![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2019/6558
Karar No: 2020/5274
Karar Tarihi: 24.11.2020
Danıştay 10. Daire 2019/6558 Esas 2020/5274 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6558
Karar No : 2020/5274
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Üniversitesi Rektörlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarfından, 22/10/2011 tarihinde ağaçtan düşmek suretiyle yaralanan ve Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine kaldırılarak tedavisi tamamlanan murislerinin talepleri üzerine sevkedildiği, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesinde hastane enfeksiyonuna maruz kalması sebebiyle vefat etmesi sonucu destekten yoksun kalan eşi için 210.000,00 TL, kızı için 105.000,00 TL olmak üzere toplam 315.000,00 TL maddi, çekilen elem ve üzüntüleri karşılığı her biri için 70.000,00 TL olmak üzere toplam 210.000,00 TL manevi tazminatın vefat tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya ilişkin olarak Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda özetle, kişinin yüksekten düşme öyküsü ile götürüldüğü Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde muayenesinin yapıldığı, travmatik patolojileri tespit amaçlı laboratuar ve radyolojik tetkiklerinin yapıldığı, bulguların branş konsültasyonları eşliğinde değerlendirildiği, sevki sağlanana kadar müşahade altında ilk tedavisinin yapıldığı, sevk öncesi sevkinin yapılacağı reanimasyon kliniği ile görüşülerek bilgi dahilinde uygun koşullarda 112 ambulansı ile transportunun sağlanıldığı, sevkedildiği Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ... Hastanesinde muayenesinin yapılarak yoğun bakımda takip ve tedavilerinin sürdürüldüğü, takibi sırasında branş konsültasyonlarının önerileri doğrultusunda tedavisinin yapıldığı, laboratuar ve radyolojik görüntülemelerinin yapıldığı, bulguların branş konsültasyonları eşliğinde değerlendirildiği enfeksiyon hastalıkları konsültasyonları ile gelişen enfeksiyonlara karşı kültür sonuçları ve kültür antibiyogramları ile tedavisinin düzenlenildiği, trakeostomisinin açıldığı, böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiafıltrasyon uygulanıldığı göz önüne alındığında, kişinin muayenesine takip ve tedavisine katılan hekimlere ve yardımcı sağlık personeline ve davalı idareye kusur atfedilemeyeceği, yönünde görüş bildirildiği, davacılar tarafından hastalarının Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisinde sağlık durumunun iyi olması sebebiyle 3-4 saat sonra taburcu edilmek istendiği, ancak akciğer zedelenmesi ihtimali dikkate alınarak ailesinin talebi üzerine Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ...Hastanesine sevk edildiği ve iyi durumda olan hastalarının hastane enfeksiyonuna maruz kalması nedeniyle vefat ettiği ileri sürülmekte ise de, hastanın yüksekten düşme sonucu şuur kaybı (20 dk) yaşadığı saat 13.37'de Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine kabul edildiği yapılan tetkiklerde çoklu kaburga ve omurga kırığı tespit edildiği ve yoğun bakıma yatış önerildiği Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi... Hastanesi ile görüşülerek 112 servisi ile reanimasyon yoğun bakıma gönderildiği, hastanın reanimasyon servisine kabul kaydına, bilinç açık genel durumu kötü, hipotansif, taşıkardik solunum sesleri bozolde azalmış notunun bulunduğu, 25/10/2011 tarihinde genel durumunun giderek kötüleştiği hastanın entübe edilerek mekanik ventilatörde takip edilmeye başlandığı, herhangi bir sorunu olmayan sağlıklı bir kişinin hastane reanimasyon servisine kabulünün mümkün olmadığı, travmaya bağlı kırıklar bulunan ve yatağa bağlı hastalarda akciğer enfeksiyonu gelişmesinin mümkün olduğu adli tıp kurumu raporunda belirtildiği, dosyanın bütünü dikkate alındığında, müteveffanın solunum cihazı bulunan bir hastaneye sevk edilmesi ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi reanimasyon yoğun bakımında izlenmesinin gerekli olduğu, travma ve kırıklar nedeniyle uzun süreli yatağa bağlı kalan ve geri plandaki lenfoma nedeniyle bağışıklık sistemi kötü olan