7. Hukuk Dairesi 2015/32332 E. , 2016/1431 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2- Davacı, davalı bünyesinde 1983-14.09.2007 tarihleri arasında çalışıp emekli olması nedeniyle iş akdinin sona erdiğini, bu halde 1983 yılında mülga 1475 sayılı İş Kanunun 31.maddesi gereği maaşından 10 yevmiye tutarında kesinti yapıldığını ve bu kesintinin yasal ve maddi dayanağı kalmadığını belirterek kesilen ücretinin kendisine iadesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile de talep sonucunu artırmıştır.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar davacı tarafca temyiz edilmiş ve Dairemizin 2013/22556 E. 2014/4610 K. sayılı kararı ile; “....Mülga 1475 sayılı İş Kanunun yürürlükte bulunduğu sırada kesintilerin ne miktarda olması gerektiği düzenlendiği gibi iadesinin de ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Nitekim davacının işe girdiği tarihte yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunun 31.maddesinde “..Hizmet akitleriyle işverenin tazminat karşılığı, işçi ücretlerinden geçici olarak alıkoyacağı miktar on haftada eşit taksitlerle kesilmek üzere işçinin on günlük ücreti tutarından fazla olamaz...Tazminat kesintileri, mahsup yapılmasını gerektirecek bir zarar yapılmadan işten ayrılma hallerinde işçiye kesintisiz olarak geri verilir. …..Tazminat karşılığı kesilen paralar en çok üç ay içinde milli bir bankaya yatırılır. İşçi işinden ayrıldığında kesilen para faiz ve diğer gelirleri ile işçiye iade olunur...” düzenlemesi mevcuttur. Yine taraflar arasında davacıdan yaplan kesintinin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ayrıca davalı işveren kurum davacının zarar ve hasar verdiğini de ispat edememiştir. Böyle olunca davalının yukarıda ayrıntısı açıklanan mülga 1475 sayılı İş Kanunun 31.maddesi gereğince davacının ücretinden yapmış olduğu kesintiyi milli bir bankaya yatırması ve davacı emekliye ayrıldığında bu milli bankada nemalanan miktar ile birlikte davacıya iade etmesi gerekir. Kaldı ki davalının davacının ücretinden kesilen miktarın milli bankaya yatırılmasına dair hüküm uyarınca üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesinin zararı da davacıya yükletilemez..... O halde yapılması gereken; dosya uzman bir hesap bilirkişine tevdi edilmeli ve bilirkişiden davacıdan kesilen 8940 TL(eski TL) miktara kesintinin yapıldığı 1983 tarihinden başlamak üzere davacının emeklilik tarihi olan 14.09.2007 tarihine kadar milli bankaların her bir yıl için dönemsel olarak fiilen uyguladığı faiz oranı eklenmek suretiyle davacının emeklilik tarihinde kazandığı ana para miktarı bulunmalı, bulunacak bu toplam miktara ise dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek sureti ile miktarın belirlenmesini istemektir. Mahkemece bu yön gözetilerek sonuca gidilmesi gerekirken davacının o günkü şartlarda kesilen 10 yevmiye tutarındaki ücretinin asgari ücrete oranlaması yapılmak suretiyle bulunan miktar ile dava dilekçesinin tebliğ tarihi ile bilirkişi raporu hesap tarihindeki faiz tutarının toplanması suretiyle çıkan miktarın davacıya iadesini öngören ve esasen mülga 1475 sayılı Yasa’nın 31/son maddesi düzenlemesine aykırı olan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası verilen kararın bozma kararına uygun olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Öncelikle belirtmelidir ki; 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama “usulü kazanılmış hak” olarak adlandırılır. Bu hukuki kurum mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında yargılama usulünün, davanın sürüncemede kalmaması ve en az maliyetle bir an önce bitirilmesi amacına yönelik “usûl ekonomisi ilkesi” çerçevesindeki hükümleri ışığında, uyulan bozma kararı gereğinin yerine tam olarak getirilmemesi gerekçesiyle ikinci kez “BOZULMASINA” sebebiyet vermeyecek şekilde özenle işlem yapmak ve hüküm kurmak zorunluluğunu getirir. Uzun yıllardan beri Yargıtay"ın kökleşmiş, sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usulü kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Somut olayda mahkemece uyma kararı verilen Dairemiz bozma ilamında 1983 yılında davacının maaşından kesilen miktarın milli bankalara yatırılmak suretiyle faiz işletilerek emeklilik tarihi itibarıyla davacıya ödenmesi gereken miktar bulunmak suretiyle karar verilmesi gerektiği ifade edilmiş olmasına rağmen; mahkemece hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda davacının maaşından kesilen miktarın ne kadarının haksız olduğu hesaplanmış ve bu miktar emeklilik tarihinde aldığı ücret ve kesilen miktarın asgari ücrete oranı belirlenmek suretiyle güncellenerek bulunan rakama faiz işletilmek suretiyle bozma kararına aykırı şekilde hesaplanmıştır. Yapılacak iş; dosya faiz hesaplaması veya bankacılık alanında uzman bir bilirkişiye tevdi edilerek mevzuatta belirlenen şekliyle davacının 1983 yılında maaşından kesilen 8.940,00 TL. ye; asgari ücret veya başka bir veri esas alınarak hiç bir güncelleme yapılmaksızın; yatırıldığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar faiz işletilmek suretiyle bu paranın ne kadar olduğunu tespit ederek bozma kararında belirtilen şekilde, bozmadan sonra verilen karar davacı tarafından temyiz edilmediğinden davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak, hüküm altına almaktır. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin bozma kararına aykırı şekilde yapılan hesaplama hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 27.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.