Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 26/12/2002-30/04/2014 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitiyle sigorta başlangıç tarihinin 26/12/2002 olduğuna karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
12/11/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava sigortalılığın tespiti talebine ilişkin olup, somut olaydaki husumet 26/12/2002-30/04/2014 tarihleri arasında davacının davalıya ait bahçede hizmet akdiyle çalışıp çalışmadağı ve buna dayalı olarak 26/12/2002 tarihinden itibaren sigortalı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. ./..
Davacının sigorta kaydının mevcudiyetinin ve işe giriş bildirgesinin verilmiş olmasının tek başına yeterli olmayacağını savunan Kurum (S.. S..)"un, davanın zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürenin bu yönden gerçekleştiğini, Diğer davalı işveren"in ise; "davacının kendilerine ait taşınmazda işçi olarak değil kiracı olarak oturduğunu, özetle; işçi olarak çalışmadığını, Dile getirdikleri, ancak; her iki davalının da davacının, anılan işte belirtilen tarihlerde çalışmadığını açıkça savunmadıkları anlaşılmaktadır. Diğer taraftan başta köy muhtarı ve azaları olmak üzere tüm tanıkların, köylerinde evi kiraya verme uygulaması bulunmadığını dile getirdikleri; buna karşın, davacının davalıya ait taşınmazdaki evde kalıp orada geçimini idame ettirirken bitişiğindeki tarlada çalışıp portakal bahçesinde hasat yaptığı, genel olarak bu yerlerin güvenliğini de sağlayarak davalının her daim emrine amade bir pazisyonda bulunduğu, hemen tüm tanıkların açıkça birbiriyle çelişmeyen beyanlarıyla da doğrulanmaktadır. Belirtilen durum dikkate alındığında, eksik araştırmaya dayalı ve yeterli gerekçeden yoksun olan davanın reddi yolundaki mahkeme kararının onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.