19. Ceza Dairesi 2017/5913 E. , 2018/485 K.
"İçtihat Metni"Askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçundan sanık ..."nin, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu"nun 130/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 62. maddesi gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Kanun"un 50/1-f maddesi gereğince iki ay süreyle günde 4 saati geçmemek üzere kamuya yararlı bir işte çalışma seçenek yaptırımına çevrilmesine, 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca 6,42 Türk lirası nisbi harç bedelinin sanıktan tahsiline dair Kara Kuvvetleri Komutanlığı 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 26/02/2014 tarihli ve 2013/913 esas, 2014/68 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 15/11/2017 gün ve 94660652-105-34-7393-2017-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2017 gün ve KYB 2017/65820 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, kural olarak ceza yargılamasında harç alınmaması gerekmekte olup bu kuralın tek istisnasını oluşturan şahsi hukuka ait tazminata hükmedilmesi hususu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda düzenlenmemiş olduğundan, mahkemesince sanığın mahkumiyetine karar verilip ayrıca nisbi harç bedelinin sanıktan tahsiline karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Her ne kadar sanığın mahkumiyetine karar verildikten sonra ayrıca nisbi harç bedelinin tahsiline karar verildiği gerekçesiyle kanun yararına bozulması isteminde bulunulmuş ise de; Askeri Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 29/03/1972 tarihli ve Esas 1972/2, Karar 1972/2 sayılı kararında; “...Harcın Şahsi Hukuka girip girmediğinin tayin ve tespitinde zorunluk vardır. Türk Hukuk lugatına göre Harç; "Mahiyetine göre idarenin yaptığı bazı hizmetlerden fayda görenlerin işlerini yaptırmak maksadıyla ve o işler amme hizmetlerinden ziyade ferdin şahsına muteallik olduğu için yalnız işle alakalı şahıslardan hizmetin formalite ve kirtasiye masraflarını temin gibi bir mülahaza ile alınan paradır" şeklinde tarif edilmiştir. Hayat Büyük Türk Sözlüğüne göre ise Harç; Bir resmi iş için verilen resimdir. 5887 Sayılı Harçlar Kanununun gerekçesinde; Devlet varidatının en mühim unsurunu teşkil eden vergi ve resimler yanında vatandaşlardan Harç namı altında da paralar alındığı, nazarı olarak maliye dilinde Harc"ın idarece amme hizmetlerinden ziyade fertlerin şahsi münasebetlerine mütaallik olarak yapılan hizmetler karşılığında, o hizmetle alakalı şahıstan alınan paralar olarak tarif olunmuştur. Keza 492 sayılı Harçlar Kanunu gerekçesinde de vergi reform çalışmalarına muvazi olarak harçlarda da reform yapılmasının zorunlu olduğu, Harcın, teorik bakımdan vergi karakteri taşımıyan; diğer bir deyimle vergi dışı kalan bir kamu alacağı kategorisi teşkil ettiği, teoriye göre Harcı doğuran olayın bir kamu hizmeti olduğu ve fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu müesseseleri ve hizmetlerinden faydalanmaları karşılığında yaptıkları ödemeden ibaret bulunduğu kaydedilmiştir.
