3. Hukuk Dairesi 2014/8302 E. , 2014/16032 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının, düğünden yaklaşık 6 ay sonra davalı tarafından davacıdan alınarak araba alındığını, daha sonra ziynet eşyalarının veya bedelinin davacıya iade edilmediğini ileri sürerek, ziynet eşyalarının aynen iadesini, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 1.000,00 TL bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 2007 yılında araba aldığını, araç bedelinin bir kısmını bankadan kredi çekerek, bir kısmını da kızkardeşi ve babasından borç alarak karşıladığını, davacının evden ayrılırken ziynet eşyalarını yanında götürdüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.
Somut olayda, davacı davalı ile 30.07.2006 tarihinde evlendiklerini, evlendikten yaklaşık 6 ay sonra, davalının düğünde takılan ziynet eşyalarını bozdurarak araba aldığını ileri sürmüş, davalı ise 2007 yılında araç aldığını ancak bedelini ziynet eşyaları ile karşılamadığını, bankadan kredi çektiğini, araç bedelinin bir kısmını da borç aldığını, davacının evden giderken ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünü savunmuştur.
2007 yılında araç alındığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, araç bedelinin nasıl ödendiğine ilişkindir. Araç bedelinin ziynet eşyaları ile karşılandığını ileri süren davacının bunu ispat etmesi gerekir.
Mahkemece, satın alınan araca ilişkin satış sözleşmesi celbedilip, davacıya düğünde takılan takılar ve miktarları tespit edilip, düğün tarihi, araç alım tarihi, araç bedeli, ziynet bedelleri, kredi çekme tarihi ve kredi bedeli karşılaştırılarak, tanık beyanları da dikkate alınarak, hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.