3. Hukuk Dairesi 2014/10435 E. , 2014/16038 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 8. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2014
NUMARASI : 2012/283-2014/112
Taraflar arasında görülen tedbir nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını, aşağılayıcı tavırlar sergilediğini, hakaret ettiğini, sosyal içiciliği açan alkol kullanımının olduğunu, eve sürekli şarhoş geldiğini, müvekkilini başka kadınlarla aldattığını, davacının evi terketmek zorunda kaldığını ve iki oğlu ile birlikte yaşadığını, geçim sıkıntısı çektiğini ileri sürerek, aylık 1.500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin aylık 2.000,00 TL gelirinin olduğunu, kirada oturduğunu, aylık 780,00 TL kredi taksiti ödediğini, davacının evden ayrılırken tüm eşyaları götürmesi sebebiyle yeniden eşya almak zorunda kaldığını, nafaka ödeyecek gücü olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tedbir nafakası talebine ilişkindir.
4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine konunda öngörülen önlemleri alır.
Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.
Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir.
Türk Medeni Kanunun 183/6 maddesinde; "eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar" denilmektedir.
Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, her iki eşin birliğin giderlerine katılma zorunluluğu vardır. Birliğin giderlerine katılmada ise eşlerin "güçleri" esas alınmıştır. Davalı (koca) birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Davacı (kadının) maaşı olması, gelirinin davalı (kocadan) az olması veya çok olması, davalı (kocanın) ortak giderlere katılma yükümlülüğünü büsbütün ortadan kaldırmaz. Zira, evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için, eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gereken bazı ortak giderler mevcuttur. Bu giderlere örnek olarak, kira parası, yakıt parası, elektrik, su ve telefon parası gibi giderler gösterilebilir.
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini, ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda, tarafların 26.03.1986 tarihinde evlendikleri, müşterek iki tane reşit çocukları bulunduğu, davalının eve sürekli sarhoş geldiği, davacıyı dövdüğü, başka bir kadınla ilişkisi olduğu, davacının bu nedenle evden ayrılmak zorunda kaldığı, davacı iddialarının tanık beyanları ile de sabit olduğu ve davacının davalıdan ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda, davacının temizlik işçisi olarak çalıştığı, aylık 1.127,63 TL maaş aldığı, aylık 300,00 TL kira ödediği; davalının ise işçi emeklisi olduğu, aylık 2.000,00 TL maaş aldığı, kira vermeden ablasının eşine ait evde oturduğu, 490 m2 arsası bulunduğu tespit edilmiştir.
O halde, mahkemece; yukarıda açıklanan kanun hükümleri gözetilerek; davacının dava açmakta haklılığı kabul edilip, davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.