Hukuk Genel Kurulu 2017/1506 E. , 2020/320 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “istihkak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen davanın süre yönünden reddine ilişkin karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı üçüncü kişi vekili 23.02.2012 harç tarihli dava dilekçesinde; Bursa 2. İcra Dairesinin 2008/15435 E. sayılı dosyasında alacaklının davalı ..., borçlunun ise davalı ... olduğunu, söz konusu dosyada 16.12.2008 tarihinde dosya borçlusunun işyerinde haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını, bu işlem sonucunda haczedilen fotokopi makineleri için üçüncü kişi konumunda olan müvekkilinin Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1203 E. sayılı dosyasında istihkak davası açtığını, bu kararın temyiz edilmesi üzerine; dava tarihi itibariyle dava konusu mahcuzlar üzerindeki haczin süresi içerisinde davalı alacaklı tarafından satışının istenmemesi nedeniyle 15.06.2010 tarihinde düştüğü ve 09.11.2010 tarihli haciz ile ilgili olarak da açılmış bir dava bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiğini, müvekkili şirketin icra dosyasının tarafı olmadığını, müvekkiline düşen haciz işleminin 09.11.2010 tarihinde yeniden yapılarak mahcuzlar üzerinde yeniden haciz işlemi yapıldığına dair bir tebligat yapılmadığını, müvekkilinin yeniden haciz yapıldığını söz konusu Yargıtay kararının müvekkili şirket vekiline tebliğ edildiği 17.02.2012 tarihinde öğrendiğinden yasal süre içinde istihkak davası açtığını, 09.11.2010 tarihinde yapılan haczin 1, 9, 10, 11. sırasındaki makinaların müvekkili şirkete ait olduğunu, borçluya kiraya verildiğini ileri sürerek müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
5.1. Davalı alacaklı ... vekili 09.04.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; mallar borçlunun elinde haczedildiğinden kanuni karine gereğince borçluya ait olduğunu, davacı tarafın Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı istihkak davasının reddedildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bu karar maddi anlamda kesin hüküm oluştuğundan davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, öte yandan davanın açılması için Kanunda yedi günlük sürenin öngörüldüğünü ve davacının malların hacizli olduğunu ilk haciz gününden beri bildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5.2. Davalı borçlu usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkeme Kararı:
6. Bursa 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 22.05.2012 tarihli ve 2012/143 E., 2012/401 K. sayılı kararı ile; davacı tarafça 09.11.2010 tarihli davaya konu haciz tarihinden sonra 26.11.2010 tarihinde icra dosyasına istihkak iddiasını içerir dilekçe ibraz edildiğinden bu tarihte hacizden haberdar olmuş sayılacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 96/3 maddesine göre yedi günlük istihkak iddiasında bulunma ve dava açma süresinin dava tarihi itibariyle geçtiği gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Bursa 2. İcra Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı üçüncü kişi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 11.09.2014 tarihli ve 2014/7677 E., 2014/11458 K. sayılı kararı ile;
“… Dava konusu haciz 9.11.2010 tarihinde yediemin deposunda yapılmıştır. Haczi öğrenen 3.kişi icra müdürlüğüne verdiği 26.11.2010 tarihli dilekçesiyle istihkak iddiasında bulunmuş ve davalı alacaklı istihkak iddiasına itiraz etmiştir. Bunun üzerine icra müdürlüğünce İİK 97 maddesindeki prosedür işletilmiş ve dosya takibin devamı ya da taliki konusunda karar verilmesi için icra mahkemesine gönderilmiştir. İcra Hukuk Mahkemesince 29.11.2010 günlü karar ile dava açmak üzere 3. kişiye 7 günlük süre verilmiştir. 