11. Hukuk Dairesi 2014/2954 E. , 2015/1359 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/12/2012 tarih ve 2011/1061-2012/1164 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 03/02/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunu, 28/05/2009 tarihli genel kurul toplantısı ile yönetim kurulu üyeliklerine ..., ..., ...., ... ve ..."un seçildiğini, bu yönetim kurulunun kendi arasında toplanarak 28/05/2009 tarih 2009/4 sayılı karar ile görev dağılımı yaptığını, aynı tarih 2009/5 sayılı kararı ile de şirketin temsil ve ilzamı konusunun belirlendiğini ve imza sirkülerinin çıkarıldığını, davalı şirketin 15/03/2010 tarihinde yeni bir genel kurul toplayarak, yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile ..., ..., ..., ... ve müvekkili ..."in seçildiğini, bu yönetim kurulunun toplanarak 15/03/2010 tarih 2010/5 no"lu kararı ile ..."i başkanlığa, ..."yü başkan yardımcılığına seçtiğini, ancak şirketin temsil ve ilzamı ile ilgili herhangi bir karar alınamadığını, daha sonra da yönetim kurulu üyelerinin şirketin temsil ve ilzamı için aralarındaki anlaşmazlık sebebi ile herhangi bir karar alamadıklarını, 28/05/2009 tarih 2009/5 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirketi tek başına temsil ve ilzam etme yetkisinin, 27/05/2010 tarihinde sona ermesine rağmen, halen devam ediyormuş gibi kullanılmaya devam edildiğini, yönetim kurulu üyesi sıfatı sebebi ile ..."in hukuki ve cezai sorumluluğunun her geçen gün arttığını ileri sürerek, 28/05/2009 tarihli 2009/5 no"lu davalı şirket yönetim kurulu kararının 27/05/2010 tarihi itibarı ile hükümsüz olduğunun ticaret sicil memurluğu nezdinde tescil ve ilan edilmesini, muarazanın men"ini, 27/05/2010 tarihinden itibaren davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ..., ..., ... ve ... olduğunun ve 27/05/2010 tarihinden itibaren davalı şirketi münferiden temsile yetkili herhangi bir yönetim kurulu üyesinin bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirket ortakları ... ve ... vekilleri, davalı yanında davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı şirkete 28/05/2009 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri seçildiği ve şirketi 3 yıl süre ile temsil ve ilzamla bu kişilerin görevlendirildiği, 15/03/2010 tarihinde yapılan genel kurulda 3 yıl süre ile görev yapmak üzere seçilen yönetim kurulunun eski yönetim kurulunun devamı olmayıp tamamen yeni seçilmiş bir yönetim kurulu olduğu, üyelerden büyük çoğunluğunun bir önceki yönetim kurulunun üyesi olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, 15/03/2010 tarihinde yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimi ile beraber 28/05/2009 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklanan temsil ve ilzamla ilgili yetkilerin sona erdiği, eski yönetim kurulu üyelerinin şirketi temsil ve ilzamı hakkında tekrar karar almaları ve bunu ilan ettirmeleri gerekirken bu gerekliliğe uyulmadığı, bu durumda bütün yönetim kurulu üyelerinin temsil yetkisine sahip olduğu, çift imza kuralı gereği şirketin iki üyenin imzası ile ilzam edilebileceği gerekçesiyle davalı şirketin 28/05/2009 tarihli 2009/5 sayılı yönetim kurulu kararının, 15/03/2010 günü yapılan olağan genel kurul kararı gereğince yeni seçilen yönetim kurulunun ticaret sicil memurluğu tarafından ticaret siciline tescil edildiği 27/05/2010 tarihi itibarı ile hükümsüz olduğuna ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde ilanına, muarazanın bu suretle giderilmesine, 27/05/2010 tarihinden itibaren davalı şirket yönetim kurulunun ..., ..., ..., ... ve ..."den oluştuğunun ve şirketi temsil ve ilzamla ilgili bir karar alınmadığının ve bu tarih itibarı ile ..."nün şirketi mahkemenin tedbir kararının kalktığı ( Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/184 E. sayılı dosyasında verilen 06//09/2012 gün 2012/797 sayılı kararda belirtilen) 06/09/2012 tarihine kadar mahkeme kararına istinaden yönettiğinin kabulü ile 06/09/2012 tarihinden sonra şirketin yönetim kurulu üyelerinin çift imza kuralı gereği davalı 1A-1B grubu yönetim kurulu üyelerinin müşterek imzası ile (2 yönetim kurulu imzası ile) bağlanabileceğine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- HUMK’nın 433/2. maddesi uyarınca cevabi temyiz süresi 10 gündür.
