11. Hukuk Dairesi 2014/16022 E. , 2015/1405 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada (Kapatılan) Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/06/2014 tarih ve 2013/476-2014/164 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 03.01.2012 tarihinde müvekkili şirkette satış temsilcisi olarak işe başladığını, taraflar arasında bir rekabet yasağı sözleşmesi de imzalandığını, görevi gereği müvekkili şirketin ticari sır niteliğindeki bilgilerine vakıf olan davalının, müvekkili şirketteki işinden ayrıldıktan sonra müvekkili şirkete rakip bir şirkette işe başlayarak rekabet yasağını ihlal ettiğini, rekabet sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle davalının sözleşmede öngörülen cezai şarttan sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, 61.200 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, davacı şirkette işçi statüsü ile çalıştığı ve bu ilişkiden doğan uyuşmazlıkların İş Kanunu hükümlerine göre çözümleneceği, her ne kadar davalının haksız rekabette bulunduğu ileri sürülmüş ise de davalı tarafın sıfatı gözetildiğinde uyuşmazlığın İş Kanunu"na tabi olduğu sonucunun değişmeyeceği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, talep halinde dosyanın nöbetçi iş mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, rekabet yasağının ihlal edildiği iddiasına dayalı cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Davaya dayanak teşkil eden rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 348. (6098 sayılı BK"nın 444.) maddesi "İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerin esrarına nüfus etmek hususlarında işçiyle müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapmamasına ve rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını şart edebilirler. Rekabet memnuiyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfusundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar hükmüne sebebiyet verebilecek ise caizdir. İşçi akdin yapıldığı zamanda reşit değilse rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır" hükmünü haiz olup madde metninden de anlaşılacağı üzere bu madde sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlemektedir. Hizmet akdinin devamında yapılan bir sadakatsizlik ister bu sözleşme ile düzenlensin, ister kanunla düzenlensin iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır. Oysa, davacı taraf işbu davada, davalının akdin sona ermesinden sonra gerçekleşen eylemi nedeniyle cezai şart istemektedir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibariyle de davanın iş mahkemesinde görülmesini gerektirir bir durum mevcut değildir. Ayrıca, ticari sırrın ne olduğunun değerlendirilmesinin uzman mahkemelerce yapılması gerektiği de yadsınamaz bir gerçeklik olduğu gibi, "Rekabet Yasağı" kavramı da piyasa şartlarıyla sıkı sıkıya bağlı bulunan ticari bir konudur. Kaldi ki TTK"nın 4. maddesiyle yasa koyucu çok açık bir şekilde BK"nın 348. maddesinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğunu öngörmüştür. Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlanma noktasının veya sebebin, davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalar olup Dairemizin yerleşmiş içtihatları da bu yoldadır. (2008/7321 E- 2008/9007 K, 2000/8808 E-2000/10150 K, 2006/9411 E-2007/12223 K, 2007/4507 E-2008/6825 K, 2005/6508 E-2006/9306 K) Ayrıca doktrinde de (Bkz. Prof. Dr. Polat Soyer, Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Ankara 1994 s. 14) davanın mutlak ticari dava olduğu kabul edilmektedir. Bir kısım yazarlar ise (Bkz. Prof. Dr. S. Arıkan, Ticari İşletme Hukuku, Onuncu Bası, s. 96) davanın mutlak ticari dava olduğunu, ancak böyle sayılmanın anlamsız olduğunu kabul etmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2011/11-781 E sayılı kararında da bu tür davaların Ticaret Mahkemelerinde görülmesi kabul edilmiştir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle mahkemece mutlak ticari dava olan davaya bakılmak gerekirken, anılan bu hususlar nazara alınmadan dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.