1. Hukuk Dairesi 2014/10283 E. , 2015/12601 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ALTINÖZÜ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2005
NUMARASI : 2000/42-2005/191
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...................... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasbırakan adına tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı Yılmaz"ın açtığı davanın HUMK"nın 409.maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, diğer davacıların davasının kabulüne, dava konusu taşınmazların tapusunun iptaliyle mirasbırakan adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazlardan 63 parsel sayılı kerpiç ev vasıflı taşınmazın 1/2 payının ve 1444 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan M. Z..... K....... adına kayıtlı iken 15.1.1997 tarihinde satış yoluyla davalı oğlu Suat"a devrettiği, mirasbırakanın 26.4.1998 tarihinde ölümü ile geride ilk eşinden olma çocukları olan davacılar Şenel, Yılmaz ve Gülay ile ikinci eşinden olma davalı oğlu Suat ve dava dışı ikinci eşi Nazife ile ondan olma çocukları Şahizer, Fürüzan, Umahan, Fuat ve torunları Mehmet Zühdü, Yıldırım, Yurdal, Nazife ve Tuğba"nın mirasçı olarak kaldığı anlaşılmaktadır.
Davada ileri sürülen istek dikkate alındığında, olayda elbirliği halinde mülkiyet hükümlerinin geçerli olduğu açıktır.
Somut olayda, taraflar dışında mirasbırakanın dava dışı mirasçılarının bulunduğu ve davada yer almadıkları ve isteğin tereke adına yapıldığı gözetildiğinde öncelikle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmediği görülmektedir.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
./..
Türk Medeni Kanunu (TMK)"nun 701.-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nun 701. maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Hal böyle olunca, davada yer almayan mirasçıların olurunun alınması ya da miras şirketine TMK"nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Diğer taraftan; şahsiyetin ölümle son bulacağına ilişkin TMK"nun 28.maddesi hükmü ile Devletin, bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek doğru sicile bağlama yolunda benimsediği genel ilke "" dolu pafta sistemi"" gözardı edilerek ölü kişi ( mirasbırakan ) adına tescile karar verilmesi de isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.