11. Hukuk Dairesi 2014/16504 E. , 2015/1481 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.03.2012 tarih ve 2005/360-2012/306 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1998/266 esas sayılı dosyasından verilen kararla kayyıma teslim edildiğini ayrıca, şirket hissedarlarının pay durumunun tespit edildiğini, söz konusu kararın temyizi üzerine şirkete kayyım tayini ve kayyım heyetine genel kurula çağrı yetkisi verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulduğu, ancak, bu esnada kayyım heyetinin şirketi olağanüstü genel kurul toplantısına çağırdığı, 02.03.1999 tarihinde toplanan genel kurulda alınan kararların salt bu nedenle dahi yok hükmünde olduğu gibi, müvekkillerinin BK"nın 163. maddesine uygun olarak devir aldıkları hisselerin pay defterine işlenmesinin talep edilmesine karşın bu talebin gerekçesiz biçimde reddedildiğini, böylece hazirun cetvelinin usulüne uygun olarak ve gerçek durumu yansıtmayacak şekilde düzenlenmesi nedeniyle, müvekkillerinin devir aldıkları hisselere dayanan oy haklarını da kullanamadıklarını, ortak olmayan kişilerin alınan kararlara iştirak ettiklerini, anılan genel kurulda yönetim kurulu üyeliklerine seçilen 3 kişiden biri olan ...’in cezaevinde tutuklu olmasına karşın 14.05.1999 tarihli yönetim kurulu toplantısıyla şirketin 11.06.1999 tarihinde olağan genel kurul toplantısına çağrı kararı alındığını, böyle bir karar alınmasının fiilen imkansız olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin 02.03.1999 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararın batıl olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacılar tarafından liste halinde sunulan pay devirlerinin pay defterine kaydının kayyım heyetince gerekçeli olarak reddedildiğini, TTK"nın 330/2. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinden birinin müzakere talebi bulunmadığı sürece, yönetim kurulu üyelerinden birinin muayyen bir hususa dair yaptıkları teklife diğerlerinin yazılı muvafakatlerinin sağlanabileceği, 14.05.1999 tarihli yönetim kurulu kararının da bu şekilde alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, 15/11/2011 tarihli oturumda davacı yana HMK 120/1 ve 2. maddeleri doğrultusunda ve HMK 114/g ve 115 mad. uyarınca usule uygun kesin süre ihtaratlı olarak Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesine göre alt sınırdan belirlenen gider avansının depo edilmesi doğrultusunda ihtarat yapılmasına rağmen gider avansının depo edilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden redddine dair karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı şirketin 02/03/1999 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde, gider avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesine göre, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı"nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” Anılan Kanun"un 114. maddesinin “g” bendinde, gider avansının dava şartlarından olduğu belirtilmiştir. Dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115. maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” denilmiştir. Kanun"un 448. maddesinde ise, kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 120. maddesi gereğince hazırlanan gider avansı tarifesi ile buna ilişkin tebliğ, 30 Eylül 2011 tarih ve 28070 sayılı Resmi Gazete"de yayınlamıştır. 01 Ekim 2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren tarifenin 3. maddesinde, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsadığı belirtilmiş; 4. maddesinde, taraf sayısı, tanık sayısı, başvurulan deliller (keşif gideri, bilirkişi ücreti vs.) gözetilerek belirlenen tahmini yargılama giderinin, gider avansı olarak önceden yatırılması amaçlanmıştır. Tarifenin 6. maddesinde de, tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği belirtilmiştir.
Kanun"un 120/2 ve 448. maddeleri ile tarifenin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlüğünden önce açılan davalarda da, gerektiğinde, dava şartı olan gider avansının ödenmesinin istenilebileceği, gider avansının kesin sürede ödenmemesi durumunda ise, Kanun"un 115. maddesi gereğince, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği anlaşılmaktadır.
Ancak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 324. maddesinde ise “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır...” düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu durumda, HMK"nın 120. maddesi ile 324. maddesinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği"nin 45. maddesinde, “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (5) Delil avansının ödenmesine, hâkim tarafından dilekçelerin verilmesi, ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir.” düzenlemesi mevcuttur. Anılan maddede gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK’nın 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir. (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası s. 880).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Dava, 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılmış, gider avansının yatırılmasına ilişkin ara kararının verildiği tarih itibariyle yargılama tahkikat aşamasında bulunmaktadır. O halde, 1086 sayılı Kanun döneminde açılan ve tahkikat aşamasında bulunan işbu davada, HMK"nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceğinin kabulü gerekir, bilirkişi incelemesi için istenilen masrafın, dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilmesi suretiyle hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.