3. Hukuk Dairesi 2014/7551 E. , 2014/16097 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesi ile; taraflar arasında 25/07/2007 tarihli sözleşme düzenlendiğini, sözleşme ile ... Plakalı Mercedes-Benz marka, 1998 model otobüsün trafik kaydının ... üzerine alınması suretiyle, ... ile ..."ın bu araç üzerinde %50"şer pay ile ortak olmaları hususu ile ilgili olarak anlaştıklarını; anlaşma gereği, ..."ın, ..."na 50.000,00 TL ortaklık bedeli ödediğini; daha sonra, söz konusu ... Plakalı otobüsün satıldığını, bu şekilde taraflar arasındaki ortaklığın sona erdiğini; davalı tarafın, davacı tarafça sözleşme gereği kendisine verilen 50.000,00 TL"yi davacıya ödememesi nedeniyle, davalıya ... 3. Noterliği"nin 27/04/2010 tarih, 5593 Yevmiye no’lu ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının ihtarnameye rağmen ödeme yapmaması üzerine;... 2. İcra Müdürlüğü"nün 2011/3162 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini; davalı tarafça icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek icra takibine yapılan itirazın iptaline, davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, temyiz dilekçesinde; sözleşmede paranın kendisine ödendiğine dair kesin bir ifade olmadığını, ortak oldukları aracın üçüncü bir şahıs üzerine olduğunu, aracın başkasına devriyle araç üzerinde % 50 hisse sahibi olması nedeniyle kendisinin de zarar gördüğünü, icra inkar tazminatının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece; taraflar arasında düzenlenen 25/07/2007 tarihli sözleşme ile, ... Plakalı Mercedes-Benz marka, 1998 model otobüsün trafik kaydının... üzerine alınması suretiyle, ... ile ..."ın bu araç üzerinde % 50"şer pay ile
ortak olmaları hususu ile ilgili olarak anlaştıkları; anlaşma gereği, ..."ın ..."na 50.000,00 TL ortaklık bedeli ödediğinin belirtildiği, araca ilişkin tüm giderlerin taraflarca müştereken karşılanacağının kararlaştırıldığı; araca ilişkin trafik tescil kayıtlarının incelenmesinden, aracın 2007 tarihinden sonra birçok kez değişik şahıslara satılmış olduğu; aracın farklı şahıslara satılmış olması nedeniyle, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona ermiş olduğu; dolayısıyla, davacının, 25/07/2007 tarihli sözleşme ile davalıya ödemiş olduğu 50.000,00 TL"yi geri isteyebileceği; buna rağmen, davalının kendisine gönderilen ihtarnameye rağmen bu parayı ödemediği gibi, hakkında başlatılan Düzce 2.İcra Müdürlüğü"nün 2011/3162 Esas sayılı dosyasına itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu; taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona ermiş olması nedeniyle, davacı tarafın ortaklık gereğince davalıya vermiş olduğu parayı geri isteme hakkının bulunduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında trafik kaydının ... adına alınması suretiyle %50 şer pay ile ... plakalı otobüse ortak olmak üzere 25.7.2007 tarihli sözleşme yaptıkları; sözleşmede, davacının davalıya 50.000,00 TL ortaklık bedeli ödediğinin belirtildiği; daha sonra, davacının, davalıya noter vasıtasıyla ihtarname göndererek, 50.000,00 TL ortaklık bedeli ödediğini, kendisine kar payı ve aracın satışından sonra ortaklık payına isabet eden kısmın ödenmediğini, ortaklık payı olan 50.000,00 TL’nin tebliğden itibaren 7 gün içinde ödenmesini talep ettiği, davacının 1.8.2011 tarihinde davalıya karşı takip talebinde bulunduğu, davalının itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, dava konusu araca ait trafik tescil kayıtlarına göre, aracın 09.11.2007 tarihinde Rafet Uzlu tarafından Osman Karasoy’a, 08.10.2010 tarihinde İcra Müdürlüğünce yapılan ihaleyle Kadir Çakıl’a satıldığı ve sonrasında da farklı satış sözleşmelerinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulup kurulmadığı, davacının ortaklık payını verip vermediği ve ortaklığın tasfiyesi noktasında toplanmaktadır.
Bir ortak tarafından, adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın ve kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturmalıdır.
Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Dosya kapsamından; tarafların ortak otobüs almak için sermayelerini birleştirdikleri anlaşılmaktadır. Bu bağlamda; taraflar arasında 6098 sayılı TBK.nun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK 520 vd. m) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.Adi ortaklık ilişkisi, TBK.nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Bir ortak tarafından sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyeyi de kapsar.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilânço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK.nun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır.
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda değinilen hususlar ışığında inceleme yapılarak, 6098 sayılı TBK.nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmak suretiyle TBK.nun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanmasıyla uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken; anılan yön gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.