3. Hukuk Dairesi 2014/7886 E. , 2014/16083 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dilekçesinde; Isparta Aile Mahkemesinin 07.10.2009 tarih ve 2009/744 esas ve 2009/744 karar sayılı ilamı ile oğlu olan davalı lehine iştirak nafakasına hükmedildiğini, ancak davalının 15.05.2012 tarihinde ergin olduğunu ileri sürerek; iştirak nafakasının 15.05.2012 tarihi itibariyle kaldirilmasını talep etmiştir.
Davalı, üniversite sınavlarına hazırlandığını, babası olan davacının desteğine ihtiyacı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; ergin olan davalının üniversite sınavlarına hazırlanması nedeniyle eğitiminin devam ettiği, davalıya babası olan davacıdan başka destek verecek kimsenin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, iştirak nafakası almakta iken ergin olan çocuğun eğitiminin devam ediyor olması halinde babanın nafaka yükümlülüğünün devam edip etmeyeceği ile eğitimin devam etmesi nedeniyle ihtiyacın devam ettiği iddiasının savunma yoluyla ileri sürülmesinin yardım nafakası talebi olarak kabulünün mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
TMK’nun 328.maddesinde: “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan TMK.nun 328/1.maddesi uyarınca; kural olarak, ana babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam ettiğinden, anılan maddenin birinci fıkrasının açık hükmü uyarınca küçük ergin olmakla lehine bağlanan iştirak nafakası kendiliğinden sona erer.
Buna bağlı olarak; davalının ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının kaldırılması talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kanun gereği davalının ergin olması ile kendiliğinden sona eren iştirak nafakası nedeniyle davacı hakkında takip bulunması halinde dahi, davacının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurma imkanının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı açıktır.
Kaldı ki, davalının cevap dilekçesindeki beyanlarının iştirak nafakasının uzatılması talebine ilişkin olduğu ve bu uzatma talebinin de bu davada değerlendirilmesi gerektiği düşünülse dahi, bu davada öncelikle hukuki yararın değerlendirilmesi gerekmektedir (Aynı yönde HGK. Nun 17.10.2012 günlü ve 2012/3-470 E. 713 K. sayılı ilamı).
Bu durumda, mahkemece; 4721 sayılı TMK’nun 328/1.maddesi uyarınca iştirak nafakasının davalının ergin olduğu 15.05.2012 tarihinde kendiliğinden sona erdiği, yasa gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının kaldırılması istemi yönünden, davacının iş bu davayı açmakta veya bu konuda tespit hükmü verilmesinde hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de; sonucu itibariyle davanın reddi doğru olduğundan, hükmün gerekçesinin açıklandığı şekliyle değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, HUMK. nun 438/son maddesi uyarınca 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.