11. Hukuk Dairesi 2014/3664 E. , 2015/1626 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada (Kapatılan) Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/10/2013 tarih ve 2013/660-2013/363 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/02/2015 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilleri ile davalının dava dışı limited şirketin ortakları olduğunu, davalının aynı zamanda şirketin tek başına temsile yetkili müdürü olduğunu, davalının 2013 yılı ortaklar kurulu toplantısına sunduğu bilançoda şirket kasasında 76.084,84 TL olduğu görünmesine rağmen kasada bu miktar paranın olmadığı ve davalının bu parayı zimmetine geçirdiğini, ayrıca şirket kayıtları üzerinde usulsüz işlemler yaparak şirketi zararda gösterdiğini, şirkete ait ilaç ruhsatının gerçek değeri 500.000,00 Euro olduğu halde muvazaalı olarak dava dışı firmaya 500,00 TL bedelle devrettiğini, davalının eşinin şirkete borç vermediği halde kayıtlarda borç verdi gibi gösterdiğini ileri sürerek, davalının müdürlük görevinden azlini ve şirkete kayyım tayin edilmesini, şirketin uğradığı zararın belirlenerek davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, şirket kasasında olduğu iddia edilen paranın şirket borçlarını ödemeye yetmediğini, şirketin zararda olduğunu, zararda davacıların da sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek, davanın reddini talep etmiş, karşı dava olarak da, ortaklar arasında çıkan sorunlar nedeniyle şirketin devamının mümkün olmadığını, davacıların şirket işleri ile ilgilenmediklerini, davacı ..."in kendisine ait e-mail hesabına girerek elektronik postalarını okuduğunu, kendisine olan borcuna ilişkin belgenin adı geçen davacı tarafından yırtılarak sahte belge düzenlediğini ileri sürerek, şirketin feshini olmadığı takdirde şirketten çıkmasına izin verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davanın genel kurul kararı iptali ve şirket zararının tazmini istemine ilişkin olduğu, böyle bir davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiği, bu nedenle pasif husumet yokluğundan asıl davanın reddine, karşı davanın ise yasal süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Asıl dava, limited şirket müdürü olan davalının şirkete ait parayı zimmete geçirdiği ve şirkete ait ruhsatı muvazaalı olarak sattığı iddiası ile açılan, limited şirket yöneticisinin sorumluluğu hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, şirket müdürünün eylemleri nedeniyle zarara uğranılması halinde husumetin şirkete yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir.
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde belirtilen hallerde, şirkete, pay sahiplerine veya şirket alacaklılarına karşı vermiş oldukları zarardan kusurları dahilinde sorumlu olurlar. Aynı Yasa’nın 555. maddesinde ise şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
Dava konusu olayda, davacılar tarafından davalı şirket müdürüne isnat edilen kusurlu eylem, şirket müdürünün görevi sırasında şirket kayıtlarında oynama yaparak şirketi zarar etmiş gibi gösterdiği, şirkete ait ilaç ruhsatını muvazaalı olarak bedelinin çok altında bir değer ile satarak şirketi zarara uğrattığı, gerçekte bir borç alımı olmadığı halde kayıtlar üzerinde eşini şirketten alacaklı olarak gösterdiği ve bu şekilde şirketin içini boşalttığı ileri sürülmüş olması karşısında, bu hali ile iddianın ileri sürülüş biçimine göre eldeki dava, limited şirket müdürünün sorumluluğu davası niteliğini haiz olup, şirket ortağının 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesince yapılan atıf gereği aynı Yasa’nın 555. maddesi uyarınca eldeki davayı açma hakkının bulunduğu ve hükmedilecek tazminatın da şirkete verilmesini talep ettiği gözönüne alındığında, davanın şirkete karşı değil, şirketi zarara uğrattığı iddia edilen müdüre karşı açılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın değinilen hükümler gözönüne alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken, hatalı hukuki değerlendirme ile davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı-karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
3- Karşı dava, davalı-karşı davacı tarafından tarafların ortağı olduğu limited şirketin feshi, olmadığı takdirde şirketten çıkmaya izin verilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece, karşı davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, dava dilekçesinin davalı-karşı davacıya tebliğine ilişkin belgede “işyerinde daimi çalışan Kadir Kilit’e 25.06.2013 tarihinde” tebligatın yapıldığı yazılı olup, karşı davacı tarafından verilen 10.09.2013 tarihli dilekçede tebligatın usulsüz yapıldığı, tebliğ edilen evrakın posta kutusunda olduğu, tebliğ yapılan adresin konut olup Kadir isimli çalışanın olmadığı, bu tarihte tatilde olması nedeniyle konutunda kimsenin bulunmadığı belirtilerek dava açıldığını öğrenme tarihinin ağustos ayı olduğunu ileri sürerek, karşı dava açmış olup, mahkemece davalı-karşı davacının dava dilekçesinin tebliğine ilişkin usulsüzlük iddiasını (adresin konut olup olmadığı, tebliğ alan kişinin davalı-karşı davacının çalışanı olup olmadığı) araştırmadan karşı dava yönünden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı-karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Bununla birlikte, karşı davanın süresinde açılmamış olması halinde dahi mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 133/2. maddesi hükmü gereğince davaların ayrılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
4- Davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince, davalı hakkında şirketi zarara uğrattığı iddiası ile açılan sorumluluk davası mahkemece reddedildiğine göre davalı-karşı davacının kararı temyiz etmede hukuki yararı bulunmadığından asıl davaya yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 10/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.