20. Hukuk Dairesi 2016/2882 E. , 2016/8351 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 05/11/2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 04/10/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ... ile ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 06/07/2012 havale tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi, ... beldesinde bulunan 129 parsel sayılı taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığını, müvekkilinin taşınmazı satın almasından sonra ... Müdürlüğü tarafından müvekkili aleyhine, taşınmazın orman tahdit alanı içerisinde kalması ve özel mülke konu olamayacağı gerekçesine istinaden sulh hukuk mahkemesinin 2006/756 E. - 2007/1059 K. sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açıldığını, müvekkiline karşı açılan bu davanın mahkemece kabul edildiğini ve taşınmazın 10370 m²"sinin orman vasfıyla tesciline karar verildiğini, hükmün Yargıtay incelemesi sonucu kesinleştiğini, dava konusu yerin dönümünün 6000,00.-TL olup buna tekabül eden 62220,00.-TL maddi, 20000,00.-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 82220,00.-TL tazminatın, dava taihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, ... aleyhine açılan davanın ise zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Diaresinin 27.02.2014 tarih, 2013/21132 E. - 2014/5211 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Yapılan incelemede; davaya konu 11.800 m²"lik ... beldesi 129 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında zilyedi ... adına yapılan tespitin 1961 yılında keşinleşmesi suretiyle oluştuğu, davacının 10.03.2003 tarihinde malikin mirasçılarından satın aldığı anlaşılmıştır.
... Genel Müdürlüğünün ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/756 Esas ve 2007/1059 K. sayılı ve 14.10.2008 kesinleşme tarihli dosyası ile dava konusu taşınmaz hakkında açtığı tapu iptali ve tescil davası neticesinde taşınmazın 10.370 m²"lik kısmının tapu kaydının iptaline ve orman vasfıyla ... adına tesciline karar verildiği ve anılan mahkeme kararının dava konusu taşınmazın beyanlar hanesine serh edildiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder" hükmü yer almakta olup, burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalması temeline dayanır. Çünkü; sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararı da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımayıp, sadece Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir.
Açıklanan nedenlerle; TMK"nın 1007. maddesinde de düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin 818 sayılı Borçlar Kanununun 41 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60. maddesindeki zamanaşımı; kurallarının uygulanma imkanı bulunmadığı gibi, TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla 818 sayılı Borçlar Kanununun 125/6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanmalıdır. Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle oluşan zararlardan ... sorumlu olup, ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; ... Genel Müdürlüğünün dava konusu taşınmaz hakkında açtığı tapu iptali ve tescil davası neticesinde taşınmazın 10.370 m²"lik kısmının tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararı 14.10.2008 tarihinde kesinleşmiş olup, dava tarihi itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu nedenle davalı ... yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi yerine yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denilmiştir
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü ile, 15.555,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, davalı ... aleyhine açılan davanın reddine, manevi tazminat ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ile davalı ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydı orman olduğu gerekçesiyle hükmen iptal edilen taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmaz tapu kaydında zeytinlik niteliğindedir. Özel ve tüzel kişiler adına Medenî Kanunda öngörülen haklar kullanılmak suretiyle, mahkemece hükmen verilen ve kesinleşen ilâm yolu ile veya alım, satış, intikal, ferağ, hibe/bağış ve takas gibi yöntemlerle tapuya tescil edilen taşınmazların, tapu kayıtlarının hükmen veya tapuda yapılan geçersiz belgelere dayalı olarak yolsuz işlemler sonucu iptali nedeniyle Medenî Kanunun 1007. maddesinden kaynaklanan Hazinenin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak açılan tazminat istemli davalarda; Öncelikle; çekişmeli taşınmazın tapudaki niteliği ile hali hazır eylemli ve hukukî niteliğinin saptanması gerekir. Öncelikli olarak yapılacak bu belirleme ile taşınmazın tazminata esas alınacak niteliğinin saptanmasında kullanılacak yöntemi açısından önemlidir.
Bu nedenle, somut olayda; dava konusu taşınmaz tapu kaydında zeytinlik niteliğinde olup, mülkiyetin el değiştirdiği tarih itibariyle 11/03/1983 tarih, 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. - 1998/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütlere göre arsa niteliğinde değilse ya da arsa niteliğini kazanmamışsa ve şehir imar planı kapsamına alınmamış ve halen tarla ise münavebe usûlüyle hasılat elde etme; üzüm bağı, meyve, narenciye ve zeytin bahçesi olarak kullanılıyorsa ürün alma yöntemiyle belirlenecek gelir metoduna göre, mülkiyetin el değiştirdiği tarihteki değeri saptanmalıdır.
