(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2018/10262 E. , 2020/5463 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 8. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde davalı vekilince duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.06.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, ... bulunan ... Otelde 21/07/2011- 19/12/2014 tarihleri arasında 2011-2012 döneminde net 1.700,00 TL, 2013-2014 döneminde net 2.000,00 TL ücretle ön büro satış müdürü olarak, 14/08/2015- 31/10/2016 tarihleri sırasında ise net 3.500,00 TL ücret ile genel müdür olarak iki dönem halinde çalıştığını ancak ...’ya prime esas kazancının asgari ücret olarak bildirildiğini, her iki dönem çalışmasının da davalı tarafından haksız ve bildirimsiz olarak sonlandırıldığını, ilk dönem için 24/12/2014 tarihinde kıdem ve ihbar tazminatı olarak maaş ödemesi adı altında 4.000,00 TL, ikinci dönem çalışması karşılığı olarak da 11/11/2016 tarihinde 1.987,52 TL kıdem tazminatı ve 1.218,09 TL ihbar tazminatı ödendiğini, ödemelerin eksik olduğunu ve ödenmeyen başka işçilik alacaklarının da bulunduğunu ileri sürerek fark kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının ilk çalışma döneminin, verimli çalışmaması nedeni ile 4847 sayılı Kanun’un 17. maddesi gereğince kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek sureti ile sona erdirildiğini, ayrıca davacının ilk iş sözleşmesinin feshedildiği tarih olan 19/12/2014 tarihinde ibraname verdiğini, bilahare davacının 14/08/2015 tarihinde davalı işyerinde tekrar çalışmaya başladığını, bu çalışmasının da 31/10/2016 tarihinde sona erdiğini, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiğini başka bir işçilik alacağının da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
"1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür."
2-Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağının hesaplanma yöntemi noktalarında toplanmaktadır.
1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Ancak, tasfiye edilen dönem için yapılan ödemelerin yasal hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte, zamanaşımı def’inden etkilenmemesi halinde ilgili döneme ilişkin fark alacak, ait olduğu dönem ücretine göre belirlenmelidir.
4857 sayılı Kanun"un 54. maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Aralıklı çalışmada yıllık izin hesabında, önceki çalışma döneminin zamanaşımına uğraması için önceki dönemin bitişi ve sonraki çalışma döneminin başlangıcı arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında davacının 21/07/2011-19/12/2014 ve 14/08/2015-31/10/2016 tarihleri arasında iki dönem halinde çalıştığı ve dönemlerin kıdem ve ihbar tazminatı ödenecek şekilde sonlandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı işverence ilk dönem için 24/12/2014 tarihinde, ikinci dönem için ise 11/11/2016 tarihinde davacıya kısmi ödemeler yapılmıştır. Uyuşmazlık; talep edilen alacakların hesabında her iki çalışma döneminin birleştirilip birleştirilemeyeceği noktasındadır.
Dosya incelendiğinde, ilk dönem için fesih ile aynı tarihli düzenlenen ibranamede, 605,02 TL 2014 yılı 12. ay ücreti, 366,42 TL yıllık ücretli izin, 1.709,54 TL ihbar tazminatı ve 3.840,71 TL kıdem tazminatı olmak üzere toplam net 6521,71 TL ödenmesi kararlaştırılmış olup davacıya 24.12.2014 tarihinde 4.000,00 TL, 17.01.2015 tarihinde ise 605,02 TL ödendiği görülmektedir. 17.01.2015 tarihinde yapılan ödemenin ücret alacağı karşılığı, 4.000,00 TL’nin ise kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağı karşılığı yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Şu halde; ilk dönem, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağı eksik de olsa ödenerek sonlandırılmıştır. O halde; bu dönem bakımından kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağının bu dönemin son bulduğu tarihteki ücret seviyesine göre hesaplanması, ödenen 4.000,00 TL’nin ise her 3 alacak kalemine de oranlanarak mahsubu yapılması gerekirken bu dönemin sonraki dönem ile birleştirilmesi ve mahsubun sadece kıdem ve ihbar tazminatından yapılması doğru görülmemiştir.
