Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/713
Karar No: 2020/309

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/713 Esas 2020/309 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/713 E.  ,  2020/309 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi



    Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı, bozma kararı üzerine direnme yoluyla Erzurum 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen 18.06.2015 tarihli ve 2015/175 E., 2015/214 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 02.07.2019 tarihli ve 2017/12-760 E., 2019/838 K. sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi alacaklı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Hukuk Genel Kurulu bozma kararında yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteminin İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 366. ve HUMK"nın 442. maddeleri uyarınca REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 450TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, Harçlar Kanunu uyarınca eksik kalan 20,80TL harcın karar düzeltme talep edenden alınmasına, 02.06.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.



    ...

    KARŞI OY

    Uyuşmazlık ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamlı icra takibinde asıl borçlu şikâyetçi şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı bulunması durumunda borçlu ile birlikte takip edilen ve borcu teminen ipotek veren kendisi hakkında verilmiş iflas erteleme kararı bulunmayan 3. şahsa ait taşınmazın satışının yapılıp yapılamayacağı, İİK 179/b-2 maddesinin bu satışa engel olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre yapılan ihalenin feshine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
    Dosya kapsamından şikâyetçi Tokar A.Ş. hakkında iflas erteleme talebi üzerine İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesince davacı Tokar A.Ş.’nin iflasının 11.10.2013 tarihinden itibaren bir yıl süre ile ertelenmesine “… İİK 179/a ve b maddesindeki sınırlamalar dikkate alınmak suretiyle (rehinli alacaklar için başlatılmış ve başlatılacak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip hakkı hariç olmak üzere İİK 206. maddesine göre 1. sırada yer alan alacaklıların talep hakları saklı kalmak kaydı ile 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere davacı aleyhine açılmış ve açılacak icra takiplerinin İİK 179/b maddesi uyarınca durdurulmasına…” karar verilmiştir.
    Hakkında iflas erteleme kararı verilen Tokar A.Ş.’nin alacaklı T.C. Ziraat Bankası ile akdettiği 15.10.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefili de olan Akay A.Ş.’nin aynı zamanda bu borca teminat olarak gösterdiği adına kayıtlı Erzurum İli, Yakutiye İlçesi, İstasyon Mahallesi, 1176 Ada 323 Parselde kayıtlı taşınmazı doğmuş doğacak her türlü borçlarından 10.000.000TL, 06.10.2010 tarihinde 1. derece aynı şartlarda 20.12.2010 tarihinde 2. derece ipotek ettiği bu taşınmazın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edilip 02.06.2014 tarihinde 19.987.301TL bedelle satıldığı görülmektedir.
    Tokar A.Ş.’nin ihalenin feshi istemi mahkemece reddedilmiş, söz konusu karar 12. Hukuk Dairesince önce onanmış, karar düzeltme aşamasında 11.10.2013 tarihli iflasın ertelenmesi kararında 3. şahıslar tarafından borçlu şirket lehine verilen ipotekler yönünden bir sınırlamaya yer verilmediği, İİK 149. maddesine göre asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunduğu bu nedenle İİK 179/b gereğince taşınmazın satışının gerçekleştirilemeyeceğinden ihalenin feshi talebinin kabulü gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Özel Daire kararı heyet çoğunluğu tarafından yerinde bulunarak mahkemece verilen direnme kararı bozulmuş, karar düzeltme talebi de yine heyet çoğunluğunca reddedilmiştir.
    Öncelikle İİK 179/b maddesinin birinci fıkrası gereğince iflas erteleme kararıyla beraber kural olarak borçlu şirkete karşı daha önce başlamış olan takipler durur ve erteleme süresi içinde takip yapılamaz. Bu düzenlemenin amacı, iflasın ertelenmesi süresince borçlu şirketin mal varlığının yapılacak takipler sonucu azalmasının önüne geçmektir. İcra ve İflas Kanunu’nun 179/b maddesinin birinci fıkrası gereğince iflasın ertelenmesi sadece iflas erteleme isteyen ve hakkında erteleme hükmü kurulan borçlu şirket hakkındaki takiplere etki eder. Aksinin kabulü hâlinde iflas erteleme davasının tarafı olmayan ve hakkında hüküm bulunmayan 3. şahıs için ilamın infaz edilmesi anlamına gelir.
