11. Hukuk Dairesi 2014/16141 E. , 2015/1469 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/04/2014 tarih ve 2013/241-2014/109 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin “...” ibareli 43. sınıftaki hizmetleri içeren marka tescil başvurusunun, davalı şirketin "...", "...", "....", "..." ve "..." ibareli 43. sınıftaki hizmetleri de içeren markalarına ve iltibas, tanınmışlık ve kötüniyet vakıalarına dayanarak yaptığı itiraz sonucunda ... tarafından reddedildiğini ancak kararın hukuka uygun bulunmadığını, “...” ibaresinin tepe anlamına geldiğini, başka bazı kelimelerin başına ve sonuna getirilmesi suretiyle farklı anlamlı markaların elde edilebileceğini, nitekim aynı sektörde yurt içinde ve dışında aynı ibareyi içeren birçok marka olduğunu, müvekkilinin işletmesinin de çevresine göre yüksekte olduğunu, bu sebeple markası içerisine ... ibaresini eklediğini, ancak bunu esas ve baskın unsur konumundaki “...” ibaresinden sonra kullandığını, kötüniyetinin bulunmadığını, başvuru konusu işaretle davalının redde mesnet markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunmadığını, markanın bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin tanınmışlık vasfı bulunan birçok markanın sahibi olduğunu, başvuru konusu işaret ile müvekkilinin markalarının benzer olduğunu, başvuruda “...” ibaresinin ayırt edici unsur olarak yer aldığını, ... ibaresinin çok sık kullanılan ayırt edici vasfı olmayan bir ibare olması nedeniyle başvuru ile müvekkili markalarının iltibasa sebebiyet vereceğini, kurum kararının hukuka uygun olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, redde mesnet markaların asıl ve ayırt edici unsurunun “...”ibaresinden oluştuğu, davacı marka başvurusunda da “...” ibaresinin asıl ve ayırt edici unsur olduğu, "..." kelimesinin ayırt ediciliğinin düşük seviyede olup "resort" kelimesinin ise otelcilik sektöründe herkesin kullanımına açık bir ibare olduğu, redde mesnet markalar ile başvuru konusu işaretin aynı veya benzer sescil ve görsel etkiyi bıraktıkları, başvuruda yer alan diğer unsurların, iki işaret arasında farklı bir görsel ve sescil etki bırakmadığı, bütünsel olarak bıraktıkları izlenimin bu marka ve işaretlerin birbirleriyle ilintili oldukları yönünde kanaat oluşturduğu, farklılıkların markalar ile başvuru konusu işaret arasındaki benzerliğin etkilerini geri plâna itmeye yeterli olmadığı, her iki markanın aynı tür hizmetleri içerdikleri, davalının markalarının uzun zamandır yaygın ve yoğun bir tanıtım faaliyeti eşliğinde kullanıldığının müşahede olunduğu, 43. sınıf hizmetlerin alıcısı konumundaki ortalama tüketici ve yararlanıcı kitlesinin özellikle marka ve başvuru konusu işaretlerin asıl ve ayırt edici unsurlarının aynı olması da göz önüne alındığında bu iki markayı ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğu, başvuru konusu işaretin, davalının markalarının serisi gibi algılanmasının, onun tarafından işletilen bir otelin markası olduğu yönünde algı oluşturmasının kaçınılmaz olduğu, tescil önceliğinin markasal olarak davalıya ait olması karşısında başvurunun tescilinin davalı aleyhine haksız rekabet yaratmasının da yüksek ihtimal dahilinde bulunduğu, kullanımla ayırt edicilik kazanan işaretlerin nispi tescil engelinden etkilenmeksizin tesciline olanak sağlayan bir hükmün 556 sayılı KHK"da bulunmadığı, bu nedenlerle davalı Kurum kararının hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 09/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.