8. Hukuk Dairesi 2013/2598 E. , 2014/6893 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Hazine ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen reddine ve kısmen kabulüne dair Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 08.03.2012 gün ve 198/158 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... ... vekili ile davalı ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine temsilcisi dava dilekçesinde ve 20.04.2006 havale tarihli dilekçesinde, birleşen dosya (2011/38 Esas) davalıları murisi ... ... ile davalılar adına tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı bulunan 1572 parsel sayılı taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu"na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını açıklayarak taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek kıyıda kalan kısmının tapu kütüğünden terkini ve geri kalan kısmının Hazine adına kaydını talep etmiştir.
Davalı ... ... yargılama oturumunda, dava dilekçesini kabul etmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı ... vekili yargılama oturumunda davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılara ve birleşen dosya davalılarına dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmesine rağmen yargılama oturumlarına katılmamışlar ve cevap vermemişlerdir.
Birleşen 2010/179 Esas sayılı dava dosyasında davacı ... ... vekili dava dilekçesinde; 1572 parsel sayılı taşınmazın doğu yanında bulunan ve Hazine adına kayıtlı bulunan 3696 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edeni ile diğer paydaşlar adına tescili için Ardeşen Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2006/90 esas sayılı davayı açtıklarını, davalı Hazine"nin adına kayıtlı bulunan 3696 parsel sayılı taşınmazı kiraya verdiğini ve GSM vericisi için direk dikme çalışmalarına başlandığını, sınıra belli bir uzaklıkta dikilmesi gerekirken neredeyse sınıra dikilen bu direk nedeniyle haksız elatmada bulunulduğunu, ayrıca insan sağlığına zararlı olduğu kanıtlanmış olan böyle bir vericinin vekil edeninin taşınmazı yanına dikilmesinin haksız elatma kabul edilmesi gerektiğini açıklayarak davalının haksız elatmasının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde 2010/179 esas sayılı dosyanın temyize konu iş bu 2011/198 esas sayılı dosya ile birleştirilmesine ve yargılamanın 2011/198 esas sayılı dosya üzerinden devamına karar verilmiştir.
Mahkemece, "...davanın ve birleşen 2011/38 esas sayılı davanın kabulü ile dava konusu 1572 parsel sayılı taşınmazın 10/10/2006 tarihinde teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen krokide "A" harfi ile gösterilen 495,27 m2 ve "B" harfi ile gösterilen 174,91 m2 kısımlara ait olan ve davalılar adına kayıtlı tapu kaydının iptaline ve tapudan terkin edilmesine, iş bu dosya ile birleştirilen 2010/179 Esas sayılı dosyada davacı vekilinin isteminin reddine..." karar verilmesi üzerine hüküm, davalı ... ... vekili ile davalı ... vekili tarafından dilekçelerinde yazılı nedenlerle ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu 1572 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen krokide "A" harfi ile gösterilen 495,27 m2 ve "B" harfi ile gösterilen 174,91 m2 kısımlarının 10.10.2006 tarihli gerekçeli ve hüküm vermeye yeterli rapora göre belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı belirlendiğine göre davalı ... ... vekili ile davalı ... vekilinin asıl dosyaya ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün usul ve yasaya uygun bulunan tapu iptali ve terkine ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Birleşen 2010/179 esas sayılı dosya ile ilgili temyiz itirazlarına gelince; temyize konu dava dosyasında mahkemece hüküm kısmında iş bu dosya ile birleştirilen 2010/179 Esas sayılı dosyada davacı vekilinin isteminin reddine karar verilmiş ise de bu sonuca nasıl ulaşıldığına dair gerekçe kısmında hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Bunun yanında dosya içerisinde bulunan 24.09.2006 tarihli keşif zaptı ve keşif neticesinde düzenlenen 10.10.2006 tarihli bilirkişi raporunda birleşen 2010/179 esas sayılı dosyadaki davaya ilişkin davacı tarafın iddiaları ve talepleri ile ilgili herhangi bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasa"nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu"nun 19.06.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK"nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27. maddesinin (HUMK"nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
O halde mahkemece yapılacak iş; Ardeşen Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2006/90 Esas sayılı dosyası da getirtilip dosya içerisine alınarak kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm taraf delilleri toplanarak iş bu dosya ile birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK"nun 297. (Mülga HUMK"nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik incelemeyle hüküm kurulamaz.
Davalı ... ... vekilinin ve davalı ... vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan ayrı ayrı kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan Yerel Mahkeme hükmünün birleşen 2010/179 esas sayılı dosyadaki
istemin reddine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 11.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.