    İflas erteleme ile ilgili hükmün takibe etkisini değerlendirecek olan icra mahkemesi hükmü aynen infaz etmek zorunda olup, ilamın hüküm bölümünü yorum yolu ile belirleyemez (HGK 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E., 1997/776 K.). 11.10.2013 tarihli kararın hüküm bölümünün 7. fıkrasında “…davacı aleyhine açılmış ve açılacak icra takiplerinin İİK 179/b maddesi uyarınca durdurulmasına” karar verilmiş olup, karar başlığından erteleme talebinde bulunan davacının ise Tokar A.Ş. olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Tokar A.Ş. ile birlikte dava açmamış ve hakkında takibinin durdurulması kararı verilmemiş Akay A.Ş. yönünden bu karar nedeniyle takibin durması kabul edilemez. Kaldı ki iflas erteleme müessesesi özel bir düzenleme olup, bu tür kararların etkisi sadece iflası istenen şirket hakkındadır. Bu etkinin kapsamı mahkeme kararı ile genişletilemez. Bu anlamda şirket ile birlikte müteselsilen borçlu olanlar veya borca kefil olanlar hakkında erteleme süresi boyunca takip yapılamayacağı ve başlamış takiplere devam edilemeyeceği yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi uygun değildir. Aksi kabul edilecek olursa alacaklının maddi hukuktan doğan bir teminatı etkisiz hâle getirilebilecek veya bazı kişilere kanunen tanınmayan bir imkan sağlanmış olacaktır (Doç. Dr. Oğuz Atalay- Borca Batıklık ve İflasın Ertelenmesi, sayfa 140) (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez /Atalay Sungurtekin Özkan / Ozekeş- İcra ve İflas Hukuku 6. Bası, sayfa 512/513). İflasın ertelenmesi kararı ile birlikte aleyhindeki takip duracak olan sadece hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilen sermaye şirketi veya kooperatiftir. Burada şahıs itibariyle sınırlandırma söz konusu olup sermaye şirketi veya kooperatif dışında müşterek borçlu müteselsil kefiller bakımından takibin durması söz konusu değildir (Doç. Dr. Seyithan Deliduman-İflasın Ertelenmesinin Etkileri, Sayfa106). İflasın ertelenmesi kararı, borçlu şirkete kefil olan veya borçlu şirket lehine ipotek veren üçüncü kişiler hakkında yapılan takipleri etkilemez (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, sayfa 1180, 2013-2. baskı). Doktrinin bu yönde görüşleri yanında Yargıtay uygulamaları da müessesenin kuruluşundan beri aynı yöndedir. Tedbirin erteleme talebinde bulunan şirket yönünden uygulanacağı kabul edildiğinden, şirkete göre üçüncü kişi konumunda bulunan kefil veya ipotekli taşınmaz maliklerinin hukuki durumunu etkileyecek şekilde tedbire hükmedilmesi mevcut düzenlemeye aykırıdır. ( 19. Hukuk Dairesi 07.04.2005 tarih 2033/3760 E.K. nolu kararı- Seyit Çavdar- İnci Biçkin İflas ve İflasın Ertelenmesi, sayfa 114). Aynı yönde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi (15.12.2010 T.E.6977-K.14361 sayılı kararı). İflas erteleme talebinde bulunan borçlu şirketin borcunu temin amacıyla üçüncü kişiler tarafından verilen ipoteklerde tedbir yoluyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip sırasında satışın durdurulmasına karar verilemez (23. Hukuk Dairesi 27.11.2013 T. E 8167 K 7514). Borçlu şirket lehine verilen rehinli malların satışının gerçekleştirilmemesi yönündeki tedbir kararı 3. şahsın malik olduğu taşınmazlar hakkında hüküm ifade etmez (12. Hukuk Dairesi 21.11.2011 T. E 7346 K 23093 sayılı kararı). Borçlu şirket lehine İİK 179/b kapsamında verilen tedbir kararı 3. şahısların malik oldukları taşınmazların ipoteklerinin paraya çevrilmesi yolu ile takibe devam olunmasına engel teşkil etmez (8. Hukuk Dairesi 17.09.2013 T. 7156 E . 12365 K. sayılı kararı). Görüldüğü üzere ağırlıklı olarak doktrin ve Yargıtay uygulamaları iflas erteleme müessesenin yasaya konulduğu tarihten bu yana aynı yöndedir.
