18. Ceza Dairesi 2017/442 E. , 2017/6554 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair, Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesi"nce verilen 26.12.2013 tarih ve 2012/577 Esas, 2013/174 K. sayılı kararın katılan tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 10/09/2015 tarih ve 2015/4751 E. - 2015/5067 K. sayılı kararıyla;
"Dosya kapsamına göre , katılanın sanığa karşı herhangi bir haksız fiilinin olmaması karşısında, sırf hukuki alacağın tahsil edilmemesinin başlı başına haksız tahrik nedeni olmadığı gözetilmeden sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi," gerekçesiyle oy birliğiyle bozulmasına karar verilmiştir.
I- YEREL MAHKEMENİN DİRENME KARARININ KAPSAMI
Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/04/2016 tarih ve 2015/559 E. - 2016/202 K. sayılı kararında;
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın bir dönem müştekinin iş yerinde çalıştığı, daha sonra işten çıkarıldığı, işten çıkarılırken kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmediği, sanığın bu tazminatlarını ve iş yerinde kalan şahsi eşyalarını istemek için müştekiyi aradığı, telefonda tarafların tartıştığı, tartışma sonrasında müştekinin telefona kapattığı bunun üzerine sanığın konuşmayı sürdürmek için müştekiyi aradığı ancak müştekinin telefonlara cevap vermediği, bu duruma kızan sanığın içeriği iddianamede belirtilen mesajları gönderdiği anlaşılmıştır.
Sanık ile müşteki arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında sanığın ölüm tehdidi içeren söz söylediği ileri sürülmüş ise de, müştekinin bu iddiasını doğrulayan kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sanığın telefonu yüzüne kapatan müştekiyle yarım kalan konuşmasını sürdürmek amacıyla müştekiyi peş peşe aradığı, müştekinin cevap vermemesi nedeniyle 27 cevapsız çağrısının olduğu, aramalarına cevap alamaması üzerine hakaret içeren mesajları gönderdiği anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamında, müştekinin haksız sayılacak bir eyleminin bulunmadığı, bu nedenle sanık hakkında TCK nun 129/1 maddesinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.
Sanığın, bir dönem müştekinin işyerinde çalıştığı ve daha sonra ayrıldığı taraflar arasında tartışmasız bir konudur. Sanık bu ayrılması sırasında, bir takım hak ve alacaklarının kendisine ödenmediğini, işe girerken kendisinden teminat olarak alınan boş senedin iade edilmediğini ileri sürmekte, müşteki ise sanığın hak ve alacaklarını ödediklerini, işe girerken bir senet almadıklarını ileri sürmektedir.
Ceza yargılamasını yapan Mahkememiz, taraflar arasında bir hak ve alacak bulunup bulunmadığı konusunda nihai bir değerlendirme yetkisi yapmakla görevli değil ise de, sanığın, müştekiyi telefonla aramasının nedeninin bu iddiası olduğu, taraflar arasında bu yönde bir uyuşmazlık bulunduğu, sanığın ilk aramasına cevap veren müştekinin, bu konuşma sırasında sanığın iddialarını inkar ettiği, sanığın konuşması devam ederken telefonu sanığın yüzüne kapattığı, sanığın konuşmasını sürdürebilmek için müştekiyi defalarca aradığı sabittir. Kendi savunmasına göre. Hak ve alacağı ödenmeyen, yaptığı telefon konuşması sırasında konuşmanın sonlanması beklenmeden telefon yüzüne kapatılan ve konuşmanın devamı için yaptığı ısrarlı aramalara cevap alamayan sanığın, bu durumdan kaynaklanan kızgınlıkla dava konusu mesajları çektiği de sabittir.
Sanığın içinde bulunduğu ruh hali, çektiği mesajlara da yansımıştır. Müştekinin, sanık ile arasındaki sorunu medeni şekilde konuşmak yerine, telefonu sanığın yüzüne kapatmak şeklideki eylemi haksız nitelikte bir hareket olup, sanık da atılı suçu bu harekete tepki olarak işlemiştir.
Açıklanan bu duruma göre, sanık hakkında TCK nun 129/1 maddesinin uygulanması gerektiği kanaatine varılmış, aksi yöndeki Yargıtay bozma ilamına uyulmayarak önceki hükümde direnilmiş ve aşağıdaki gibi hukuk tesisi gerekmiştir. “
Şeklindeki gerekçeyle, Dairemizin 10/09/2015 tarih ve 2015/4751 E. - 2015/5067 K. sayılı kararına direnildiği görülmektedir.
II- HUKUKSAL DEĞERLENDİRME
02.12.2016 tarihli 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 36.maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’ın 307.maddesi uyarınca, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından 14/12/2016 tarihli ve 2016/1298 Esas, 2016/1755 Kararı ile dosya Dairemize gönderildiğinden, direnme kararı üzerine verilen hükmün Dairemizce incelenmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmıştır.
Türk Ceza Kanununun, "haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret" başlıklı 129. maddesinin birinci fıkrasında;
"Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.”
Haksız tahrik ise, 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan bir fiil olmalı,
b) Bu fiil haksız bulunmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç işlenmişse tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
Öte yandan haksız tahrik, haksız bir fiilden etkilenen failin ruhsal durumundan dolayı kusurunun azaldığı görüşüne dayanmakta olup, buna göre müşterek failler yahut fail ve şerikler arasında yalnızca şahsında bu koşullar gerçekleşen fail bakımından uygulanmalıdır.
İnceleme konusu somut olayda,
Katılana ait işyerinde şöfor olarak çalışan sanığın, işyerinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle katılan tarafından tazminatları ödenmeden ve kendisine imzalatılan boş senet iade edilmeden işten çıkarıldığı gerekçesi ile katılana ait telefona hakaret içerikli mesajlar göndermesi şeklinde gelişen olayda, katılan tarafından haksız şekilde tazminat ödenmemesi veya alınan boş senedin iade edilmemesi iddialarının yargılamayı gerektirdiği ve yine sanık tarafından bu nedenlerle aranan katılanın, telefonu sanığın yüzüne kapatmasının haksız fiil oluşturmayacağının kabul edilmesi karşısında; yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi nedeniyle Yerel Mahkemenin direnme hükmünün yerinde olmadığı anlaşılmakla,
III- KARAR
Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Dairemizin 10/09/2015 tarih ve 2015/4751 E. - 2015/567 K. sayılı bozma kararındaki gerekçeye göre yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, 6763 sayılı Yasanın 36.maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307/3. maddesi hükmüne göre dosyanın Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 29.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.