11. Hukuk Dairesi 2014/16136 E. , 2015/1553 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/01/2014 tarih ve 2013/138-2014/5sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, "..." ibaresinin 39. sınıf mal ve hizmetler bakımından marka olarak tescili için davalı nezdinde tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurusunun 556 sayılı KHK"nin 7/a ve c maddesi gerekçe gösterilerek reddedildiğini, red sebeplerinin yerinde olmadığını, müvekkilinin ... isminde trafik sorunun çözümü hakkında proje geliştirdiğini, projesini noterde tasdik ettirdiğini, ... isminin ilk defa 2003 yılında müvekkili tarafından anılan projede kullanıldığını ileri sürerek ... kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ... kararının hukuka uygun olduğunu, davacının "..." ibaresini proje ismi olarak kullandığını, marka olarak kullanmadığını, "..." ibaresinin ayırt edicilik vasfından yoksun olduğunu, kullanılmak istendiği hizmetin karakteristik özelliğini taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, kısmen benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre "..." ibaresinin 1958 yılından itibaren yabancı ülkelerde taşımacılık sektörüyle ilgili olarak kullanıldığı, ilk defa davacı tarafından vücuda getirilmediği, metro ve otobüs kelimelerinden türetilmesine rağmen bir bütün olarak önceki kelimelerin anlamlarıyla algılanacağı, anılan kelimenin bu hali ile kara taşımacılığı hizmetleri ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri bakımından herkesin kullanımına açık tanımlayıcı anlam ve ifadeler içerdiği, bu hali ile anılan mal ve hizmet türünü tanımladığından jenerik ve tasviri bir sözcük olduğu, somut olarak ayırt edici nitelikten yoksun bulunduğu gerekçesiyle ..."nın kara taşımacılığı hizmetleri ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri bakımından iptaline, buna karşılık "..." ibaresinin kara taşımacılığı hizmetleri ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri dışındaki 39. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin hem simgesel hem de işletmesel kökenini ifadeye soyut olarak elverişli olduğu, ayırt ediciliğinin bulunduğu gerekçesiyle ..."nın kara taşımacılığı hizmetleri ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri dışındaki 39. sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı Yasa"nın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada Yasa"nın 294/4 fıkrası hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK"nın 297"nci maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemenin kısa kararında "... ..."nın 2013/M-1998 sayılı kararının kara taşımacılığı ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri haricinde kalan hizmetler bakımından iptaline" karar verilmiş iken, gerekçeli kararda "... ..."nın 2013/M-1998 sayılı kararının kara taşımacılığı ve kara taşıtlarının kiralanması hizmetleri bakımından iptaline" karar verildiği açıklanarak, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğundan, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.