    Bunun yanında Özel Dairenin zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle takibin etkileneceği gerekçesine gelince, öncelikle zorunlu dava (olayımızda takip) arkadaşlığı irdelendiğinde dava arkadaşlığının hangi hâllerde zorunlu olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Bu hâllerden biri maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olup, dava konusu olan hukuki ilişki (hak veya borç) birden fazla kişi arasında ortak (iştirak hâlinde) olup da, bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığı mecburidir. Burada dava arkadaşları arasındaki hukuki ilişki çok sıkıdır. Dava arkadaşları davada hep birlikte hareket edebilirler. Mahkeme mecburi dava arkadaşları hakkında aynı ve bir tek karar verir. Birden fazla kişinin birlikte dava açması veya onlara karşı dava açılması sadece şekli bir zorunluluk değil aynı zamanda dava konusu ilişkideki ortaklığın çok sıkı olması nedeniyle maddi bir zorunluluktur (İştirak Hâlinde Mülkiyet, Adi Ortaklık, Donatma İştiraki, Miras Şirketi, Kira Sözleşmesinde birden fazla kiracı veya kiralayan olması hâli, Kat Mülkiyeti gibi).
    Mecburi dava arkadaşlığının bir diğer hâli ise şekli bakımından mecburi dava arkadaşlığıdır. Bazı hâllerde birden fazla kişiye karşı dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde, kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin daha iyi karara bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye dava açılmasını zorunlu kılmıştır. Bu hâlde bütün dava arkadaşları için tek bir karar verilmesi zorunlu değildir. Mahkeme biri hakkında davayı reddedebilir diğeri hakkında kabul edebilir. Burada dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı değildir. Davalılar kanundan doğan (şekli, biçimsel) zorunluluktan dolayı dava arkadaşı durumundadırlar. Şekli bakımdan dava arkadaşlığı özel kanun hükümlerine dayanır ve özel hükümlere göre yalnız davalılar bakımından söz konusu olur (Nesebin reddi davasının çocuk ile anasına karşı açılması zorunludur. ...m. 242.c.2. Tapusuz gayrimenkuller için olağanüstü zaman aşımına dayanarak açılan tescil davasının Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişisine birlikte açılması zorunludur M.K. 639/111. Nüfus kayıt düzeltme davalarının ilgililerin hepsine ve nüfus memuruna karşı açılması Nüfus Kanun 46/1 md. Hacizdeki iptal davasının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunana karşı açılma zorunluluğu İİK 282 gibi.).
    İİK 149. maddesinde İcra müdürünün ipotekli takipte borçlu lehine ipoteğin üçüncü şahıs tarafından verilmiş olması durumunda borçlu ile ipotek veren üçüncü şahsa icra emri göndermesi gerektiği yönündeki düzenleme de şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığı niteliğinde bir kanun hükmüdür. Borçlunun borcunu temin için verilen ipoteğin paraya çevrilmesi talebi hâlinde borçlu ve ipotek veren takipten haberdar edilecek kendilerini arkadaş kılan borcun varlığı, miktarı konusunda varsa birbirlerinin itirazlarından haberdar olacaklardır. Bunun dışında TMK 881 maddesi kapsamında ve maddi hukuktan doğan bir zorunlu takip arkadaşlığı mevcut değildir. Takipten önce ipotek malikine ihtar yükümlülüğünün ve ipotek malikinin borçtan kişisel malları ile sorumlu olmadığı sadece borcun ödenmemesi hâlinde ipotekli taşınmazın satılmasına katlanmakla yükümlü olduğu yönündeki Hukuk Genel Kurulu bozma gerekçesinin somut olayda tartışma yeri bulunmadığı gibi bu gerekçe ayrıca değerlendirildiğinde yani ipotek veren üçüncü kişinin sadece ipotek verdiği taşınmazla sorumlu olduğu bunun dışında kişisel mal varlığı ile sorumlu tutulamayacağı ilkesi İİK 179/b-2 hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde asıl borçlunun erteleme süresince işleyecek olup rehinle karşılanamayacak faizleri teminatlandırma yükümlülüğü üçüncü şahsa yüklenemeyeceğinden bu hâlde borçlunun ipotek ettiği taşınmazın dahi satışı mümkün olacakken böyle bir yükümlülüğü baştan itibaren olmayan üçüncü şahsın ipotek ettiği taşınmazın satışının yapılamayacağının kabulü bu nedenle dahi mümkün değildir.