Diğer bir anlatımla; taşınmaz belediye veya mahalle/köy hudutları içerisinde olup da 3194 sayılı İmar Kanununa göre henüz imar planı kapsamına alınmamışsa ve mücavir alanda kalıyorsa ayrıca belediyenin yol, su, elektrik, doğal gaz ve çöp/temizlik gibi alt yapı hizmetlerinden de yaralandırılmıyorsa ve 3083 sayılı Kanun çerçevesinde halen tarla, bağ, meyve bahçesi, kavaklık, çaylık, zeytinlik, fındıklık, narenciye bahçesi vs nitelikleri tarım ve ziraat arazisi olarak tapuda kayıtlı ise ve halen bu nitelikte kullanılıyor ise; taşınmaz bu durumda tarım arazisi kabul edilerek 3402 ve 3083 sayılı kanunlara göre sulu ve kuru ayırımına da gidilerek bilimsel zirai gelir metoduna göre uygulanacak münavebe usûlü ve diğer bilimsel yöntemlerle taşınmazın net geliri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi (f) bendinde belirlenen; “Araziler, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine,” göre yöntemiyle ve yine taşınmaz 3194 sayılı İmar Kanununa göre şehir imar planı kapsamına alınmışsa ve mücavir alanda olup ta mevzi/lokal imara tâbi tutulmuşsa veya belediyenin yol, su, elektrik, doğal gaz ve temizlik/çöp hizmetleri gibi alt yapı ve diğer hizmetlerinden yaralandırılıyorsa ve Bakanlar
Kurulu kararına göre de arsa niteliği taşıyorsa 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (g) bendinde belirlenen "Arsalar, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerine," göre yöntemiyle ve yine taşınmaz 3194 sayılı İmar Kanununa göre şehir imar planı kapsamına alınmış ve yapı niteliği taşıyorsa 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi (h) bendinde belirlenen; "Yapılar, kamulaştırma tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payına göre," yöntemiyle takdir edilecektir.
Gelir metodunun uygulanmasında baz alınan analitik yönteme göre; bir arazinin kıymeti, gelirlerin kapitalizasyonu yöntemine göre belirlenmeli, öncelikle arazinin rantı ve kapitalizasyon faiz oranının saptanması, bunlar belirlendiği takdirde arazinin kıymetini bulmak için; K = R/f, formülü kullanılmak (K = arazinin değerini (TL), R = Arazinin rantını (TL), f = Kapitalizasyon faiz oranını (%) ifade etmektedir.) suretiyle bir tarım arazisini net geliri saptanmalıdır.
Taşınmazın tapu kaydındaki niteliğinin tarla, bağ, bahçe, kavaklık, çaylık, zeytinlik, narenciye bahçesi vs olmasına karşın mahkeme kararı ile öncesi itibariyle niteliğinin resmi belgelerde orman olması nedeniyle iptali veya kıyı kenar çizgisi içesinde kalması ve kumluk niteliğinde olması nedeniyle tapu kaydının iptali halinde; taşınmazın tapu kaydındaki hukukî niteliği esas alınarak bilimsel net gelir metoduna veya arsa ise en yakın emsal karşılaştırması metoduna göre değeri saptandıktan sonra kapitalizasyon faizinde yapılacak indirme ve artırma oranlarına ve taşınmazın değerini etkileyecek diğer bilimsel faktörlere göre taşınmazın gerçek değerinin yukarıda açıklanan yöntemlere göre saptanması ve ayrıca sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak veya taşınmaz malikini fakirleştirmeyecek şekilde makul bir değer üzerinden belirlenmelidir.
Bu nedenle, mahkemece fen elemanı ile bir ziraat ve mülk bilirkişiden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile taşınmaz başında keşif ve inceleme yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz şehir imar planı kapsamına alınmamış ve halen tarla ise münavebe usulüyle hasılat elde etme; üzüm bağı, meyve, narenciye bahçesi ve zeytinlik olarak kullanılıyorsa ürün alma yöntemiyle belirlenecek gelir metoduna göre, tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihteki değeri saptanmalıdır.
Yukarıda belirlenen kriterler doğrultusunda bilirkişi kurulu raporu düzenletilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeden, taşınmaza bilimsel yöntem yerine genel deyimlerden söz ederek değer biçen bilirkişilerin gerekçesiz ve yetersiz raporu esas alınarak karar verilmesi, doğru bulunmamıştır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca davalı ... açısından davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken "... aleyhine açılan davanın reddine" denilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.350.-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... ve ...ne verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın 297/1-(ç) ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/10/2016 günü oy birliği ile karar verildi.