3.kişi bu kararın kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak davasını açabilir (İİK m.97/6). Dosya içinde icra mahkemesinin takibin devamına ilişkin olarak verdiği 29.11.2010 günlü kararın davacı 3.kişiye tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge yoktur. Bu durumda, davacı 3.kişi bu kararın kendisine tebliğinden önce dava açtığından, açılan davanın esasının incelenerek hüküm kurulması gerekir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2015/209 E., 2015/443 K. sayılı kararı ile; davacı üçüncü kişi tarafından davaya konu 09.11.2010 tarihli haciz tarihinden sonra daha önce yapılmış olan 16.12.2008 tarihli hacizle ilgili olarak 26.11.2010 tarihinde dilekçe sunmak ve tutanağa beyan yazdırmak suretiyle istihkak iddiasında bulunulduğu, bozma kararında bahsi geçen Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 29.11.2010 tarihli ve 2010/1126 E. 2010/1066 K. sayılı İİK"nın 97. maddesindeki prosedüre göre verilmiş takibin devamı kararının da davaya konu hacizle ilgili olmayıp daha önceki 16.12.2008 tarihli hacizle ilgili olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı üçüncü kişinin istihkak davasını İİK’nın 97/6. maddesinde öngörülen yasal süre içerisinde açıp açmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; yerel mahkemenin ilk karardan farklı olarak “6. İcra Hukuk Mahkemesinin 29.11.2010 tarihli ve 2010/1126 E. 2010/1066 K. sayılı İİK"nın 97. maddesindeki prosedüre göre verilmiş takibin devamı kararının da davaya konu hacizle ilgili olmayıp daha önceki 16.12.2008 tarihli hacizle ilgili olduğu” yönündeki gerekçeyi içeren kararının yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmelerde mahkemenin bozmadan esinlenerek herhangi bir yeni delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar verdiği ve gerekçesini önceki kararına göre genişletip, var olan gerekçeyi değiştirmediğinden kararın yeni hüküm olarak nitelendirilemeyeceği bu nedenle de ön sorun bulunmadığı hususu oy çokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96 vd. maddelerine göre açtığı istihkak istemine ilişkindir.
14. Borçlu elinde haczedilen mal üzerinde mülkiyet, rehin gibi bir hakkı bulunduğu kanısında olan üçüncü kişi, haczi öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine istihkak iddiasında bulunabilir. Süresinde bulunulan bu istihkak iddiası ile dava açma süresi kesilir. Alacaklı veya borçlu istihkak iddiasına üç gün içinde itiraz ederse takip dosyası icra müdürlüğünce bağlı bulunduğu icra mahkemesine gönderilir. Üçüncü kişi, icra mahkemesinin takibin devamı veya ertelenmesi kararının kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde istihkak davası açmak zorundadır (İİK, m. 97). İcra müdürlüğüne istihkak iddiasını bildirmeyen üçüncü kişi, haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde doğrudan doğruya icra mahkemesinde istihkak davası açabilir.
15. İstihkak iddiasında bulunmak ve istihkak davası açmak Kanun’da farklı iki kavram olarak düzenlenmiştir. İstihkak iddiası; istihkak davası açılmadan önce haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakkın ileri sürülmesi olmakla birlikte istihkak davası açılması için ön koşul değildir. İstihkak iddiasında bulunulmadan doğrudan icra mahkemesine dava açılabilir. Her iki durumda da yani; haciz üçüncü kişinin yokluğunda yapılmış ise istihkak iddiasını icra dairesine bildirme ya da icra mahkemesinde doğrudan dava açma süresi yedi gündür. Bu süreler hak düşürücü süre olup hâkim tarafından resen dikkate alınmalıdır ( Güneren, A.: İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, Ankara 2008, s. 30 vd.).
16. İİK’nın 97/9. maddesi, üçüncü kişinin haczi öğrendiği anda hacizli mal henüz satılmamış ise istihkak davasını hacizli mal hakkında; haczi öğrendiği anda hacizli mal satılmış ve bedeli alacaklıya verilmemiş ise satış bedeli hakkında açabileceğini öngörmüş ve özellikle dava açma süresini her iki hâlde de haczin öğrenilmesinden itibaren yedi günlük hak düşürücü süreyle sınırlandırmıştır.
17. O hâlde yasal düzenlemeler göstermektedir ki, haciz üçüncü kişinin yokluğunda yapılmış ise üçüncü kişi tarafından istihkak iddiasını icra dairesine bildirme (İİK, m. 96/3) veya icra mahkemesine doğrudan dava açma süresi haczi öğrenme tarihinden itibaren yedi gündür (İİK, m. 97/9). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, istihkak davasındaki menfaatler dengesi bir arada değerlendirildiğinde üçüncü kişinin yapılan haczi bildirdiği tarihten önce öğrendiği konusunda kanıt yoksa haczi en erken bu tarihte öğrenmiş sayılacağı kabul edilmelidir. Üçüncü kişinin haczi bildirdiği tarihten daha önce öğrendiğini ispat yükü ise 4721 satılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi uyarınca alacaklıya aittir.
18. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Bursa 2. İcra Dairesinin 2008/15435 E. sayılı dosyasında 16.12.2008 tarihinde borçlunun huzurunda haciz ve muhafaza işlemi yapıldığı, haciz esnasında borçlunun bir kısım makinaların kendisine ait olmayıp, bunları kira sözleşmesi ile elinde tuttuğunu beyan ettiği, davacı üçüncü kişinin belirtilen bu ilk hacze ilişkin istihkak iddiasında bulunduğu ve 97. maddeye uygun olarak başlatılan istihkak prosedürünün işletildiği ancak sonuçlanmadan ilk hacze yönelik olarak Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1203 E. sayılı dosyasında istihkak davası açtığı, kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27. 12.2011 tarihli ve 2011/9558 E., 2011/12993 K. sayılı kararıyla “dava tarihi itibariyle dava konusu mahcuzlar üzerindeki 16.12.2008 tarihli haczin süresi içerisinde davalı alacaklı tarafından satışının istenmemesi nedeniyle 15.06.2010 tarihinde düştüğü ve 09.11.2010 tarihli haciz ile ilgili olarak da açılmış bir dava bulunmadığı” belirtilmek suretiyle düzeltilerek onandığı anlaşılmıştır.
19. İcra dosyası incelendiğinde; alacaklı vekilinin, 15.06.2010 tarihinde düşen hacizlerin yenilenmesi için menkullerin bulunduğu mahalle gidip yeniden haciz ve kıymet takdiri yapılmasını talep ettiği, bunun üzerine 09.11.2010 tarihinde yediemin deposunda alacaklı vekilinin huzurunda borçlunun yokluğunda haciz ve kıymet takdiri yapıldığı, icra dosyasının borçlusuna gönderilen 103 davetiyesinin tebliğinde tebliğ memurunca muhatabın neden adreste bulunmadığı hususu araştırılıp sonucu tebliğ evrakına yazılarak ilgilisine imzalatması yönündeki usule uyulmadığından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre geçersiz olduğu tespit edilmiştir.
20. Davacı üçüncü kişi vekili; takip dosyasının tarafı olmadığını ve kendilerine bildirilmediğinden ilk haczin düştüğünü ve 09.11.2010 tarihinde de ikinci haciz yapıldığından haberdar olmadıklarını ileri sürerek direnmeye konu işbu davayı açmıştır. Yerel mahkemece davacı üçüncü kişinin yokluğunda yapılan ikinci haczi icra dosyasına sunmuş olduğu 26.11.2010 tarihli dilekçe ile öğrenmiş sayılacağı belirtilmiş ise de; davacı üçüncü kişi vekilinin 19.12.2008 ve 26.11.2010 tarihli dilekçeleri, 16.12.2008 tarihli ilk hacze ilişkin olup bu husus, icra dairesince yazılan 29.11.2010 tarihli yazıdan ve Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin davacı üçüncü kişiye tebliğ edilmeyen 2010/1126 E. sayılı dosyasından verilen 29.11.2010 tarihli karardan da açıkça anlaşılmaktadır.
21. Öte yandan, Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1126 E. sayılı kararı 16.12.2008 tarihli ilk hacze ilişkin olup, ikinci haciz hakkında başlatılmış bir prosedür bulunmamaktadır.
22. Açıklanan nedenlerle hem yerel mahkeme kararındaki hem de Özel Daire bozma kararındaki açıklamaların somut olayı yansıtmadığı, ancak Özel Daire bozma kararının sonucu itibari ile doğru olduğu kabul edilmiştir.
23. Bir başka anlatımla, dosya kapsamında davacı üçüncü kişinin, borçlunun yokluğunda yediemin deposunda yapılan 09.11.2010 tarihli haczi, bildirdiği tarihten önce öğrendiği hususunda dosyada bir kanıt bulunmadığı gibi, davacı üçüncü kişinin beyanının aksi de alacaklı tarafça ispatlanamamıştır. İkinci hacze ilişkin başlatılmış bir prosedür olmayıp, doğrudan dava açılmıştır. Bu durumda davacı üçüncü kişinin ikinci haczi Yargıtay kararının tebliğ edildiği 17.02.2012 tarihinde öğrendiğinin ve davanın süresinde açıldığının kabulü ile işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
24. Özel Daire kararı sonucu itibari ile yerinde bulunduğundan direnme kararının yukarıda izah edilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden ötürü bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.