davacıya uygulanan tedavilerin tıp kurallarına uygun olmasına karşın sonuç alınamamasında davalı idareye atfedilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, yoğun bakımda gerekli hijyen şartları sağlanmadığından hastane enfeksiyonu oluştuğu, yoğun bakım şartları iyileştirilmediğinden ilaç ile enfeksiyon azaltılsa da sonrasında ölümcül düzeyde tekrar meydana çıktığı, hastane eczanesinde gerekli ilaçların bulunmadığı, zamanında müdahale edilmediği, ilaçların hasta yakınlarına dışarıdan aldırıldığı, hastane eczanesinde bu ilaçların bulunmamasının ağır hizmet kusuru olduğu, hükme elverişli ve denetime açık olmayan, enfeksiyon hastalıkları uzmanının bulunmadığı bir heyetten alınan raporun, teknik uzman raporu niteliğinde olmadığı, konunun uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetince yeniden incelemesinin yapılması gerektiği, davacılar murisi ile birlikte iki kişinin daha aynı tarihlerde hastane enfeksiyonu nedeniyle vefat ettiği hususunun raporda irdelenmediği, hastanenin enfeksiyon oluşmaması için gerekli tedbirleri almadığı, oluşan enfeksiyonu yok etmek için gerekli çalışmaların yapılmadığı, enfeksiyon ile mücadelenin zamanında ve gereği gibi yapılmadığı, müteveffa ve yakınlarının hastane enfeksiyonu hakkında bilgilendirilmediği, aydınlatılmış onamlarının alınmadığı, enfeksiyon ortaya çıktığında hasta kişinin izole edilmediğinden bulaş riskinin arttığı, bütün yoğun bakımın kısa sürede kontamine olduğu, mevzuat gereği gerekli birimlerin kurulmasının davalının kusurunu ortadan kaldırmayacağı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uygulanan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu, buna rağmen sonuç alınamadığı, olayda davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı, dosya kapsamındaki raporun da bu yönde olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar murisi …'ün, 22/10/2011 tarihinde yüksekten düşme sonucu yaralandığı, ambulans ile Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğü, aynı gün müteveffa ve yakınlarının talebi üzerine Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ... Hastanesi reanimasyon servisine sevk edildiği, burada yapılan tetkiklerde çoklu kaburga ve omurga kırığı tespit edildiği, 25/10/2011 tarihinde genel durumunun kötüleştiği, hastanın entübe edilerek mekanik ventilatörde takip edilmeye başlandığı, böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiafıltrasyon uygulanıldığı, devam eden tedavisi sırasında enfeksiyona rastlanıldığı, 29/12/2011 tarihi saat 08.30'da kardiyak arrest geliştiği, yapılan resüsitasyona cevap alınmaması üzerine 09.00'da vefat ettiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, olaya yönelik olarak Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve …sayılı raporda özetle, "kişinin yüksekten düşme öyküsü ile götürüldüğü Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde muayenesinin yapıldığı, travmatik patolojileri tespit amaçlı laboratuar ve radyolojik tetkiklerinin yapıldığı, bulguların branş konsültasyonları eşliğinde değerlendirildiği, sevki sağlanana kadar müşahade altında ilk tedavisinin yapıldığı, sevk öncesi sevkinin yapılacağı reanimasyon kliniği ile görüşülerek bilgi dahilinde uygun koşullarda 112 ambulansı ile transportunun sağlanıldığı, sevkedildiği Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ... Hastanesinde muayenesinin yapılarak yoğun bakımda takip ve tedavilerinin sürdürüldüğü, takibi sırasında branş konsültasyonlarının önerileri doğrultusunda tedavisinin yapıldığı, laboratuar ve radyolojik görüntülemelerinin yapıldığı, bulguların branş konsültasyonları eşliğinde değerlendirildiği enfeksiyon hastalıkları konsültasyonları ile gelişen enfeksiyonlara karşı kültür sonuçları ve kültür antibiyogramları ile tedavisinin düzenlenildiği, trakeostomisinin açıldığı, böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiafıltrasyon uygulanıldığı göz önüne alındığında, kişinin muayenesine takip ve tedavisine katılan hekimlere ve yardımcı sağlık personeline ve davalı idareye kusur atfedilemeyeceği" yönünde görüş bildirilmiştir.
