini, bunun üzerine maktule “Dükkândan çık, 1.000 TL de versen bundan sonra seni bu dükkânda oturtmam” dediğini, maktulün ise kendisini dükkândan çıkartmak istediğini ancak kendiliğinden dükkândan çıktığını ve hemen yakında bulunan kendi kundura dükkânına giderek çalışmaya başladığını, akşam saat 19.00-20.00 sıralarında maktulün kendi dükkânına gelerek “Sen ne demek istiyorsun” diyerek kendisini dere kenarına davet ettiğini, maktule “Sen alkollüsün, daha sonra konuşalım, sırası değil” diye cevap verdiğini, maktul ısrar edince dere kenarına doğru gitmeye başladıklarını, maktulün tartışırlarken kendisine vurmaya başladığını, bunun üzerine kendisinin de yerden aldığı bir taşı maktule savurduğunu, maktulün darbeleriyle yere düştüğünü, bu sırada maktulün dayısı tanık ..."in yanlarına geldiğini, Zafer"in de kendisine saldırdığını, üzerinde silah veya bıçak bulunmadığını, maktulün nasıl yaralandığını bilmediğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Tutuklanma talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; olay sırasında maktulün kendisine vurmaya başladığını, kendisinin de maktule vurduğunu, aldığı darbelerin tesiri ile yere düşünce yerde bir demir parçasını tuttuğunu ancak maktul ve tanık Zafer"in kendisine engel olduklarını, maktulü bu demir parçası ile yaralamadığını,
Mahkemede; maktulün 2 yıldır kendisine ait dükkânda kiracı olarak bulunduğunu, olay günü maktulle kirayı artırması ya da dükkânı tahliye etmesi hususlarını konuştuklarını, maktulün 3 yıllık kontratı bulunduğunu söyleyerek kirayı artırmayacağını söylediğini, dükkânına dönüp çalışmaya başladığını, önce tanık Zafer"in yanına gelerek “Senin Sinan"la alıp veremediğin nedir?” diye sorduğunu, kendisinin de bir sorunu olmadığını söyleyince tanık Zafer"in gittiğini, bir süre sonra bu kez maktulün dükkâna gelerek “Dayı seninle konuşacaklarım var” dediğini, "Sen alkollüsün sonra konuşalım" teklifine rağmen maktulün "Ben kendimdeyim" demesi üzerine maktule "Buyur konuşalım" dediğini, maktulün ise "İleriye doğru yürüyelim öyle konuşalım" diye karşılık verdiğini, yürüyerek dere kenarına gittiklerini, havanın karanlık olduğunu, kendisinin maktulün önünden yürüdüğünü, maktulün kendisine “Dayı sen ne demek istiyorsun, ben dükkânı da tahliye etmiyorum, kirayı da artırmıyorum” dedikten sonra sopa ile kendisine vurduğunu, birbirlerine vurmaya başladıklarını, maktulün arkalarından gelmekte olan tanık ..."e seslendiğini “Dayı belinde silah var, silahını al” dediğini, tanık Zafer"in belinden silahını aldığını, maktul ve tanığın birlikte kendisine vurmaya başladıklarını, ellerinden kurtulamayacağını anlayınca yanında taşıdığı çakı bıçağını açarak maktule doğru bir kez salladığını, neresine geldiğini bilemediğini, darbeler nedeniyle yere düştüğünü, emekleyerek olay yerinden uzaklaşmaya çalıştığını, karakola giderken tanık Zafer"in yetişerek kendisini kolundan tuttuğunu, karakola gittiklerini,
Duruşma tutanağı yazılırken müdafisinin ifadesindeki bazı hususların tutanağa geçirilmediği yönündeki müdahalesi üzerine, “Doğrudur, maktul bana saldırmadan önce "kiranı artırmıyorum, ödemiyorum da, seni öldüreyim de kiradan kurtulayım" dediğini",
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Kanun"da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul ile sanığın akraba oldukları, Sulakyurt ilçe merkezinde bulunan sanığa ait dükkânı olay tarihinden iki yıl önce maktulün kiralayarak Sinan Market ismini verdiği yerde temel ihtiyaç malzemeleri satışı yapmaya başladığı, sanıkla maktul arasında kira bedelinin artırım oranından kaynaklanan uyuşmazlık çıktığı, olay günü postaneye giden sanığın kira bedelinin 350 TL olarak yatırıldığını görmesi üzerine, maktulün marketine giderek kirayı neden artırmadığını maktule sorduğu, maktulün de yazılı kira sözleşmesinde belirtilen oranda artırımı kabul edebileceğini, kontratın bitmesine daha üç yıl bulunduğunu söyleyerek, sanığa “Yürü git Dayı” şeklinde sözler sarf ettiği, olay tarihinde 57 yaşında bulunan sanığın da maktule “Sana bir ay mühlet, burayı boşalt, dükkândan çıkmazsan kötü olur” dediği, tartışma sırasında maktulün sanıktan marketten çıkıp gitmesini istemesi üzerine sanığın kendiliğinden marketten çıkarak karşıda bulunan kundura dükkânına giderek çalışmaya başladığı, karşılıklı sözlü tartışmanın bu şekilde neticelenmesinden sonra maktulün, saat 19.00 sıralarında marketinin karşısına park ettiği aracında arkadaşları tanıklar ... ve ... ile birlikte bira içip sohbet etmeye başladığı, maktulün “Ben sanık ile konuşmaya gidiyorum” deyip tanıklar.....ve....."in yanından ayrılarak yanına gittiği sanıkla beraber Sulakyurt Çayı"nın kenarına doğru yürümeye başladığı, bu sırada havanın kararmış olduğu, tanıklar.....ve..... ile maktulün dayısı tanık ..."in sanıkla maktul arasında kavga yaşanabileceğinden kaygılandıkları, ..."in maktul ve sanığın peşinden gittiği, önce tartışma sesleri duyan tanık ..."in seslerin geldiği yere yöneldiğinde maktul ile sanığı kavga ederken gördüğü, yerde birbirleri ile mücadele hâlindeki sanık ve maktulü ayırmaya çalıştığı, maktulün sanığın belinde silah bulunduğunu söylemesi üzerine tanık ..."in sanığın belindeki tabancayı çekip aldığı, sanıkla maktul arasında yaşanan kavga sırasında sanığın yanında taşıdığı bıçakla maktulün göğüs bölgesine bir kez vurarak, maktulü akciğer, perikard ve kalbinde kesi oluşturarak öldürdüğü, yapılan otopsi sonucunda maktulün sağ dirseğinde ekimozlu sıyrık, dizinde ve ayaklarında yüzeysel epidermal sıyrıklar ile kanında 73 mg/dl etanol bulunduğunun bildirildiği, sanık hakkında düzenlenen adli raporda ise sanığın yüzünde, sol kolunda ve sağ dizinde yüzeysel sıyrıklar bulunduğunun ifade edildiği anlaşılan olayda; maktulün, yazılı kira sözleşmesi ile belirlenen miktarın da üzerinde olacak şekilde aylık 350 TL kira ödemesi yapmasına karşın sanığın olay günü maktulün iş yerine giderek kiranın 650 TL olarak yatırılmaması nedeniyle maktulle tartışmaya başlaması, tartışma sırasında maktule hitaben “Dükkândan çık, 1.000 TL de versen bundan sonra seni bu dükkânda oturtmam, sana bir ay süre veriyorum, dükkândan çıkmazsan kötü olur, akşam seninle görüşeceğiz” şeklinde sözler sarf ederek maktulü tehdit etmesi, sanığın akşam saatlerinde tekrar maktulle buluşmaya giderken namlusunda 1 adet, şarjöründe ise 7 adet mermi bulunan atışa hazır ruhsatsız tabanca ile suçta kullandığı namlu uzunluğu 10 cm uzunluğu olan sivri uçlu bıçağı yanına alması, Sulakyurt Çayı"nın kenarında kira konusu ile ilgili olarak maktulle yeniden tartıştığı sırada, seslerini duyarak olay yerine gelen tanık ..."in aktif fiili müdahalesi sonucu silahından arındırılarak etkisiz hâle getirilmeye çalışıldığı sırada maktulü göğsünden bıçaklayarak öldürmesi ve yine tanık Zafer"in kolundan sıkıca tutarak sanığı kolluk kuvvetlerine teslim etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, kendisi ile konuşmaya gelen maktulle yürüyerek gittikleri çay kenarında maktulün, kendisine sopa ile saldırarak darbettiği yönündeki kendisini cezadan kurtarmak amacıyla meşru savunma hükmünden veya daha az ceza alabilmek için haksız tahrik hükmünden faydalanmaya yönelik savunmasının dosya içerisinde bulunan tutanak içerikleri, tanık anlatımı ve sanığın bıçakla saldırdığı maktulün kendisine aktif direnmesi ile tanık Zafer"in sanığı kolluk kuvvetlerine teslim etmek için yaşanan mücadele sırasında oluşan yüzeysel sıyrıklar dışında sanığın vücudunda herhangi bir ciddi ekimoz ve laserasyon olmadığına ilişkin tıbbi rapor ile de doğrulanmadığı ve bu savunmaya itibar edilemeyeceği, böylelikle maktulden kaynaklanan ve sanığa yönelen herhangi bir haksız fiil bulunmadığı anlaşılmakla Yerel Mahkemece sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında ve bu kararın Özel Dairece onanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Aralarında ödenecek kira bedeli konusunda uyuşmazlık bulunan sanıkla maktulün olay günü maktulün işlettiği markette bu nedenle tartışmaları, tartışma sırasında, olay tarihinde 25 yaşında bulunan maktulün, akrabası olan ve olay tarihinde 57 yaşında bulunan sanığa, tanık ..."in de bulunduğu ortamda "Yürü git Dayı" şeklinde kaba sözler sarf etmesi, sanığın da bunun üzerine maktule "Sana bir ay süre, dükkânımı boşalt yoksa kötü olur" dedikten sonra kendiliğinden maktulün marketinden ayrılmasının, tahrikte dengeyi bozucu nitelik taşımayan karşılıklı ve sözlü tartışma niteliğinde oluşu, sözlü tartışmanın bu şekilde neticelenmesinden sonra arkadaşları ile birlikte alkol alan maktulün "Sanıkla konuşmaya gidiyorum" diyerek tanıklar ... ve ..."in yanından ayrılarak alkollü şekilde sanığın dükkânına gidip sanıkla görüşmek istemesi, sanığın maktule alkollü olduğunu daha sonra görüşmelerinin daha iyi olacağını söylemesine karşın maktulün görüşmekte ısrarcı oluşu, maktul ile sanığın yürüyerek gittikleri Sulakyurt Çayı kenarında sanığın beyanının aksini kabule imkân sağlayacak herhangi bir delil ve tanık anlatımı bulunmayan ifadesine göre, maktulün sanığa vurarak başlattığı kavga sırasında, sanığın maktulü bıçaklayarak öldürmesi eyleminde; tanık ..."in beyanları ile otopsi ve darp raporu ile sabit olan karşılıklı darp şeklinde gelişen kavgada, ilk haksız hareketin maktulden kaynaklandığına ilişkin sanık savunmasının aksinin ispatlanamaması karşısında "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi uyarınca sanık yararına asgari düzeyde indirim yapılmak suretiyle haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.",
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.