11. Hukuk Dairesi 2014/3416 E. , 2015/1619 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31/10/2013 tarih ve 2009/531-2013/295 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/02/2015 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile.... firması arasında 02.06.2009 tarihinde tek kullanımlık diş fırçalarına yönelik olarak distribütörlük anlaşması yapıldığını, davalı ile de alt bayilik konusunda görüşmeler yapıldığını, kendisine örnek sözleşme verdiklerini, görüşmelerin olumsuz sonuçlandığını, sonradan 19.10.2009 tarihinde bir gazetede davalının aynı ürüne ilişkin reklam verdiğini, kendisini bayi gibi gösterdiğini öğrendiklerini, bu ürünün satışı için yer kiraladıklarını, şirketin faaliyet alanını değiştirdiklerini, kardan mahrum kaldıklarını ileri sürerek, tecavüzün önlenmesini, 62.250 TL"nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tek kullanımlık diş fırçasının buluş sahibinin ... isimli kişi olduğunu, bu kişinin ... firmasının yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, anılan firma ile 01.10.2009 tarihinde satıcılık sözleşmesi imzalandığını, eylemin haksız rekabet teşkil etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalının, davacı ile tek kullanımlık diş fırçalarının pazarlanması konusunda görüşme yaptıktan sonra, üretici firma ile irtibata geçerek aynı bölgede sözleşme imzalamasının dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı, eylemin 6762 sayılı TTK"nın 56 ve 57/10. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği, ancak davacının yaptığı sözleşme 1 yıllık olup bu süre dolduğundan tecavüzün önlenmesi isteminin konusunun kalmadığı, davacının maddi zararını tespitin mümkün olmaması nedeniyle 818 sayılı BK"nın 42. maddesi uyarınca 1.000 TL tazminat takdir edildiği gerekçesiyle, tecavüzün önlenmesine ilişkin istem yönünden karar verilmesine yer olmadığına, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 1.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davalının, davacı ile tek kullanımlık diş fırçalarının pazarlanması konusunda görüşme yaptıktan sonra üretici firma ile irtibata geçerek aynı bölgede sözleşme imzalamasının dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı, eylemin 6762 sayılı TTK"nın 56 ve 57/10. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 1.000 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.
Tek satıcılık sözleşmesinde edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin tarafları arasında olup, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere bir yükümlülük getirmez. Bu şekildeki tek satıcılığın haksız rekabet yoluyla korunması kural olarak mümkün değildir. Ancak, davalı firmanın aldatıcı veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir iktisadi rekabeti var ise veya tek satıcının yaptığı tanıtımdan ve pazarlamadaki özel çabalarından elde ettiği başarıdan yararlanılması söz konusu ise haksız rekabetten bahsedilebilir. Haksız rekabet, dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK"nın 56. maddesinde genel olarak aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olarak tanımlanmış olup, 57. maddede de hüsnüniyete aykırı hareketlerin neler olduğu sınırlayıcı olarak değil, örnekleyici olmak üzere sayılmıştır.
Somut olayda, davalının, davacı ile alt satıcılık konusunda görüşme yapıp, sonradan doğrudan üretici firma ile anlaşması haksız rekabet oluşturmaz, haksız rekabete ilişkin hususların ispatlanması gerekir.
Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınarak davalının hukuki durumunun tayin ve tespit edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 10/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.