10. Hukuk Dairesi 2008/17456 E. , 2010/2339 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı, 01.04.1977-15.02.1986 tarihleri arasında..... sigortalısı olduğu, 31.08.2005 tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile fazla ödenen primlerin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 24 ve 35. maddeleridir.
1479 sayılı Kanunun, 20.04.1982 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 24. maddesi hükmüne göre; bir kimsenin zorunlu .... sigortalısı olması için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olması, gelir vergisinden muaf olanlarında meslek kuruluşuna kayıtlı bulunması gerekir. Yine, aynı maddede 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de; bu kapsam daha da genişletilerek kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olanların meslek kuruluşuna veya esnaf siciline kayıtlı bulunanların zorunlu..... sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
Davacı; 15.04.1992 tarihli giriş bildirgesi ile ilk kez davalı Kuruma tescil başvurusunda bulunmuş, vergi kaydının 01.01.1977-devam şeklinde olduğunu beyan etmiş, 1479 sayılı Kanunun 24 ve 2654 sayılı Kanunun 13. maddesi ile getirilen Ek Geçici 13. madde hükümleri uyarınca, 20.04.1982 tarihinden geçerli olmak üzere
.....
Bağ-Kur’a tescili yapılmıştır. Davacı prim ödemelerine 15.04.1992 tarihi ile başlamış, 1992 ve 1997 yılı prim affı olarak da adlandırılan 3780 ve 4247 sayılı Kanunlardan yararlanarak, 1982-1997 yılları arasındaki süreye ilişkin primleri ödemiştir. Daha sonra güncellenen bilgilerden, davacını......kaydının 21.04.1993..... 19.02.1986, Ticaret Oda kaydının 31.12.1994 tarihinde başladığı, vergi kaydının ise 01.04.1977-27.12.1980, 15.02.1986-31.11.1994 tarihleri arasında kesintili olduğunun anlaşılması üzerine, Kurumca 30.04.1982-15.02.1986 devresinde Bağ-Kur sigortalılık kaydının iptal edildiği, Mahkemece; davalı Kurum tarafından tahsil edilen primlerin yıllarca kullanılmış, sosyal güvenlik hakkı yönünden davacıya güven verilmiş olduğu belirtilerek, Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca istemin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık,.....sigortalılık koşullarını taşımayan davacının, prim affı yasasından yararlanarak iptale konu devreye ilişkin primleri topluca ödemiş olmasının, Medeni Kanunun 2. maddesi dikkate alındığında geçmişe yönelik..... sigortalılık hakkı sağlayıp sağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
3780 sayılı Kanun ile eklenen 1479 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde 31.12.1991 tarihi itibariyle prim gecikme zammı ve faiz borcu bulunan sigortalıların, prim borçlarını 15/04/1992, 15/06/1992, 15/08/1992, 15/10/1992 tarihleri mesai bitimine kadar, dört taksitle ödemeleri halinde, bu tarihe kadar tahakkuk etmiş primlere ait gecikme zammı ve faiz borçları terkin edileceğinden bahsedilmektedir. Davacı, sigortalılık koşullarını taşıyanlar yönünden hüküm ifade eden 3780 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesini takiben 01.04.1977 tarihinde başlayan vergi kaydının 27.12.1980 tarihinde sona erip, tekrar 15.02.1986 yılında başladığına ilişkin gerekli bilgiyi vermeden davalı Kuruma tescil başvurusunda bulunmuş, dava konusu dönemi de kapsayacak şekilde prim tahakkuku konusunda Kurumu yanıltmış, başvurusuna kadarki süreye ilişkin primleri taksitler halinde ödemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesinde; herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı, 3. maddesinde; durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı hükme bağlamıştır. Bu yanıltıcı durumun yıllar sonra ortaya çıkmış olması, davacının başlı başına iyiniyetli olarak kabulüne olanak vermemektedir. İyiniyet savunmasından yararlanabilmek için durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermiş olma koşulunun varlığı aranmalıdır. Yasa, sigortalılık koşullarının bulunmaması karşısında, davalı Kurumu hatalı işleme sevk etmek suretiyle geçmişe yönelik primlerin tahsil edilmesi olgusuna hukuki bir sonuç
.....
bağlamamıştır. Bu şekilde elde edilen sigortalılık süresi yönünden davacı yararına kazanılmış hak oluşmayacağı, gerçek koşulların yıllar sonra öğrenilmesinin hatalı işlemi geçerli hale getirmeyeceği hukuksal olgusu dikkate alınmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.05.2007 tarih 2007/10-240 Esas 2007/248 Karar sayılı kararı da bu yönde olup, Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....