İkinci dönem bakımından ise; talep edilen alacaklar bu dönemin son bulduğu tarihteki ücret seviyesine göre hesaplanmalı, bu dönem işçinin her yıl için hak kazanacağı yıllık ücretli izin süresi belirlenirken önceki dönem kıdem süresi de dikkate alınmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece belirtilen hususlar üzerinde durulmadan davacının tüm çalışma süresinin birleştirilerek talep edilen iş bu alacakların son ücret seviyesine göre hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık, kıdem ve ihbar tazminatlarının hesabında esas alınacak ücret konusundadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
İlk Derece Mahkemesince yargılama aşamasında tanık beyanları ile sabit olduğu gerekçesiyle ayni olarak sağlanan yemek yardımı giydirilmiş ücrete eklenerek kıdem ve ihbar tazminatları hesaplanmıştır. Ancak dava dilekçesinde, işverence işyerinde ayni olarak yemek yardımı sağlandığı konusunda bir açıklamada bulunulmamış olup, yemek ücretinin giydirilmiş ücrete eklenmesi talep aşımı mahiyetinde olduğundan doğru bulunmamıştır.
3-Taraflar arasında davacının birinci ve ikinci dönem çalışmaları sırasında fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta; davacı işçi, ilk dönem işyerinde ön büro satış müdürü olarak çalışmış olup bu döneme ilişkin beyanı hükme esas alınan tanığının işverene karşı aynı mahiyette davası bulunmaktadır. ... tanık anlatımları yan deliller ile desteklenmedikçe tek başına hükme esas alınamaz. Sözü edilen bu tanığın davasında ( ... 5. İş Mahkemesi’nin 03.12.2015 tarih ve 2015/80 esas ve 2015/658 karar sayılı kararı), işçinin 15 Nisan- 15 Ekim tarihleri arası olan yaz sezonunda 8.00-22.00 saatleri arasında günde 3 saat ara dinlenme süresi kullanarak haftada 21 saat fazla çalışma yaptığı ve yaz sezonunda haftanın 7 günü çalıştığı, yaz sezonu dışında fazla çalışma ve hafta tatili gününde çalışma olmadığı kabul edilmiştir. Şu halde bu davacı tanığının beyanı doğrultusunda, davacının yazın 08.00-24.00 saatleri arasında haftanın 7 günü 2 saat ara dinlenme süresi kullanarak, kışın ise 8.00-20.00 saatleri arasında 1.5 saat ara dinlenme süresi kullanarak haftanın 7 günü çalıştığının kabul edilmesi hatalı olmuştur.
Davacının ... bu tanığının kendi dosyasındaki kabul ile davalı tanığı ...’un beyanı dikkate alındığında; davacının ilk dönem için yaz sezonu olan 1 Mayıs- 30 Ekim tarihleri arasında 8.00-22.00 saatleri arasında haftanın 7 günü; kış sezonunda ise, 8.00-18.00 saatleri arasında haftanın 7 günü çalıştığı kabulüne göre hesaplama yapılması gerekmektedir. Belirtilen kabulün aksine yapılan hesap hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Davacının ikinci dönem çalışmasına gelince, davacının ikinci dönemde genel müdür olarak çalıştığı dosya kapsamı ile sabittir. Şu halde, üst düzey yönetici konumunda olan davacının bu dönemde mesai saatlerini, çalışma düzenini kendisinin belirlediğini kabul etmek gerekir. Hal böyle olunca, bu dönem ücret seviyesi de dikkate alındığında davacının fazla çalışma ücret alacağı talebinin reddi yerine bu yön üzerinde durulmadan bu dönem için fazla çalışma alacağının kabulü hatalı olmuştur.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.