14. Hukuk Dairesi 2010/645 E. , 2010/1418 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.02.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.06.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında “mer’a” niteliği ile davalı adına tescil edilen 168 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 3194 sayılı yasanın 18. maddesi uyarınca da davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mer’a olarak sınırlandırılmasını; 02.03.2005 tarihli dilekçesi ile de, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu 1 parsel sayılı taşınmazın ifrazıyla oluşan 1250 ada 5, 6, 7, 8, 1386 ada 6, 7 parsellerin tamamı ile 1328 ada 1 parselin 970/2400 payının davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, çekişme konusu taşınmazın mer’a olduğu iddiasıyla Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre, 1982 yılında yapılan tapulama tespiti sırasında 168 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... Belediyesi adına mer’a olarak tescil edildiği, 3194 sayılı yasanın 18. maddenin uygulaması ile 29.06.2001 tarihinde dokuz ayrı parsele ifraz edildiği, arsa niteliği ile davalı adına kayıtlı olan taşınmazlardan 1386 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere satıldığı, 1386 ada 1 parsel sayılı taşınmazda da davalının 970/2400 payının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan fen ve ziraat bilirkişilerin raporlarında da taşınmazın mer’a niteliğinde bulunduğu belirtilmiştir. Görüldüğü gibi dava konusu taşınmaz kamu malı özelliği taşıyan mer’adır. Bu gibi yerlerin yararlanma hakkı ilgili köy ve belde halkına ait ise de kuru mülkiyeti devlete aittir.
4342 sayılı Mera Kanununun 14. maddesinin başlığı “tahsis amacının değiştirilmesi” şeklindedir. Yasanın daha önceki hükümlerine bakılırsa bu maddenin mera komisyonlarının çalışmaları sırasında ve ancak mera komisyonlarınca yapılan idari iş ve işlemlerde uygulanabileceği açıkça görülür. Başka bir deyişle yargı önüne getirilen bu gibi uyuşmazlıklarda mer’a niteliğinin yargı yerinde değiştirilebileceği düşünülemez. Somut olayda, öncesi mer’a olan 168 ada 1 parsel sayılı taşınmaz imar planı kapsamına alınmış, arsa vasfına dönüştürülmüştür. 28.12.2007 tarihli fen bilirkişi raporundan taşınmazlarda herhangi bir yapılaşmanın olmadığı boş olduğu anlaşılmaktadır. Somut olaya 4342 sayılı Kanunun değişik geçici 3. maddesinin ve yine aynı yasanın 14. maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla 168 ada 1 parselin mer’a vasfının değiştirilerek arsa vasfıyla gerçek kişilere yapılan satış işlemi ve gerçek kişiler adına tescil yasadaki deyimiyle “yolsuz tescil” niteliğindedir. Bu gibi durumlarda hukuken yokluk ifade eden tapu üzerinden iktisapta bulunan kişiler Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanamaz. Bu nedenle, öncesi mer’a olan ve kamunun genelinin yararlandığı bu yer imar uygulamasında ancak yine kamunun genelinin yararlandığı bir yer olarak bırakılmak koşuluyla imar planına alınabileceğinden (örneğin meydan, yol, park, yeşil alan, otopark, toplu taşıma istasyonu, terminal...gibi) bu yerin kamunun yararlanmasına tahsis edilmek üzere ve bu koşulla Hazine adına tescili gerekir. Mahkemece bu yön düşünülmeden taşınmazların doğrudan davacı adına tesciline karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazların kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedeni göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 12.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.