    Ayrıca Hukuk Genel Kurulu bozma gerekçesinde çoğunluk görüşünde asıl borçlu hakkında takip yapılmadan ipotek veren hakkında takip yapılamayacağı ve şikâyet üzerine icra emrinin iptaline karar verilmesi hâlinde takibin ipotek veren yönünde de yürümeyeceği gerekçesinin de somut olayda uygulama yeri olmadığı kanun gereği aynı borçtan sorumlu olup yine kanun gereği birlikte icra emri gönderilen bu kişilerin borcun son bulması, icra emrinin iptali hâlinde sorumluluklarının son bulması ile ipoteğin temin ettiği borç ve takip ayakta iken borçlu hakkında iflas erteleme kararı verilmiş olması çok farklı kavramlardır. Borçlu hakkında iflas erteleme kararı verilmiş olsa da takip iptal edilmiş olmadıkça hakkında durdurma kararı verilmiş olsa dahi asıl borçlu takipte ipotek verenin yanında ve takip arkadaşı olmaya devam eder. Bu nedenle takibin devamı ve taşınmazın satışına engel bulunmamaktadır (12. HD. 29.9.2003 tarih 13637/18714).
    Tekrar değerlendirildiğinde kendisine karşı asıl borçlu ile birlikte takip yapılan ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişi asıl borçlu gibi takibin tarafı olur. Taşınmaz maliki kendisine gönderilen ödeme emri veya icra emrine karşı itirazda bulunabilir. İcranın geri bırakılmasını isteyebilir. İcra müdürü işlemlerini şikâyet yoluna başvurulabilir. Menfi tespit, istirdat davaları açabilir. Bunları zorunlu dava arkadaşı olarak borçlu ile birlikte yapması gerekmez. Bu nedenle, asıl borçlu ile ipotekli taşınmaz maliki arasındaki takip arkadaşlığı mirasçılar arasındaki zorunlu takip arkadaşlığının aksine bu kişilerin birlikte hareket etmelerini zorunlu kılan bir takip arkadaşlığı olarak anlaşılmamalıdır (Prof. Dr. Ali Cem Budak İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip Sayfa 106). Şekli dava arkadaşlığında birlikte hareket etme zorunluluğu yoktur. Bu nedenle ihtiyati dava arkadaşlığındaki ilkeler burada da geçerlidir (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Hukuku sayfa 3331). Bu nedenle dava arkadaşı sayısı kadar dava (somut olayımızda dava arkadaşı sayısınca takip) vardır. Bu takiplerin birlikte görülmesi sadece emek ve masraftan tasarruf sağlar tahkikat ve yargılamayı kolaylaştırır ve basitleştirir ve nihayetinde çelişik hükümler verilmesini önler. Somut olayda çelişik hüküm verilmemesi ancak ve ancak arkadaşlığın konusu olan borcun varlığı ve miktarı yönünden önem arzeder. Birden fazla takibin varlığı hâlinde ise bir borçlunun takibinin durması diğerinin takibinin duracağı anlamına gelmez.
    Bütün anlatılanların yanında borcu temin etmek için taşınmazını ipotek veren üçüncü kişinin aynı borcun müşterek borçlu müteselsil kefili olması durumunda ve İİK 45. maddesinde yer verilen “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir” hükmü karşısında, alacaklının kanun gereği öncelikle yönelttiği ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibi bu şekilde engellenmekle kalmayacak taşınmaz satılıp bakiye alacak miktarı belirlenemeyeceğinden üçüncü kişiye karşı müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yapacağı ilamsız takip te engellenmiş ötelenmiş olacaktır. Bu nedenle Özel Daire kabulü İcra İflas Kanunu sistematiğine de uygun değildir.
    Açıkladığımız görüş ve düşüncelerle ilamlı takibin borçlusu şikayetçi şirket hakkında iflas erteleme kararı verilmiş olması taşınmaz maliki üçüncü kişinin takibini etkilemeyeceğinden taşınmazın satışında bir usulsüzlük bulunmayıp, buna yönelik ihalenin feshi isteminin reddine dair yerel mahkeme direnme kararı kanuna ve usule uygundur. Direnme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan tashihi karar talebinin reddi yönündeki Hukuk Genel Kurulunun çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi