Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalılar adına olan 3105 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılmasının olanaklı olmadığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalılar, taşınmazın atalarından intikal ettiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kısmen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunun keşfen saptandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ... ... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3105 parselin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği gerekçesi ile davalıların murisi T. Ç.adına tespitinin yapıldığı ve kadastro tespitinin 18.5.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı Hazine, mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu iddia ederek eldeki davayı açmış, mahkemece teknik bilirkişinin düzenlediği krokide (A) ile göösterilen bölüm yönünden davanın reddine, (B) ile gösterilen kısım için davanın kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de; hakkında dava reddedilen ve (A) ile gösterilen bölümün tarım arazisi olduğu ve miktar sınırlaması dışında kalan koşullar bakımından iktisabın gerçekleştiği sabittir.Kadastro tespiti davalıların miras bırakanı T. Ç. adına yapıldığına göre 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen belgesizden edinilecek miktar sınırlandırılmasının bu kişi hakkında araştırılması gerekirken, davalı mirasçılar yönünden araştırılması doğru değildir. Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Davalıların temyiz itirazlarına gelince; Çekişme konusu taşınmaz kadastro sırasında kayıt ve belgeye dayanılmaksızın zilyetlik koşullarının gerçekleşmesi sebebiyle davalıların murisi adına tespit edilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılırken, diğer hususlar yanında tarafların gösterecekleri tanıkların HUMK"nun 259. maddesi hükmü uyarınca taşınmaz başında dinlenilerek beyanlarının alınması asıldır.Davalılar delil bildirirken bu konudaki dinletmek istedikleri tanıkların isimlerini de açıkladıkları halde, mahkemece davalı tanıklarının beyanlarına müracaat edilmeksizin neticeye gidilmiş olmasının isabetli olduğu söylenemez. O halde, tarafların belirtilen hususlara ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.