10. Hukuk Dairesi 2008/17895 E. , 2010/2562 K.
"İçtihat Metni".....
Davacı, 506 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddi yönünde karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ile davalı ..... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davalı Kurum vekilinin temyiz istemi yönünden;
Mahkemece davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olup, avukatlık ücreti, yargılama gideri, karar ve ilam harcı konusunda davalı Kurum aleyhine herhangi bir hata da bulunmadığı belirgin olmakla, davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin, temyiz yoluna başvurulmasında hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmektedir.
2-) Davacının temyiz itirazları yönünden;
01.03.1997 günü itibarıyla tescil edilip 506 sayılı Kanun kapsamına alınan davalı......işletmesinde anılan tarihte çalışmaya başladığına ilişkin imzalı işe giriş bildirgesi düzenlenen davacının, 01.03.1997 – 15.07.2007 döneminde adına tam gün üzerinden ve eksiksiz bildirim ve prim ödemelerinin gerçekleştirildiği, davacının imzasını içeren “İşten Ayırma Bildirgesi”nde de 01.03.1997 tarihinde işe girdiği yazılı olmasına karşın, 15.02.1994 günü davalı işveren yetkililerince düzenlenen tutanakta 01.01.1994 – 14.02.1994 dönemi çalışması karşılığı olarak kendisine ödenen miktarın yazılı bulunduğu, 24.09.1995 tarihli dilekçesinde ise davacının 29.12.1993 gününden itibaren sözleşmeli personel olarak çalıştığını belirttiği anlaşılmakta olup, dava, 01.01.1994 – 01.03.1997 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine dayalı kuaför olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkindir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren geçici 7’nci maddesinde yer alan; bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı kanunlar ile 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet sürelerinin, fiilî hizmet süresi zammının, itibarî hizmet sürelerinin, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık sürelerinin tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirileceği yönündeki düzenleme ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinin onuncu fıkrasıdır. Anılan fıkra; yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya Kurumca çalıştıkları saptanmayan sigortalıların, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak belli bir süre içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile çalıştıklarını kanıtlamaları durumunda, bunların
./...
-2-
mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı düzenlemesini içermektedir. Anlaşılacağı üzere; kayıt dışı tutulan veya gerçeğe aykırı bildirime dayanan sigortalı çalışmaların tespiti yönünden kanun koyucu tarafından ilgililere tanınan dava hakkı süreyle sınırlandırılmış olup, maddede hak aramaya ilişkin belirtilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmekle halen geçerliliğini korumaktadır.
Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak delil toplanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyeri, kamu kuruluşu niteliğinde olmakla, bu tür işyerlerindeki hizmetin kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması da asıldır.
Yukarıdaki açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığı altında inceleme konusu dava yönünden; 01.03.1997 tarihinde çalışmaya başladığını gösteren işe giriş ve işten ayırma bildirgelerindeki imzalar davacı tarafından kabullenilmediği takdirde yöntemince imza incelemesi yapılmalı, imzaların davacıya ait olduğu anlaşıldığında veya imza inkârında bulunulmadığında, söz konusu olgu, çalışmanın kesintili gerçekleştiğinin ve 01.03.1997 günü başladığının karinesi niteliğinde kabul edilmeli ve aksinin, başka bir anlatımla, 01.03.1997 tarihi öncesindeki çalışma iddiasının, eş değer yazılı belgelerle kanıtlanması gerektiği dikkate alınıp, hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmalı, bu bağlamda 15.02.1994 tarihli tutanak içeriği irdelenmeli, dava konusu döneme ait tüm dört aylık sigorta primleri bordroları getirtilip bordro tanıkları dinlenilmeli, tüm aramalara karşın kendilerine ulaşılamadığı takdirde ve ayrıca dönem bordrosunun düzenlenmediği dönemlerdeki çalışma iddiası yönünden de, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile bu kişilerin çalıştırdığı sigortalılar yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : 1-) Temyiz yoluna başvurmada hukuki yararı bulunmayan davalı Kurum vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,
../...
-3-
2-)Davacının temyizi üzerine, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 25.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....