4. Hukuk Dairesi 2019/1211 E. , 2020/3828 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Davacı ...Ev Tekstili Hed. Eşya İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 18/09/2012 gününde verilen dilekçe ile yangın nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalılar ... ve ... yönünden kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine dair verilen 17/04/2018 günlü karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davacının istinaf başvurusunun HMK"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair ...Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen 21/02/2019 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 10/11/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan davalılar adlarına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenin aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davacının davalılardan ..., ... ve ... yönünden temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının davalı ... yönünden temyiz itirazına gelince;
Dava, yangın sonucu oluşan zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davanın davalılar ... ve ... yönünden kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacının istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili; ev tekstil ürünleri satan müvekkili şirketin davalılardan ...’den kiraladığı mecuru depo olarak kullandığını, bu deponun yan tarafından bulunan ve davalılardan ...’ın yine davalı ...’den kiraladığı ve madeni yağ deposu olarak kullandığı dükkanda 29/08/2012 günü madeni yağ ve niteliği tespit edilemeyen karışımın elektrikli pompa yardımı ile davalı ...’in şoför olarak kullandığı ve davalı ...’a ait tankere aktarıldığı sırada yangın çıktığını, yangının müvekkili şirketin kullandığı depoya sirayet etmesi sonucu 2112 adet battaniyenin yanarak zarar gördüğünü, yangının davalı kiracı ...’ın ve tanker şoförü ...’in kusuru neticesinde çıktığının itfaiye tarafından düzenlenen yangın raporu ile sabit olduğunu, davalı ...’ın araç sahibi olarak sorumluluğu bulunduğunu, davalı ...’nin ise meskun mahalde böyle bir işin yapılamayacağını bilmesine karşın yangın riski taşıyan madeni yağ işinde kullanılmak üzere taşınmazını davalı ...’a kiraya vermesi nedeniyle sorumluluğu bulunduğunu belirterek, maddi zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı ... vekili; yerin meskun mahal olmadığını, üretime yönelik değil depo amaçlı olarak müvekkili tarafından kiraya verildiğini, yangının diğer davalılar ... ve ...’in kusurları sonucu çıktığını, dükkanın maliki olmak dışında müvekkilinin bir kusuru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılar ... ve ... vekili; yangından korunma ve söndürme tertibatı bulunmayan depoda çıkan yangında, taşınmaz maliki ve kiracı olan diğer davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunduğunu, ...’in şoför olarak kullandığı tankerin dava dışı ...-... şirketine ait olduğunu, ...’ın bu şirketin müdürü olduğunu belirterek müvekkilleri yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı ... davaya cevap vermemiş, vekili ise 26/12/2013 günlü celsede alınan beyanında davayı kabul etmediklerini bildirmiş, ayrıca yazılı bir beyanda bulunmamıştır. İlk derece mahkemesince; yapılan keşfe binaen alınan ve talimatla alınan bilirkişi raporları uyarınca; davalı ...’in ihbar olunan ve tankerin maliki bulunan ... Petrol Ürünleri şirketinde çalıştığı, adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu kapsamında bu şirketin sorumluluğuna gidilebileceği, bu nedenle davalılardan ...’ın bir sorumluluğu bulunmadığı, davalı ...’nin hem TBK’nın 69. maddesinde düzenlenen yapı malikinin sorumluluğu, hem de TMK’nın 730. maddesinde düzenlenen taşınmaz malikinin kusursuz sorumluluğu kapsamında bir sorumluluğu bulunmadığı, yangının meydana gelmesinde davalı ...’ın % 80 oranında asli, davalı ...’in % 20 oranında tali kusurlu olmaları nedeniyle kusurlarına tekabül eden zarar miktarından sorumlu oldukları gerekçesiyle; davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine, davalılar ... ve ... yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükme karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683. maddesinde; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir,Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceği, mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. 