Somut uyuşmazlıkta da davalı vekilince hükmün tebliğine rağmen temyiz isteminde bulunulmamış ise de davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin tebliğinden sonra sunulan 18.02.2014 tarihli cevap dilekçesinde, hükmün ikinci bendinin düzeltilmesi talep edildiğinden, davalı vekilinin bu dilekçesi cevabi temyiz dilekçesi olarak kabul edilmiştir.
Ancak mümeyyiz davalı vekilinin cevabi temyiz dilekçesi, temyiz defterine kaydedilmediği gibi temyiz harcı da yatırılmamıştır. Bu durum karşısında davalı vekilinin usulüne uygun bir temyiz isteminde bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin temsil yetkilerinin belirlendiği 28.05.2009 tarih ve 5 sayılı yönetim kurulu kararının, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiği 27.05.2010 genel kurul tarihinden itibaren hüküm ifade etmediğinin ve 27.05.2010 tarihinden itibaren davalı şirketi münferiden temsile yetkili bir yönetim kurulu üyesinin bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Her ne kadar davacı ortaklar tarafından davalı şirketi temsilen ve münferiden hareket eden yönetim kurulu üyelerinin her işleminin iptali için ayrı ayrı eda davası açılması mümkünken, olumsuz tespit niteliğindeki işbu davanın açılmasında hukuki yarar yoksa da, somut uyuşmazlıkta dava dışı ..."nün davalı şirketi temsilen ve münferiden hareket ederek dava dilekçeleri düzenlediği ve şirketin avukatını vekaletten azlettiği, dava dilekçesinin ekinde sunulan delillerden anlaşıldığından, somut uyuşmazlıkta da işbu olumsuz tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunduğu kabul edilmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, 28.05.2009 tarih ve 5 numaralı yönetim kurulu kararı ile davalı şirketi gayrimenkul alım satımı, başka şirkete iştirak edilmesi, şirketin satışı, menkul ve gayrimenkulleri üzerinde ayni hakların tesisi, ihraç edilen tahviller ve finansman bonoları işlerinde, yönetim kurulu üyeleri ... ve ..."un müştereken, diğer konularda ..."nün münferiden temsil edeceğinin belirlendiği, 15.03.2010 tarihli genel kurulda yeni yönetim kurulunun seçildiği, ancak yönetim kurulunun kendi arasında toplanarak şirketin temsili konusunda bir karar alamadığı, 15.02.2011 tarih ve 2011/1 numaralı yönetim kurulu kararı ile mevcut imza sirkülerinin iptaline ve tüm konularda ... ve ..."un şirketi müştereken temsiline karar verildiği, 2011/1 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti için açılan davada, 08.03.2011 tarihli tensip kararı ile 15.02.2011 tarih ve 1 numaralı yönetim kurulu kararının tescil edilmesinin, tescil edilmişse 3. kişiler nezdinde hüküm doğurmasının önlenmesine, 20.05.2011 tarihli ara kararında, anılan davanın sonuna kadar şirket yetkilisi olan ..."nün yanında şirketi temsile yönetici kayyumu olarak (birlikte yönetici) yeminli mali müşavir ..."ın atanmasına, 19.07.2011 tarihli ara kararı ile de ..."ın yönetici kayyumu atanmasına ilişkin ara kararından rücu edilerek ..."ın aynı şartlar altında denetçi kayyımı atanmasına, 06.09.2012 tarihli son oturumda ise davanın reddi kararının yanında, davada verilen her türlü tedbir kararının, kararın verildiği tarihten (06.09.2012) itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
6762 sayılı TTK"nın anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile salahiyetli olanlardan ikisinin imzasının kafi olduğunu belirten 321/3. maddesi, davalı şirket ana sözleşmesinin, yönetim kurulunun alacağı kararlarda en az bir A grubu ve bir B grubu yönetim kurulu üyesinin olumlu oyunun bulunması gerektiğini bildiren 7. maddesi hükmü ile birlikte dikkate alındığında, 28.05.2009 tarih ve 5 numaralı yönetim kurulu kararı ile şirketi temsile yetkili kişilerin belirlendiği, 15.03.2010 tarihli genel kurulda yeni yönetim kurulunun seçilmesiyle temsile ilişkin 28.05.2009 tarih ve 5 sayılı kararın hükümsüz kaldığı, şirketin temsili ile ilgili yeni bir karar alınmadığından, 15.03.2010 tarihli genel kurul kararının tescil edildiği 27.05.2010 tarihi itibariyle davalı şirketi bir A grubu ve bir B grubu yönetim kurulu üyesinin müştereken temsil edebileceği, 15.02.2011 tarih ve 1 numaralı yönetim kurulu kararı ile temsil yetkisinin yeniden belirlendiği, bu kararın hükümsüz olduğunun tespiti için açılan davada 08.03.2011 tarihli tensip kararı ile 15.02.2011 tarih ve 1 numaralı yönetim kurulu kararının 3. kişiler nezdinde hüküm doğurmasının önlenmesine karar verildiğinden, 08.03.2011 tarihinden itibaren şirketi yeniden bir A grubu ve bir B grubu yönetim kurulu üyesinin temsil edebileceği, aynı davada yukarıdaki bentte belirtilen 20.05.2011 tarihli ara kararı ile bu tarihten itibaren şirketi ... ve ..."ın müştereken temsil edebileceği, ancak 20.05.2011 tarihli ara kararında adı geçenlere münferiden temsil yetkisi verilmediğinden, 19.07.2011 tarihli ara kararı ile ..."ın yönetim kayyumluğundan çıkarılması ile bu tarihten itibaren davalı şirketi ..."nün yanında (... B grubu hisse sahibi olduğundan) bir A grubu yönetim kurulu üyesinin müştereken temsil edebileceği, verilen tüm ihtiyati tedbir kararlarının kaldırıldığı 06.09.2012 tarihinden itibaren de 15.02.2011 tarih ve 1 numaralı yönetim kurulu kararı ile belirlenen temsil yetkilerine geri dönüldüğü kabul edilmelidir.
Her ne kadar yerel mahkemece kurulan 1 numaralı hüküm fıkrası, yukarıda açıklanan duruma uygun ise de 2 numaralı hüküm fıkrasında, 27.05.2010 tarihinden 15.02.2011 tarihine kadar davalı şirketi temsil ile ilgili hiçbir karar alınmadığı, dolayısıyla bu dönem için şirketin yukarıda açıklandığı gibi müştereken temsil edilmesi gerektiği, yine ..."nün şirketi münferiden temsil edebileceğine ilişkin hiçbir kararın da bulunmadığı halde, 27.05.2010 tarihi ile tedbir kararlarının kalktığı 06.09.2012 tarihi arasındaki dönem için, davalı şirketi ..."nün yönettiğinin kabul edildiğine dair karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, alınmadığı anlaşılan 136,00 TL temyiz başvuru harcı ile 27,70 TL temyiz ilam harcının davalıdan alınmasına, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.