10. Hukuk Dairesi 2008/12997 E. , 2010/2345 K.
"İçtihat Metni".....
Davacı, fuzuli ödenen aylıkların ödeme tarihlerinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacıya 01.05.1969 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle 1970 yılında sürekli iş göremezlik geliri, 28.01.1981 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine istinaden 1981 yılında yaşlılık aylığı bağlandığı, yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu sırada davacı tarafından verilen matbu tahsis başvuru formunda iş kazası ve meslek hastalığı sigortalarından gelir almadığını beyan etmesi sonucu, davacı kurum tarafından sürekli iş göremezlik geliri ile yaşlılık aylığının tam olarak bağlandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır.
Davaya konu alacak, sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup, sebepsiz zenginleşen kişi, malvarlığında sebepsiz yere meydana gelen artışı iade ile yükümlüdür. İade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise BK. 63. maddede hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre; “Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanın da elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nisbetinde red ve iade ile mükellef değildir. Şukadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakif bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur.” Görüldüğü gibi, maddede, iade borcu zenginleşen kişinin iyi veya kötüniyetli olmasına göre farklı şekilde ele alınmıştır.
./...
-2-
Haklı bir sebebe dayanmaksızın zenginleşen kimse kötüniyetli ise, iade borcu zenginleşmenin tamamını kapsar. Diğer bir ifadeyle, kötüniyet halinde iade borcu, geri verme zamanındaki zenginleşme miktarıyla sınırlı değildir. Anılan maddeye göre, sebepsiz zenginleşen kimse o şeyi kötüniyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan geri vermek zorunda kalacağını bilmek durumunda ise, iadeyle yükümlüdür. Zenginleşmeyi iade edeceğini ve dolayısıyla zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını bilen veya gerekli özeni gösterdiği takdirde bilebilecek durumda olan kişi, kötüniyetli zenginleşen konumundadır.
506 sayılı Kanunun 92. maddesinde “...malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanında yarısı bağlanır.Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığında yarısı verilir....” hükmü öngörülmüştür. Davacıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri ile yaşlılık aylığının karşılaştırılarak, yüksek olanın tamamı, eksik olanın yarısı ödenmesi gerekirken, her ikisinin de tam olarak alınmasına, anılan madde uyarınca açık yasal engel oluşturan durumu bildirmeyerek Kurumu yanıltan davacının sebep olduğu, zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını, geri vermekle yükümlü olduğunu bilecek durumda olduğu, iyiniyetli olarak kabul edilemeyeceğe gözetilmezsin, BK. 63. maddesinden bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinde, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa, genel hükümlere göre geri alınır…” hükmü öngörülmüştür.
../...
-3-
506 sayılı Yasanın yanlış ve yersiz ödemelerin tahsilini düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile, 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa, geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural da yer almamaktadır. Bu nedenle; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği bozma üzerine yapılacak yargılamada göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirilerek; hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....