4271 sayılı Kanun’un 730. maddesi uyarınca; “Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski haline getirilmesini, tehlikenin veya uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir. Hâkim, yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklarda doğan zararların uygun bir bedelle denkleştirilmesine karar verebilir.”Taşınmaz malikinin sorumluluğu 4271 sayılı Kanun’un 730. maddesinde düzenlenmiş bir kusursuz sorumluluk hali olup, taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir. Anılan hükümde ikili bir ayrım yapılarak taşınmaz malikinin sorumluluğu düzenleme alanı bulmuş, 1. fıkrada taşınmaz mülkiyetinin yasal kısıtlamalara aykırı olarak kullanılması halinde sorumluluk, 2. fıkrada ise taşınmaz mülkiyetinin yasal sınırları içerisinde hukuka uygun bir şekilde kullanılması sonucunda meydana gelen kaçınılmaz taşkınlıklardan sorumluluk hali düzenlenmiştir.Sorumluluğun şartları 730. maddenin 1. fıkrası kapsamında taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı olarak kullanması, bunun sonucunda bir kimsenin zarar görmesi veya zarar tehlikesi ile karşılaşması ve malikin bu kullanımı ile zarar veya zarar tehlikesi arasında uygun nedensellik bağının bulunması şeklindedir. Taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının yasal kısıtlamalarına aykırı davranması halinde, bundan zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimseler durumun eski hale getirilmesi, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesi için dava açabilecekken, 2. fıkra kapsamında, yani taşınmaz malikinin yerel âdete uygun kaçınılmaz taşkınlıklarından bir zararın doğması halinde ise zarar gören kimse bunun uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilecektir. Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 301. maddesine göre, “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz.”Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davalı taşınmaz maliki ... tarafından yangının çıktığı dükkan 01/08/2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalı kiracı ...’a “madeni yağ depolama” işinde kullanılmak üzere kiralanmış, sözleşmenin “özel şartlar” başlıklı 21. maddesinde ise, kiraya verilen depoda yangına karşı her türlü önlemin kiracı tarafından alınacağı, olası bir yangın durumunda kiracının depo sahibine ve çevre komşulara karşı maddi ve manevi olarak tüm sorumluluğu üstleneceği hüküm altına alınmıştır. Böylece, kira sözleşmesine konu dükkanda depolanacak malzemenin muhtemel yangın riski sözleşme taraflarınca öngörülmüş, tüm sorumluluğun kiracıya ait olacağı yönünde bir sorumsuzluk anlaşması ayrıca yapılmıştır. Davacı eldeki davayı davalı taşınmaz maliki ...’ye karşı, yangın riski taşıyan madeni yağ işinde kullanılmak üzere taşınmazını kiraya vermesi nedeniyle açmıştır. Bu noktada incelenmesi gereken husus; yasal şartları taşımayan depoda yangın olasılığını gözetmeyip yangın söndürücü araç ve gereçleri bulundurmadan plastik tank içinde bulunan madeni yağı ilkel yöntemlerle tankere nakleden kiracı ... ve bu şekilde dolum yapılmasını kabul eden tanker şoförü davalı ...’in sorumluluklarının yanında, davalı taşınmaz malikinin de ayrıca sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği, sorumlu oldukları kabul edilen davalıların kusurlarının, davalı taşınmaz maliki ...’nin sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde zarar ile arasındaki illiyet bağını kesip kesmeyeceğidir. Olay mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda madeni yağ depolama amacıyla kiralanan deponun ilgili mevzuatta aranılan özellikleri taşımadığı, gerekli izinlerin alınmadığı, yangın olasılığının gözetilmeyip yangın söndürücü araç ve gereçlerin bulundurulmadığı tespit edilmiştir. Asıl kural, illiyet bağının varlığıdır ve bu bağın kesildiğini davalı taşınmaz maliki kanıtlamak zorundadır. Burada da dikkat edilmesi gereken husus, hayatın olağan akışına ve dükkanın tahsis amacına göre meydana gelen zararın davalı taşınmaz maliki tarafından öngörülüp öngörülemeyeceği ve zararın önlenmesi için gerekli güvenlik ve emniyet tedbirlerini alıp almadığıdır. Davalı taşınmaz maliki bakımından öngörülebilir bir risk olan yangın, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre meydana gelen zararı yaratmaya elverişlidir. Davalı ... TMK’nın 730. maddesi uyarınca kiraya veren olarak dükkanın tahsis amacına göre meydana gelebilecek zararı kira sözleşmesinden de açıkça görüldüğü üzere öngörebilmesine rağmen, gerekli güvenlik tedbirlerini almaması/aldırmaması nedeniyle sorumludur. Ayrıca illiyet bağının diğer davalıların yeterli ağırlığa ulaşan kusurlarıyla kesildiği, davalı taşınmaz maliki tarafından ileri sürülüp ispatlanmamıştır. Kira sözleşmesinin özel şartlar başlıklı 21. maddesinde kararlaştırılan sorumsuzluk maddesi de, davalı taşınmaz malikinin kanundan kaynaklanan kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yeterli değildir. Açıklanan nedenlerle davalı taşınmaz malikinin meydana gelen zarardan TMK’nın 730. maddesi uyarınca kiraya veren olarak sorumluluğu bulunduğu kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan yönler ve yasal düzenlemeler gözetilmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacının davalılardan ..., ... ve ... yönünden temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davacı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalılardan ..."ye yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.