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının tıbbi ihmal nedeniyle ihlal edildiği iddiasıyla açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup, bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bununla birlikte bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanmayan, bilimsel değerlendirme içermeyen, yalnızca varsayıma dayalı olarak görüş bildiren bilirkişi raporlarının hükme esas alınması halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
İdare Mahkemesince hükme esas alınan raporda, davacılar murisinde acinetobacter, pseudomonas aeruginosa, staphylococcus aereus ve proteus penneri bakterilerinin üreme sebeplerinin ne olduğu, bu bakterileri hangi aşamada kaptığı, bu bakterileri kapmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı, davacılar murisinin vefatında bu bakterilerin etkisinin olup olmadığı, antibiyotik tedavisine rağmen bu bakterilerin görüldüğü dikkate alındığında enfeksiyona yönelik tedavinin yeterli olup olmadığı, bakterilerin duyarlılık test sonuçlarına göre uygun antibiyotik tedavisi yapılıp yapılmadığı, söz konusu hastanenin yoğun bakım servisinde 4 adet izolasyon odası bulunmasına, acinetobacter ve pseudomonas aeruginosa bakterilerinin davacılar murisi ile aynı dönemde aynı yoğun bakım servisinde bulunan iki hastada daha üremesine rağmen davacılar murisinin bu odalardan birine alındığına ilişkin bir kaydın bulunmadığı, izolasyon odasına alınmış ise tecrit uygulamasında bir gecikme olup olmadığı hususlarında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, ayrıca Adli Tıp Kurumu raporunda enfeksiyon hastalıkları uzmanı katılımı olmadan görüş bildirildiği, dava dosyası kapsamında davacılar murisinin rutin kan ve idrar tahlilleri, kültür ve antibiyogram sonuçları ile davacılar murisinin hastanede yattığı dönemlerle ilgili Hastane Enfeksiyon Komitesi raporlarının da bulunmadığı, bu haliyle olayda davalı idarenin hizmet kusuru olup olmadığının açık ve net olarak değerlendirilmediği, anılan bilirkişi raporunun, yeterli, objektif, bilimsel açıklama ve değerlendirmeleri içermediği ve hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmadığı görülmektedir.
Bu nedenle, davacılar murisinin, hastanede yattığı döneme ilişkin yatan, ameliyat edilen, hastane enfeksiyonu kapan hasta sayısını ve enfeksiyon etkeni mikropları da gösterir şekilde enfeksiyon kontrol komitesi raporları, hastaya ait tüm kan ve idrar tahlilleri ile kültür ve antibiyogram sonuçları, hastaya ait günlük doktor ve hemşire gözlem formlarının, davacılar murisi ile aynı dönemde aynı yoğun bakım servisinde bulunan dava dışı … ve … isimli hastalara ait kayıtların temin edilerek, söz konusu hastaların izolasyon odasına alınıp alınmadığı, alınmış ise hangi tarihten itibaren tecrit uygulaması yapıldığı hususları araştırılarak, davacılar murisinin tedavi sürecine ilişkin dosyadaki tüm belgelerin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, ilgili (enfeksiyon hastalıkları uzmanı gibi) uzmanların oluşturduğu Adli Tıp Üst Kurulundan, yukarıda belirtilen hususların açıklandığı, taraf iddialarının açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı bir rapor alınarak, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacılar murisinin, söz konusu hastanedeki tedavisi sırasında hastane enfeksiyonuna maruz kalarak vefat ettiğinden bahisle uğranıldığı iddia edilen toplam 525.000,00 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesi isteminden kaynaklanan işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res'en ilgililere davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın ihbarı gerektiği açıktır.
Ayrıca, işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılama neticesinde, maddi tazminat yönünden davanın reddi halinde Dairemizin yerleşik içtihatları gereği maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği açıktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.