4. Ceza Dairesi 2017/20443 E. , 2018/1634 K.
"İçtihat Metni"
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’ın mahkumiyetine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/06/2016 tarihli ve 2016/283 esas, 2016/639 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 09/11/2017 gün ve 94660652-105-43-8687-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/11/2017 gün ve 2017/66993 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Müştekinin 03/12/2015 tarihinde Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben vermiş olduğu şikayet dilekçesinde ve aynı tarihli sözlü beyanlarında, işçilik ücretini geciktirdiği işçilerinden ...’ın 0 538 673 24 43 numaralı hat üzerinden kendisine hakaret ve tehdit mesajları gönderdiği şeklindeki iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, müştekinin hts kayıtlarının dosyaya celp edildiği, hts kayıtları itibariyle şikayete konu kısa mesajların Fadime ve Ahmet oğlu 09/01/1976 doğumlu ... isimli kişi adına kayıtlı telefondan atıldığının tespit edildiği, buna karşın Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığınca isim ve soyisim benzerliği bulunan 11/03/1976 doğumlu Ahmet ve Fadime oğlu ... hakkında kamu davası açıldığı, hakkında isim benzerliği nedeniyle maddi hata sonucu kamu davası açılan sanık ...’ın yakalama kararının infazı sonucunda alınan savunmasında, hayatının hiç bir döneminde müştekinin bulunduğu Tavşanlı’ya gitmediğini, kaldırım işinde de çalışmadığını beyan ettiği, böylelikle de hakkında kamu davası açılan kişinin 0 538 673 24 43 numaralı hattın kullanıcısı olan ... olmadığı, isim benzerliği ile yanlış kişi hakkında kamu davası açıldığı gözetilerek, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’ın mahkumiyetine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/06/2016 tarihli ve 2016/283 esas, 2016/639 sayılı kararının, müştekinin 03/12/2015 tarihinde Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben vermiş olduğu şikayet dilekçesinde ve aynı tarihli sözlü beyanlarında, işçilik ücretini geciktirdiği işçilerinden ...’ın 0 538 673 24 43 numaralı hat üzerinden kendisine hakaret ve tehdit mesajları gönderdiği şeklindeki iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, müştekinin hts kayıtlarının dosyaya celp edildiği, hts kayıtları itibariyle şikayete konu kısa mesajların Fadime ve Ahmet oğlu 09/01/1976 doğumlu ... isimli kişi adına kayıtlı telefondan atıldığının tespit edildiği, buna karşın Tavşanlı
Cumhuriyet Başsavcılığınca isim ve soyisim benzerliği bulunan 11/03/1976 doğumlu Ahmet ve Fadime oğlu ... hakkında kamu davası açıldığı, hakkında isim benzerliği nedeniyle maddi hata sonucu kamu davası açılan sanık ...’ın yakalama kararının infazı sonucunda alınan savunmasında, hayatının hiç bir döneminde müştekinin bulunduğu Tavşanlı’ya gitmediğini, kaldırım işinde de çalışmadığını beyan ettiği, böylelikle de hakkında kamu davası açılan kişinin 0 538 673 24 43 numaralı hattın kullanıcısı olan ... olmadığı, isim benzerliği ile yanlış kişi hakkında kamu davası açıldığı gözetilerek, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ...’ın hakaret ve tehdit suçlarından cezalandırılmasına, bu cezalar bakımından hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Kanunun 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tâbi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.03.2014 tarih ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 70-159 sayılı kararında yer verildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz kanunyoluna tâbi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek, gerekse itiraz kanunyoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir kanunyolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceğinde şüphe bulunmamaktadır. Ancak, kanun yararına bozma kanunyolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı; 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle, 5271 sayılı Kanununun 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki şartlar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun inkılap kanununda belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı ve denetim süresi ile denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, belirlenen hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir. Özetlemek gerekirse; kurulan hükmün sanık
./..
.4.
hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların kanun yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
İncelenen dosyada;
Katılan Hasan Hüseyin Kabasakal"ın Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığı"na müracaat ederek, daha önce kaldırım işinde yanında çalışan ... isimli kişi tarafından 0538 673 24 43 numaralı telefon hattından kendisinin kullandığı 0 544 517 24 59 numaralı telefona hakaret ve tehdit içerir mesajlar gönderildiğini beyan ederek şikayetçi olduğu, suça konu mesajların tespit edildiği, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının 23/12/2015 tarihli cevabi yazısı ekinde bulunan iletişim tespitinde, suça konu 0538 673 24 43 numaralı telefon hattının Ahmet ve Fadime oğlu, Erciş 09/01/1976 doğumlu ... adına kayıtlı olduğunun belirtildiği, bu kişinin alınan kolluk beyanında, katılanın babası ve ortağı ile iş yaptığını, alacağını alamadığını, suça konu mesajları çekmediğini savunduğu ve TC. Kimlik numarasının 10700836892 olduğu, soruşturma neticesinde kamu davasının Ahmet ve Fadime"den olma, 11/03/1976 doğumlu Sivas ili İmranlı İlçesi nüfusuna kayıtlı ... hakkında açıldığı ve dava açılan ..."ın TC. Kimlik numarasının 23216581996 olduğu, 11/03/1976 doğumlu ..."ın yargılama sırasında alınan beyanında katılanı tanımadığını, tehdit ve hakaret içeren sözler söylemediğini, hayatı boyunca kaldırım işi ile uğraşmadığını, Tavşanlı"ya hiç gitmediğini savunduğu, yargılama neticesinde de 11/03/1976 doğumlu ..."ın TCK"nın 106/1-1. cümle, 62, 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca sırasıyla 5 ay hapis cezası ve 1.500 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararların yöntemince kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın, yargılama sırasında katılanı tanımadığını, tehdit ve hakaret içeren sözler söylemediğini, hayatı boyunca kaldırım işi ile uğraşmadığını ve Tavşanlı"ya hiç gitmediğini savunmasına karşın, savunmanın doğruluğu araştırılmamış, katılanın şikayetine konu kişi ile sanığın aynı kişi olup olmadığı irdelenmemiş, ayrıca suça konu eylemleri gerçekleştiren kişinin sanık olup olmadığına ilişkin olarak katılana teşhis de yaptırılmamıştır. Bu sebeplerle de eksik inceleme sonucu yukarıda belirtildiği biçimde kararlar kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
Anılan hukuka aykırılığın, teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmüne ilişkin olduğu ileri
sürülebilse de; bu aykırılığın sanığın doğru kişi olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olması nedeniyle, ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin olduğunda ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.03.2014 tarih ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; 5271 sayılı Kanununun 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki şartlar kapsamında denetlenerek, kanun yararına bozma kanun yolunda, bozmaya konu edilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/06/2016 tarihli ve 2016/283 esas, 2016/639 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.