6183 sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkındaki kanunun 1 nci maddesinde Devlete ait vergi, resim ceza tahkik ve takiplerine ait mahkeme masrafı gibi Harç hakkında da bu kanun hükümlerinin tatbik edileceği belirtilmiş ve Devletin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğan alacakları bunların dışında tutulmuştur. Yine; Harçlar Kanunu ile ilgili ceza ve usule mutealik hükümler 213 sayılı yeni Vergi Usul Kanununa konmuştur. Bütün bu haller vergi gibi harcın da esas ve asıl gayesinin devlet menfaatlarini temine muteveccih olduğunu göstermekte ve bu sebeple şahsi hukuk sahasına değil, kamu hukuku sahasına taalluk etmektedir. Harcın yukarıda açıklanan mahiyeti muvacehesinde nispi harcın, şahsi hukuka ait bir hakkın karar altına alınması nedenine dayandığı ve dolayısıyla şahsi hukuk münasebetlerini ilgilendirdiği söz konusu edilemez. Kaldı ki; 2503 Sayılı Adliye Harç tarifesi kanununun 67 nci maddesinde yer alan "Şahsi Hukuka ve tazminat kabilinden olan para cezalarına dair verilen hükümlerden Hukuk mahkemelerinde alınan nispi harç ödenir. Şeklinde ki hüküm 5887 Sayılı Harçlar kanununun 20 nci maddesine aynen aktarılmış ve 492 sayılı yeni Harçlar Kanununun 2’nci maddesine ise "Ceza Mahkemelerinde Şahsi hukuka ait hakların alınması halinde de, celse harçları hariç olmak üzere 1 Sayılı tarifeye göre harç alınır" şeklinde intikal ettirilmiştir. As.C.K.nun 17 nci maddesinde de Askeri mahkeme istirdat ve tazminata Türk Ceza kanununun koyduğu kaideler mucibince karar verir" hükmü yer almıştır. Binaenaleyh tazminata hükmedilmesi ve buna göre nispi harç alınması ancak ceza mahkumiyetine karar verilmesi ile mümkündür. Başka bir deyişle 492 sayılı kanunun 2 nci maddesine göre alınacak nispi harç ceza mahkumiyetinin bir neticesi olmaktadır. Bu itibarla mahkumiyet kararı aleyhine yapılacak temyiz, hükmün bir kısmını teşkil eden Harca da şamil olacak ve temyiz tetkikatına tabii tutulabilecektir. Nitekim; Ceza umumi heyetinin 19.4.1965 gün ve 153/D-5-147 sayılı ilamı ile Askeri Yargıtay 3 ncü Dairesinin 30.1.1968 gün ve 1968/94-125 ve 13-5-1969 gün, 1969/271-276 sayılı kararları; Ceza hükümlerinin temyiz tetkikatı sırasında nispi harç yönünden re"sen incelenebileceğini ve bu yönden hükmün bozulup C.M.U.K.nun 322/4 ve 353 sayılı kanunun 220/i. maddeleri gereğince nispi harca hükmedileceğini göstermektedir. Hükmün Şahsi hukuka taalluk eden tazminat Kısmı hakkında ise Yargıtay ve Askeri Yargıtayın bu şekilde bir yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca; C.M.U. Kanununun 289’uncu maddesine göre Savcıların şahsi hak noktasından hükmü temyiz etme yetkileri olmadığı halde, harç noktasından Re"sen temyize gelmeleri mümkün görülmektedir. Askeri Yargıda Askeri Savcıların yetkileri ise daha geniştir. 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama usulü Kanununun 16 ncı maddesinde Ceza Muhakemeleri Usulü kanununda mevcut olmayan; "Suçlardan doğan istirdat ve tazminat davalarına kamu davaları ile birlikte Askeri Mahkemelerde bakılır. Askeri Savcılar hazineye ilişkin zararları tespit ve iddianameye yazarak Askeri Mahkemelerde kovuşturmak ve dava etmekle yükümlüdürler." 115’inci maddesinde "İddianamelerde varsa hazine zararı gösterilir.", hükümleri yer aldığından, hükme bağlanan hakkın "Hazinenin veya sanığın lehine" temyizen incelenmesini istemesi Askeri Savcıların vazifelerinin tabii neticesidir. Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 12.2.1965 gün ve 1965/12 Esas, 1965/17 Karar, sayılı ilamında da Askeri Savcıların ve nezdinde Askeri Mahkeme Kurulan komutanın bir hükmün hazineye ait zararın tazmini ile ilgili kısmını dahi sanık lehine temyiz edebilecekleri kabul edilmiştir. Harç"ın genel olarak kamu hukukunu ilgilendirmesi, Harç tarifesi kanununa göre alınacak nispi harcın ceza mahkumiyetinin bir neticesi olması yönünden re"sen temyiz tetkikatına tabi tutulabilmesi ve Askeri Savcıların Harç ile ilgili olarak temyiz yoluna baş vurabilmeleri muvacehesinde kesinleşen karar ve hükümlerde nispi harç yönünden kanuna muhalefet edilmesi halinde, bu hatadan dolayı ...Bakanının 353 sayılı kanunun 243 ncü maddesine tevfikan yazılı emir ile bozma isteminde bulunabileceği kanaatine varılmıştır...” şeklindeki değerlendirmesi karşısında nispi harcın 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanununda yazılı suçlar bakımından ceza mahkumiyetinin bir neticesi olduğu değerlendirilerek;
Ayrıca 6.42 TL nisbi harcın sanıktan alınmasının ülke sathında uygulama birliğini sağlamak amacını taşıyan olağanüstü kanun yolu konusu olabilecek ciddi bir hukuka aykırılık olmadığı da gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, 22/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.