12. Ceza Dairesi 2015/10133 E. , 2016/5909 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : TCK"nın 89/4, 22/3, 50/1-a, 52/1-2-4, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet
Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede; ""görevli polis memurlarının yol kontrolü için beklediği sırada sanığın sevk ve idaresindeki araç ile ekip otosunu fark etmesi üzerine kaçmaya başladığı ve yapılan ikaz ve işaretlere rağmen aracın durmadığı, aracı takip ettikleri esnada, sanığın sevk ve idaresindeki araç ile ekip otosuna çarparak ekip otosuna zarar verdiği ve ekip otosunda bulunan görevli polis memurları şikayetçilerin yaralanmalarına sebebiyet verdiği"" nin belirtildiği, birden fazla şikayetçiyi yaralama ve şikayetçi polisleri yaralayacağını öngörerek kaçmaya devam ettiğinin anlatıldığı, CMK"nın 226/1. maddesinde sözü edilen ""Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de, savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkum edilemez"" hükmüne aykırı bir durumun bulunmadığı ve bu haliyle bilinçli taksiri oluşturacak neticeyi istememesine rağmen bu neticeyi öngördüğünden bilinçli taksir nedeniyle artırım yapılmasında kanuna aykırı bir durum bulunmadığından, tebliğnamedeki TCK"nın 22/3. maddesi gereğince ek savunma hakkı verilmesi gerektiğine dair iki numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
1-Olay tarihinde sürücü belgesi bulunmadığını beyan eden ve UYAP"tan yapılan sorgulamada ehliyeti bulunmayan sanık hakkında, TCK"nın 53/6. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi;
2-TCK nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırım” ibaresinin 01.03.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 26.02.2008 tarih 5739 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım ,diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu,TCK nın 50/6. maddesinde hükmün kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde karar tesis edilmesi, sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceği ihtarına hükümde yer verilmemek suretiyle TCK"nın 52/4. maddesine aykırı davranılması, ayrıca hükmün 6 numaralı bendinde adli para cezasının taksitlendirilmesine karar verilmesine rağmen, aynı bendin sonunda, doğrudan tayin olunan adli para cezasının miktarı ve infaz aşamasında taksitlendirmenin mümkün olması nedeniyle taksitlendirilmesine yer olmadığına, adli para cezalarının ayrı ayrı infazına karar verilerek çelişki yaratılması;
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasının B ahrfi ile gösterilen 6 numaralı bendindeki “hüküm kesinleştikten sonra cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün içinde seçenek tedbiri gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıpta devam edilmemesi halinde kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceğinin sanığa ihtarına (hükmün tebliği ile ihtarına), doğrudan tayin olunan adli para cezasının miktarı ve infaz aşamasında taksitlendirmenin mümkün olması nedeniyle bu aşamada taksitlendirilmesine yer olmadığına, adli para cezalarının ayrı ayrı infazına” ibaresinin hükümden çıkarılması, yerine ""ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına"" ibaresinin eklenmesi ve hüküm fıkrasına 7 numaralı bendi olan ""TCK"nın 53/6 maddesi gereğince sanığın ehliyetinin takdiren 6 ay süreyle geri alınmasına"" ibaresinin hükümden çıkarılması suretiyle, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün, DÜZELTİLEREK ONANMASINA; 07.04.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
Muhalefet Şerhi:
İddianamede "Polis memuru olan şikayetçilerin sanığın kaçak sigara getireceği istihbaratı üzerine ekip otosu ile Van yolu üzerinde beklerlerken, şüphelinin sevk ve idaresindeki araç ile ekip otosunu fark etmesi üzerine kaçmaya başladığı ve yapılan ikaz ve işaretlere rağmen aracın durmadığı ve ekip aracı ile takip ettikleri esnada şüphelinin sevk ve idaresindeki araç ile ekip otosuna çarparak ekip otosuna zarar verdiği ve ekip otosunda bulunan görevli polis memurları şikayetçilerin hayati tehlike geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede yaralanmalarına sebebiyet vermek suretiyle üzerine atılı suçu işlemiştir." şeklinde olay anlatılmış ve sanığın TCK"nın 152/1-a, 89/1, 53/1. maddeleri gereğince kamu malına zarar verme ve taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir.
Sanığa ek savunma hakkı tanınmadan TCK"nın 89/4, 22/3, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Dairemiz çoğunluğunca; ek savunma verilmemesinin kanuna aykırı olmadığından bahisle yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
İddianamede bilinçli taksirin koşullarının oluştuğundan bahsedilmemektedir. Yerel mahkemenin gerekçesinde de bilinçli taksirin ne şekilde oluştuğu açıklanmamıştır. Kaza tespit tutanağında "dur ihtarına uymayan araç aniden sağ şeritten sol şeride geçmek suretiyle aracın sol tarafıyla .... plakalı resmi aracın sağ ön tampon kısmına çarpmasıyla her iki aracın gidiş istikametine göre sol tarafta bulunan orta refüje çıkması sonucu kaza meydana gelmiştir." denilmektedir.
Ceza yargılamasında, sanığın en önemli haklarından olduğu kabul edilen savunma hakkı, hiçbir şekilde kısıtlanamaz. Sanığa, iddianamenin okunması da yeterli olmayıp, CMK"nın 147/1-b maddesi uyarınca yüklenen suçun, sanığın sosyal ve eğitim durumu gözetilerek anlayabileceği şekilde anlatılması gerekmektedir. Yukarıya alınan iddianamede; olay anlatılmış, sevk maddeleri bir yanılgı sonucu olarak değil aksine, hukuki değerlendirmeye dayalı ve uygun biçimde belirlenmiştir. Diğer bir anlatımla, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı, olayda bilinçli taksirin oluştuğunu kabul etmeyerek, olayın basit taksirle yaralama suçunu oluşturduğunu kabul ederek dava açmıştır. Mahkemece, iddianameden farklı olarak, bilinçli taksirin varlığı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Sanık hakkında uygulanması talep edilmeyen artırım hükmü, aleyhe olacak şekilde ek savunma hakkı verilmeden uygulanmıştır. Sanık; karar verildiğinde, iddianamedeki hukuki değerlendirmede yer almayan bilinçli taksir hükmü uygulanarak arttırılmış bir cezayla karşılaşmıştır. O ana kadar, yargılamanın hiçbir evresinde karşılaşmadığı bilinçli taksirle ilgili bir savunma yapamamıştır.
"Okunan iddianameye göre, bilinçli taksire ilişkin savunmasını da yapabilirdi, yapsaydı" denilemez. Çünkü hukuki niteleme basit taksire ilişkin olup, sanıktan "basit taksirden açılan davada, olayın mahkemece bilinçli taksir kabul edilebileceğini düşünerek bilinçli taksiri (gerektiğinde olası kastı) gözeterek savunma yapması" beklenemez ve istenemez. Bu durumu öngören yasa koyucu, CMK"nın 226. maddesinde "suçun niteliğinin değişmesi veya cezanın arttırılmasını gerektiren hallerde, sanığa ek savunma hakkı tanınmasını, savunmasız bırakılmamasını kabul etmiştir. Olayda, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan cezası arttırılmış, bilinçli taksirin oluşmadığına ilişkin görüş, düşünce ve örnek yargı kararlarını sunma olanağı engellenmiştir. Sanığın savunma olanağından yoksun bırakılması, T.C. Anayasası"nın 36/1. ve AİHS"nin 6. maddelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle;
CMK"nın 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinden yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesiyle, sayın çoğunluğun düzelterek onama kararına katılmıyoruz.