3. Hukuk Dairesi 2014/6910 E. , 2014/16146 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyalarının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların aralarındaki geçimsizlik nedeniyle boşandıklarını, dava dilekçesinde belirtilen ziynetlerin 2000 yılında araba alırkan davalı tarafından bozdurulduğunu, sözkonusu ziynetlerin aynen iadesine, olmadığı takdirde şimdilik 10.000 TL"nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında; ziynet eşyalarının araç alırken bozdurulduğu iddiasını kabul etmeyerek, aracın banka kredisiyle alındığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davalının aldığı aracın kredi çekilerek alındığı hususu dosyada bulunan evraklar ile sabit bulunduğundan davacı davasını ispat edemediğinden davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, ziynet eşyaları yönünden; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre; olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.
Somut olayda; uyuşmazlık davacının annesinde kalan bir kısım ziynet eşyalarının, 2000 yılında araç alırken bozdurulup davalıya verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Dosya içinde mevcut; davacının annesi ... tarafından arabanın alındığı tarihde, davalı ..."a 18.09.2000 tarihli banka havalesi yoluyla (davaya konu ziynet eşyalarından gerdanlık ve bilezik setinin bozdurularak) 350 TL"nin gönderildiği anlaşılmaktadır.
O halde, davacının annesi tarafından bozdurulup, davalıya banka havalesiyle bedeli gönderilen gerdanlık bilezik setinin, davacının rızasıyla, iade edilmemek üzere verildiğinin ispatı, davalı kocaya düşmektedir. Bu ziynetler yönünden, ispat yükünün yer değiştirdiği de gözetilerek davalı vekili cevap dilekçesinde her türlü yasal delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan davadaki iddiası konusunda davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre, dava tarihi itibariyle yukarıda belirtilen ziynetlerin aynen iadesi, olmadığında uzman bilirkişi tarafından hesaplanacak bedeli yönünden davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.