10. Hukuk Dairesi 2008/17851 E. , 2010/4728 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, işkazasında sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya gelirlerle diğer ödemelerin 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- 506 sayılı Kanunun 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde mahkemece, öncelikle işveren/ işverenler ve kusurlu üçüncü kişi oldukları belirtilenlerin, meydana gelen sigorta olayındaki sıfatları ile gerçek konumlarının ne olduğunun dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen bu olgular doğrultusunda kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesi yapılmalıdır.
Somut olayda, işveren olduğu iddia edilen dava dışı...ile davalı Kooperatif arasında taşeronluk ( alt işveren) ilişkisi mi bulunduğu yoksa adı geçenin 506 sayılı Kanunun 26/2. maddesi anlamında üçüncü kişi mi olduğu hususu netleşmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.5.2004 gün ve 10-233/ 262 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, amacı sigortalının sosyal güvenlik hakkının yanında, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun prim tahsilatının, alt işverenin yanında asıl işverenin de sorumluluğunu öngören düzenlemelerle güvence altına alınmasını sağlamak olan 506 sayılı Kanunun 87. maddesi ; “Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe
girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun iş verene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işde veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir.” hükmünü içermektedir.
Aracı kavramı her şeyden önce, bir asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmeyi ve nihayet asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmayı gerektirir. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır. İşverenden alınan iş , işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir.
Hükme esas bilirkişi raporunu düzenleyen heyetin tümüyle bir inşaat işyerinde meydana gelen iş kazasındaki kusur oran ve aidiyetini belirleyecek nitelikte olmadığı ve anılan raporda %50 oranında davalı kooperatifin, %50 oranında da dava dışı...usurlu bulunmasıyla, olayda %100 davalıyı kusurlu bulan iş müfettişi raporu ile çelişki yarattığı, bu çelişkinin de giderilmediği anlaşılmaktadır. Yöntemince yapılacak değerlendirmede, davalı Kooperatifin bir konut yapı kooperatifi olduğu, sigortalının kaza günü davalı kooperatif tarafından bildirildiği, dava dışı ... sigorta müfettişine verdiği beyanda kazalının kooperatif tarafından işe alındığı ve kendisi ile yanında gelen iki kişiye yardım için görevlendirildiğini belirttiği dikkate alınmalı, adı geçenin 506 sayılı Kanunun 87. maddesi anlamında taşeron (alt işveren) olmadığı sonucuna varılırsa dahi, kendi sorumluluk alanı içinde alması gerekli iş sağlığı ve iş güvenliği önlamlerini belirlemek üzere, ama her durumda işin sahibi konumunda olan ve konut yapımı işini üstlenmiş davalı kooperatifin, alınacak önlemleri hususunda birinci derece sorumlu olduğu gözetilerek yeniden bir kusur irdelemesi yapılmalıdır.
2- Kabule göre, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26.maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve ... sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, buna ilişkin mahkemenin kabul gerekçesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin davalının kusur karşılığı belirlenirken mükerrer indirim yapılması yersizdir.
Mahkemece yukarıda belirtilen fiili ve hukuki durumlar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 01.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.