
Esas No: 2009/17985
Karar No: 2010/4202
Karar Tarihi: 23.03.2010
Müstahdem Ve İşçiler Lehine Yardım Akçesi - Yardımlaşma Sandıkları - Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2009/17985 Esas 2010/4202 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2009/17985 E., 2010/4202 K.
10. Hukuk Dairesi 2009/17985 E., 2010/4202 K.
- MÜSTAHDEM VE İŞÇİLER LEHİNE YARDIM AKÇESİ
- YARDIMLAŞMA SANDIKLARI
- 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 128 ]
- 743 S. TÜRK KANUNU MEDENİSİ (MÜLGA) [ Madde 77 ]
- 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 468 ]
"İçtihat Metni"
Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı ile Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı"ndan, babası nedeniyle almakta olduğu ve kesilen ölüm aylıklarının yeniden bağlanması, ödenmeyen aylıklar nedeniyle oluşan alacaktan kaynaklanan fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle, 2.000,00 TL"nin tahsili istemine ilişkin davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemece davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalılar Avukatınca istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 23/03/2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davalılar adına Av. Songül Tosyalı ile karşı taraf adına Av. Güray Hüseyin Seçgin geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi Ercan Turan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-29/6/1956 tarih ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun "Müstahdem ve işçiler lehine yardım akçesi" başlıklı 468. maddesi hükmü uyarınca; "Esas mukavelede şirketin müstahdem ve işçileri için yardım sandıkları ve sair yardım teşkilatı kurulması ve idamesi maksadiyle akçe ayrılması derpiş olunabilir. Yardım maksadına tahsis olunan para ve diğer mallar, şirket mallarından ayrılarak bunlarla Medeni Kanun hükümleri dairesinde bir tesis (vakıf) meydana getirilir."
13/7/1967 tarih ve 903 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"ne eklenen "İstihdam Edilenlere ve İşçilere Yardım Vakıfları" başlıklı 77/A maddesi, "Türk Ticaret Kanununun 468 inci maddesi gereğince kurulan istihdam edilenler ve işçilere yardım vakıfları ayrıca aşağıdaki hükümlere tabidirler." düzenlemesini içermekte olup; maddenin son fıkrasında "Faydalananlar vakfa aidat ödedikleri veya vakfı
düzenliyen hükümler onlara edayı talep hususunda bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dava yoluyla…
…" talep edebilecekleri hükme bağlanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun "Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakfı" başlıklı 110. maddesinde de, "Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla" isteyebilecekleri belirtilmektedir.
17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun yürürlüğe girmesi üzerine "Bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personelinin malûllük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere bu kanunun yayımı tarihine kadar tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan sandıklar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren "…
…bu personelin, iş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının hastalık hallerinde, en az bu kanunda belirtilen yardımları sağlayacak, birer tesis (vakıf) haline getirildikleri takdirde, bu teşekküllerin ve sandıkların personeli 506 sayılı Kanun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları belirtilmektedir.
İşlevi, tıpkı Sosyal Güvenlik Kurumu (devredilen SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) gibi emeklilik sandığı niteliğinde bulunan bu vakıflar dışında bulunan, Türk Ticaret Kanunu 468. maddesi hükmü dikkate alınarak, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 77/A maddesi uyarınca tesis (vakıf) şeklinde yapılandırılan ve "munzam sandık-vakıf" olarak ifade de edilen yardımlaşma sandıklarından yararlananlara dava hakkı da anılan Medeni Kanun hükümleriyle tanınmıştır.
Bu tür "munzam sandık-vakıf"lara ilişkin olarak, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun "Yardımlaşma sandıkları" başlıklı 128. maddesinde; "Sigortalı çalıştırılan her türlü işlerde/ ve iş yerlerinde, herhangi ad altında kurulmuş veya kurulacak olan borç verme, emekli ve yardım sandıkları ve benzerleri, faaliyetlerine ve kuruluş amaçlarına göre ilgililere menfaatler sağlamaya devam edebilir" ifadeleriyle yer verilmiş olması, 1964 yılında kabul edilen 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesinde tanımlanan, emeklilik sandığı niteliğinde bulunan vakıflar gibi bir yeniden yapılanma sürecine girip-girmeyecekleri yönünde oluşan tereddütleri gidermeye yönelik olup, amacı; "İş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları" sağlamak olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun, "uyuşmazlıkların çözüm yeri"ni düzenleyen 134. maddesindeki "Bu kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür." Hükmü kapsamında ele alınarak, yardımlaşma
sandıklarınca sağlanan, bir ekonomik, mali değerle ifade edilen yardımların dahi, sigorta kollarından sağlanan yardımlar gibi ele alınmasına yasaca olanak bulunmamaktadır.
Kaldı ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nda da "yardımlaşma sandıkları" na ilişkin bir düzenlemeye yer verilmeyerek, bu yönde oluşan tereddütler giderilmiştir.
Davalı Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı"nın, Türk Ticaret Kanunu"nda ifade edilen olanaktan yararlanmak üzere, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi 77/A maddesi uyarınca kurularak, yararlananlarına belirli şartlar altında ekonomik ve mali olanaklar sağlamayı amaçladığı, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesinde tanımlanan nitelikte emekli sandığı vakfı niteliğinde bulunmadığı, çekişmesizdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.12.2006 gün, 2006/18-820 esas, 810 karar sayılı kararlarında da belirtildiği gibi; davalı Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı"nın, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"na tabi bulunmadığı, Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre kurulduğu, taraflar arasında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bir sosyal güvenlik ilişkisi bulunmadığı, ortada iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. Maddesi kapsamında bir uyuşmazlığın bulunmadığı, vakıf senedinin uygulanmasından doğan davalara bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu ve diğer davalı Vakıf hakkında açılan dava ile birlikte görülmesini gerektirir herhangi fiili veya hukuki bir bağlantı bulunmadığı yönü de gözetilerek, Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı hakkındaki dava nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilip, herhangi bir kanıt da toplanmaksızın yazılı gerekçelerle hüküm kurulmuş olması;
2- Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı tarafından ödenmekte olan ölüm aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali konusunda da; aylık bağlanmasına ve kesilmesine dayanak alınan vakıf senedi düzenlemelerinin dosya içeriğine katılması gereği gözetilmeksizin sonuca varılmış olmakla birlikte; 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı iptal edilen, 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının 01.02.1998-30.11.2001 tarihleri arasındaki kısmı isteğe bağlı sigortalılık olarak gerçekleşerek son bulan davacı; halen aktif sigortalı olmadığı gibi, çalışmaları nedeniyle aylık veya gelir de almayan davacının, ölüm aylığının kesilmesine olanak bulunmadığı yönündeki mahkeme yaklaşımı yerinde bulunmakla birlikte; ödenmeyen aylıklarından kaynaklanan alacağı nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla talep ettiği 2.000,00
TL"nin, Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı tarafından ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen aylıklar kapsamında hükmedilebilir bir meblağ olup olmadığı konusunda herhangi bir hesaplama yapılmaksızın, istemin hüküm altına alınmış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılar avukatı yararına takdir edilen 750,00 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek hâlinde davalılara iadesine, 23.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.