10. Hukuk Dairesi 2008/15711 E. , 2010/2548 K.
"İçtihat Metni"......
Davacı ... Başkanlığı vekili, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın asıl alacak yönünden aynen, faiz yönünden kısmen kabulü ile tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
...-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
...-) Hak sahibi kız çocuğu konumundaki davalı tarafından ....05.1996 günü davacı Kuruma başvurularak, ........1995 tarihinde yaşamını yitiren babası üzerinden 506 sayılı Kanunun ölüm sigortası hükümlerine göre aylık tahsis isteminde bulunulması üzerine aylık bağlandığı, davalının 506 sayılı Kanunun geçici ...’nci maddesi kapsamındaki sandıktan 30.04.1994 tarihinden itibaren ... aylığı almakta olduğunu sonradan saptayan Kurumca 2004 yılının Haziran ayında tesis edilen işlemle ölüm aylığının kesilip 23.....1995 – 23.06.2004 dönemi yönünden yersiz ödendiği ileri sürülen aylıkların yasal faiziyle birlikte kendisinden geri alınması için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre 26.04.2006 tarihinde düzenlenen takip talebine dayanılarak çıkartılan ödeme emrinin 04.05.2006 günü davalıya tebliği üzerine ....05.2006 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazla durdurulan takip sonrasında 23.01.2007 tarihinde açılan işbu davanın yargılama aşamasında ilk oturumdan önce mahkemeye sunulan dilekçe ile zamanaşımı definde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Davanın temel yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun ölüm sigortası hükümlerinin düzenlendiği bölümü içerisinde yer alan ve “Eş ve çocuklara aylık bağlanması” başlığını taşıyan 68’inci maddesi olup, hak sahibi kız çocukları yönünden maddenin (I) numaralı bendinde aylık bağlama koşulları açıklanmıştır. Buna göre; ölüm aylığı tahsisi için kız çocuklarının ... Sigortaya, ... Sandıklarına tabi bir işte çalışmamaları, buralardan gelir veya aylık almamaları zorunludur. Diğer taraftan; haksahibi kız çocuklarına
....
bağlanan gelir ve aylıklar yönünden kanun koyucu tarafından, 09.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5386 sayılı Kanunun ...’nci maddesiyle 506 sayılı Kanuna geçici 91’inci madde eklenerek, 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıkların; bunların evlenmeleri, ... Sigortaya, ... Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları hariç olmak üzere geri alınmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir veya aylıkların kesilme nedenleri; evlenme, ... Sigortaya ve/veya ... Sandıklarına tabi çalışma, kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık alma halleri ile sınırlandırılmıştır. Madde hükmünün uygulanmasında, kuşkusuz “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arz etmektedir. Hak sahibi kız çocuğuna tümüyle zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması durumunda “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” olgusunun gerçekleştiği belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı takdirde ise madde hükmünün kapsamı dışına çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği açıktır. Kız çocuğuna bağlanan gelir veya aylığın hem zorunlu, hem isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamına dayanması durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına gelir veya aylık bağlanmasına yeterli gelmesi koşuluna bağlı olarak “kendi çalışmaları” kavramının varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya aylık bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek ... Kurumu Başkanlığı tarafından hak sahibi sıfatıyla kendisine tahsis edilen ölüm aylığı kesilemez.
Sigortalılara veya hak sahiplerine yapılan yersiz ödemelerin ilgililerden geri alınmasının hukuki dayanak ve ilkelerine ilişkin olarak ise; 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 47’nci maddesi ile değişik 506 sayılı Kanunun “Sigorta yardımlarının haczedilemeyeceği, yanlış ve yersiz ödemelerin tahsili” başlığını taşıyan 121’inci maddesinin ikinci fıkrasında; yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımlarının 84’üncü maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınacağı, Kurumun genel hükümlere göre takip hakkının saklı bulunduğu açıklanmış olmasına karşın, yersiz ödeme durumunda geri verme yükümünün kapsamı belirlenmediği gibi, söz konusu Kanun içeriğinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Bu konuda 01.....2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı ... ve ... Sigortası Kanununun “Yersiz ödemelerin geri alınması” başlığını taşıyan 96’ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenleme yapılmıştır. Söz konusu Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural bulunmadığından, anılan madde düzenlemesinin, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklara uygulanması zorunludur.
....
Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun “Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans” başlığını taşıyan 97’nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66’ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132’nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133’üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, ... Hukuk Genel Kurulu’nun ....09.1987 gün ve 1987/...-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67’nci maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüş olup, itirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davalıya 506 sayılı Kanunun geçici ...’nci maddesinde belirtilen sandık tarafından bağlanan aylığın niteliği ve bu kapsamda, varsa isteğe bağlı sigortalılığın tek başına aylık bağlanmasına yeterli olup olmadığı açıklıkla belirlenmeli, davalıya kendi çalışmalarından dolayı aylık bağlandığı anlaşıldığı takdirde ölüm aylığı tahsisinin yasal düzenlemelere açıkça aykırı olduğu ve davalının iyi niyetli kabul edilemeyeceği benimsenmelidir. Ancak, yöntemince ve yasal süresi içinde zamanaşımı definde bulunulmuş olmakla; Kurumlar arasında yapılan yazışmalar ile birlikte gerekli tüm belgeler getirtilmeli, Borçlar Kanununun 132’nci maddesinde yazılı, zamanaşımını durduran veya işlemesine engel olan nedenlerin bulunmadığı, 133’üncü madde hükmü gereğince, alacaklı konumundaki
.....
Kurumca gerçekleştirilen icra takip tarihi itibarıyla zamanaşımının kesildiği dikkate alınmalı, özellikle, davacı Kurum yönünden zamanaşımı süresinin, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi itibarıyla işlemeye başladığı göz önünde bulundurulup söz konusu kişi/organ yöntemince belirlendikten sonra öğrenme günü açıklığa kavuşturulmalı ve yapılacak değerlendirmeyle elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre; yersiz ödenen aylıklar toplamı olan asıl alacağın, icra takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit, dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, takibe haksız itiraz eden davalı borçlunun, davacı alacaklı Kurum yararına hüküm altına alınan asıl alacak tutarının %40’ı oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu icra inkâr tazminatı isteminin reddi yönünde hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......