2. Hukuk Dairesi 2009/1559 E. , 2010/3946 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Eskişehir 1.Aile Mahkemesi
TARİHİ :25.11.2008
NUMARASI :Esas no:2007/653 Karar no:2008/922
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kadının davasının kabulü, kusur, tazminatlar ve nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı kadının tüm, davalı-davacı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı-davalı kadının daha önce açtığı boşanma davası, kadının feragatı nedeniyle reddedilmiş; taraflar daha sonra tekrar biraraya gelmemiş, yeni bir olay da yaşanmamıştır. Davacı-davalı kadın, kocanın önceki kusurlarını affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamıştır. Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmemek için evi terk eden davacı-davalı kadın tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise, Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp; daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa; bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup; davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davacı-davalı kadının davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3-Tamamen kusurlu eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Türk Medeni Kanununun 175.maddesi koşulları oluşmamıştır. Yoksulluk nafakası isteminin reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-davacı koca yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu yönlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın T."ye yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatıran Yaşar"a geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03.03.2010 (çrş.)