Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/13000
Karar No: 2010/2347
Karar Tarihi: 23.02.2010

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2008/13000 Esas 2010/2347 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2008/13000 E.  ,  2010/2347 K.

    "İçtihat Metni"

    ......

    Davacı, 01.02.1998 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, ilk rücu davasında kurum alacağının hüküm altına alınmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    İş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26.maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiş olması; Anayasa’nın 153. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu bulunması; iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca yürürlükteki yasaları tatbik etmekle yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
    -2-.....

    Davacı tarafından davalılar hakkında açılan ve kesinleşen..... Mahkemesi’nin 2003/16 Esas 2004/324 Karar sayılı rücu davasında, davalılardan ...’ın %30, ...’ın %25, Habaş’ın %20 oranında kusurlu bulunduğu; olayda, davalı ...’un 506 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre sorumlu olduğu, masraflar ile ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlardan oluşan kurum zararından 7.000 TL’nin hüküm altına alındığı, hükmolunan miktarın kurum zararına oranlanması sonucu ilk peşin sermaye değerli gelirin %48.21’inin hüküm altına alındığı, hükmolunan miktarın mahsubu ile bakiye kusur karşılığı kurum zararının bulunduğu gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nun 07.05.2008 tarih 2008/10-363 Esas, 2008/366 Karar sayılı kararında da belirtildiği şekilde, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiği, gelirlerde meydana gelen artışın ayrı bir olgu niteliğinde bulunduğu, önceki rücu davasında ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmesinin ilk davada hüküm altına alınmayan kusur farkı nedeniyle kesin hüküm engeli oluşturmayacağı, ilk rücu davasında hükmolunan gelir artışlarının, kusur farkından kaynaklanan eldeki davada hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmadığı, davalı ...’un 506 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca %87.5, diğer davalıların 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca %75 oranında kusurlu olduğu gözetilerek, ilk peşin sermaye değerinin (=5.051,73 TL’nin) ilk rücu davasında hükmolunan %48.21"inin mahsubu ile, işveren ve diğer davalılar yönünden bakiye kusura tekabül eden kısmı hesaplanarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    .....

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi