Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/3524
Karar No: 2018/411
Karar Tarihi: 18.01.2018

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2017/3524 Esas 2018/411 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2017/3524 E.  ,  2018/411 K.

    "İçtihat Metni"

    ... Gazetesinin 16/10/2015 tarihli nüshasında büyük puntolarla “GELGİTLİ ... BEY!”, “Hani Verdiğin Sözler”, “Bal Gibi Hain”, yan tarafında “... “ben ..."liyim…..Katıksız milliyetçiyim” diye çıkıştı. Ancak TV kanalı, PKK propagandası yaptı. Gazetesi, hainlerin kaçmasını sağladı”, “... Yayın” devamla “... ise ... bombacılarına yardım edenleri açıkladı. Kaçmalarını sağladı. Geriye tek söz kaldı. ... Bey, milli olduğunuza inanıyoruz. Ama TV ve gazetelerinizde de bunu görmek istiyoruz” ve “..., ...’ın TV kanalına çıktı. “PKK terör örgütü değildir” diyerek propaganda yaptı.” başlıklı yazılar nedeniyle ilgilisi ... vekilinin düzeltme ve cevap metninin yayımlanması talebinin reddine dair İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/01/2016 tarihli ve 2016/576 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın ortadan kaldırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 04/03/2016 tarihli ve 2016/1617 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı"nın 10/05/2017 gün ve 1163 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/05/2017 gün ve KYB. 2017 / 32202 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
    Anılan ihbarnamede;
    Anayasa’nın 28 ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddelerinde ifadesini bulan basının haber verme hakkının, gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu ve ifade arasında düşünsel bağlılık unsurları ile sınırlı olduğu, bu unsurlardan birini taşımayan haberin hukuka uygun olduğundan söz edilmeyeceği, keza 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesinde yer alan, “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, her ne kadar mahkemesince başvurucu ...’a biçim ve üslupta tamamen aşırıya gidilerek hain denildiği, herhangi bir somut veri ve gerekçe sunulmadığı, canlı yayında baro başkanı olan bir kişinin PKK terör örgütü ile ilgili sarf ettiği sözlerin tüm televizyona ve sahibine aitmiş gibi lanse edildiği, bu şekilde biçimden sapılarak basın-yayın özgürlüğünün dışına taşıldığı, başvurucuya saldırı niteliğinde şeref ve onurunu rencide edici yayın olduğu gerekçesiyle tekzip talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmişse de, gazete haberlerinin somut belge ve delile dayanma zorunluluğu bulunmadığı gibi, tekzip talep eden tarafından da haberlerin gerçek dışı olduğuna dair bir belge ve delil de ileri sürülmemiş olduğu, haberlerin kamuoyunu ve ülke gündemini meşgul eden konulara ilişkin olup gazete okuyucusunun dikkatini çekecek bir şekilde haberleştirilmesinden ibaret olduğu, “Bal Gibi Hain” başlığı altında verilen haberin başvurucuyla ilgisinin olmadığı cihetle, söz konusu haberlerin 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici nitelikte olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
    Gereği görüşülüp düşünüldü:
    5187 sayılı Kanun kapsamında düzeltme ve cevap metninin yayınlanmasına karar verilbilmesi için, bu kanunda yazılı şartların yanı sıra haberin "basın özgürlüğü" kapsamında kalıp kalmadığının tespiti de gerekmektedir. Basın yoluyla işlenen suçlar nedeniyle görülen davalarda göz önünde bulundurulması gereken "basın özgürlüğü" kavramının içeriği ve hukuka uygunluk nedenleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 13.02.2007 tarihli, 2007/7-28 E. - 2007/34 K. sayılı kararında da belirtilmiştir. İfade ve basın özgürlüğü kapsamında basına, görevini yapması sırasında ihtiyaç duyacağı bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma gibi haklar tanınmıştır. Haber içeriğinde ilk bakışta suçun unsurlarının oluştuğuna dair bir izlenim olsa dahi, yukarıda belirtilen basın özgürlüğüne dair hak ve yetkilerin, haber yoluyla işlenen suçlar bakımından birer hukuka uygunluk nedeni sayılabilmesi için;
    - Habere, açıklama ve eleştiriye konu olan bilginin gerçek olması,
    - Haberin güncel ve toplumun ilgisi bakımından taze olması,
    - Haberin yapılması ve bu bilginin açıklanması bakımından kamunun yararının bulunması,
    - Haberin konusu, haberle amaçlanan hedef ile kullanılan ifadeler arasında bağ bulunması,
    - Her hal ve şartta haberin konusu, haberde yer alan kişilerin eylemleriyle ilgisi olmayan derecede "küçültücü, rencide edici, aşağılayıcı" ifadelere yer verilmemesi gerekmektedir.
    Yukarıda izah edilen hukuka uygunluk nedenlerinin hep birlikte bir haberin yapılması ve yayınlanması sırasında bulunması, basın yoluyla işlenen suçlarda, haberi yapanların cezalandırılmamasında, dolayısıyla toplumun habere ulaşmasında daha yüksek bir kamu yararı olduğunu göstermektedir. Haberin yayınlanması eyleminin, suç olup olmadığı veya suç unsuru oluştursa dahi haberde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğundan bahisle haberi yapanların cezalandırılıp cezalandırılmaması, kuşkusuz bir yargılama sürecinden geçildikten sonra anlaşılacaktır. Ancak 5187 sayılı Kanunda yazılı düzeltme ve cevap metni yayınlanması hakkı, zarar görenin acil olarak haberi düzeltmesi ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
    Suç unsuru içeren bir haber yapılması halinde, bu eylemin cezalandırılmamasına yol açan "basın özgürlüğü" ve "hukuka uygunluk nedenleri" kavramlarının, Basın Kanunu"nda yer alan "düzeltme ve tekzip metni yayınlanması kararı"nda veya internet yoluyla yapılan yayınların düzenlenmesi sırasında verilen "erişimin engellenmesi kararı"nda mutlak suretle gözetilmesi gerekmektedir. Çünkü söz konusu olan sadece basının değil, tüm toplumun temel hak ve özgürlükleridir. Dolayısıyla, düzeltme ve tekzip metni ile zarar gördüğü iddia edilen kişinin kişilik haklarının korunması amaçlanırken, tüm toplumun gerçeklere dair bilgiye, zamanında ulaşması hakkının ve genel kamu yararının engellenmemesi gerekmektedir.
    Hal böyleyken, kendisinden düzeltme ve tekzip metni talep edilen mahkemece yapılması gereken, öncelikle tekzip metni yayınlanması talebiyle gelen dosyada mevcut haberin, (içeriğinde hakaret, iftira veya tehdit gibi başkaca atıflarda bulunulmasa, suç unsuru içermese bile) 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 14. maddesi kapsamında "...kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılıp yapılmadığı.."nın tespit edilmesi, bu yönde ifadeler yoksa talebin reddi, bu yönde bir ihlal varsa o halde haberde ikincil inceleme konusu olan hukuka uygunluk nedeninin olup olmadığıyla, haberin "ifade ve basın özgürlüğü" kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesidir.
    5187 sayılı Basın Kanunu"na göre, tekzip metni kararının alınması ve tekzibin yayınlanmasının sıkı şekil şartları ve kurallarına bağlanmasının amacı, kişinin haklarını ihlal ettiği okunduğu anda belli olan haberlerin acele biçimde haberi veren kişi tarafından geri alınması, düzeltilmesi ve saldırının daha fazla mağduriyete neden olmamasıdır.
    Kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal eden deyiminden; haberde, üstü örtülü de olsa toplumun geneli tarafından açıkça anlaşılabilen bir muhatabı olan bir kişi hakkında, hakaret, sövme gibi bir ifade, habere konu olan kişiden beklenmeyen ve toplumun değerleri karşısında kınanan bir eylem isnadı veya kişinin toplum içinde sahip olduğu şöhreti sarsacak, kişiyi açıkça küçük düşürücü ifadeler kullanılması, gerçeğe aykırı yayım deyiminden ise; okunduğu anda toplumun geneli tarafından bilinen, maddi gerçeklerle ilgisi olmadığı açıkça anlaşılabilen olgu ve eylemlerin habere konu olan kişi tarafından gerçekleştirildiğine dair haberler anlaşılmalıdır. Haberin gerçekliği, sadece haberin yapıldığı anda bilinen ve görünen maddi gerçekliğe göre değil, toplumun bilgi birikimi, duyarlılık düzeyi ve ilgi alanlarına, toplum hafızasındaki yanılgılı veya yönlendirilmiş algıya göre de değişir. Toplumun genelinin hafızasında, haberin yapıldığı sırada dünya ve ülke genelinde gerçek olduğu bilinen, yaşandığı varsayılan maddi olgulara ve konjonktüre bağlı olarak haberin gerçekliği de değişebilir. Basın özgürlüğü, kişilerin zaten bildiği gerçeklerle değil, henüz öğrenmediği, öğrenilmesinde kamu yararı olan gerçekleri kişilere sunmakla eşdeğer bir görev görür.
    "İfade ve basın özgürlüğü" kavramının, uluslararası sözleşme metinlerindeki ve AİHM kararlarındaki görünümüne dair aşağıdaki açıklamaları yapmakta fayda görülmektedir;
    4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi - AİHS) 10. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.”
    Adı geçen Sözleşmenin 10. maddesinin 2. fıkrasında; "Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir.", 17. maddesinde ise; "Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz" şeklinde düzenlemeler yapılarak devletlere kendi toplumlarını düzenlemeleri, bu açıdan da ifade özgürlüğünün sınırlarını Sözleşmenin 10. maddesinde yer alan kriterleri gözeterek çizebilmeleri konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ulusal makamların bu takdir yetkisini Sözleşmenin 10. maddesiyle bağdaşır şekilde kullanıp kullanmadıklarını önüne gelen davalar aracılığıyla denetlemektedir. O halde, ulusal makamlar, ifade özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili takdir yetkilerini kullanırken;
    - Sınırlama için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması (kamu yararı gibi),
    - Sınırlamada aşırıya gidilmemesi (orantılı ve ölçülü olunması),
    - Sınırlamanın meşru (hukuka uygun) bir amacı gerçekleştirmek için yapılması,
    - Sınırlamanın yasayla getirilmesi, hususlarını gözetmek zorundadırlar.
    Her ne kadar doktrinde bu konuda üye devletlerin aynı ölçüleri benimsemeleri gerektiği savunulmakta ise de değer yargıları ülkeden ülkeye değişmektedir. Çağdaş ülkelerin çoğunda; iftira, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemekte, suç sayılmak suretiyle cezalandırılmaktadırlar.
    Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir (Centro Europa 7 S.R.L. ve Di Stefano, § 131). Böylelikle, basın özgürlüğü bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür, diğer yönüyle ise, bu özgürlük, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır.
    Çoğunlukçu, özgürlükçü, demokratik toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü; sadece genel kabul gören ve zararsız veya önemsiz sayılan düşünceler yönünden değil, aynı zamanda halkın bir kısmı tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta rahatsız edici, endişe verici, sarsıcı düşünceler için de geçerlidir.
    Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için; açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir. Ancak, basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği unutulmamalıdır.
    Basın ve diğer medya organlarının ifade özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin görüş ve davranışlarını tanıtmak ve yargılamak için en iyi araçlardan birisini sunmaktadır. Şüphesiz ifade özgürlüğünü kullanan kişilerin (gazeteciler vb...) bu özgürlüğü kullanırken “görev ve sorumlulukları” da vardır. Sözleşme"nin 10. maddesinin gazetecilere tanıdığı güvence, gazetecilerin gazeteci deontolojisine saygı içinde “doğru ve güvenilir” bilgiler sunmaları anlamında iyi niyetle hareket etmeleri koşuluna bağlıdır (Goodwin, § 39; Mc Vicar, § 83-86; Colombani, § 65).
    Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında kanun yararına bozmaya konu dosyadaki somut olay değerlendirildiğinde;
    Adı geçen gazetenin 16.10.2015 tarihli nüshasının 1. sayfasında manşetten yayınlanan haberde, başvuruculardan birinin fotoğrafına yapışık vaziyette büyük puntolarla yıldız içinde "Gelgitli ... Bey", "Hani Verdiğin Sözler" ve "Bal Gibi Hain" başlıkları ile çevrelenen portre fotoğrafının karşısındaki metin kısmında; "Ben ..."liyim, ...miliyetçiyim dedi. Ancak televizyonu PKK propagandası yaptı. Gazetesi hainlerin kaçmasını sağladı." ve aynı gazetenin 13. sayfasında "... grubunda tele terör" başlıklı haberle ..."ın fotoğrafı ve ismi basılarak, televizyon kanalının PKK propagandası yaptığı, gazetesi ..."in ise terör örgütü militanlarına adları ve bulundukları yeri göstererek, teröristlerin kaçmalarına imkan sağladığı yönünde tekzip talep eden gerçek kişiyi toplum önünde rencide eden, terör örgütü propagandası yapan ve dolayısıyla suç işleyen bir kişi olarak yansıtıp hedef gösteren, bir takım argo deyim ve ithamlarla suçlayan, kişinin sahibi olduğu basın organını bu ithamlardaki amaçlarına yönelik olarak suç aleti şeklinde kullandığını ifade eden, tekzip talep eden gerçek ve tüzel kişileri toplum önünde yasa dışı örgütün emellerine hizmet ettikleri için hainlikle ve hainleri desteklemekle itham ederek hedef alan haberlere yer verildiği görülmektedir.
    Yukarıda bahsedilen doktrin ve yargı kararlarında yer aldığı üzere; 5187 sayılı Kanun çerçevesinde, düzeltme ve tekzip talebinin reddine karar verilebilmesi, dolayısıyla yapılan haberlerin "basın özgürlüğü"nden, hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmesi ve bu özgürlüğün herhangi bir sınırlama ile karşılaşmaması için "habere, açıklamaya ve eleştiriye konu olan bilginin gerçek olması, haberin güncel ve toplumun ilgisi bakımından taze olması, haberin yapılması ve bu bilginin açıklanması bakımından kamunun yararının bulunması, haberin konusu, haberle amaçlanan hedef ile kullanılan ifadeler arasında bağ bulunması, her hal ve şartta haberin konusu, haberde yer alan kişilerin eylemleriyle ilgisi olmayan derecede küçültücü, rencide edici, aşağılayıcı ifadelere yer verilmemesi" gibi kriterlerin birlikte gözetilmesi gerekmektedir.
    Somut olayda, habere ve eleştiriye konu edilen bilgide, bazı basın ve yayın organlarının sahibi olan başvuran kişinin dini, dili, ırkı, milliyeti veya siyasi düşüncelerinin, toplum tarafından bilinmesinin acil bir kamusal ihtiyaç olmadığı, haberde bahsi geçen baro başkanının televizyondaki konuşması veya bir belediye başkanının terör örgütünü destekleyen eylemleriyle haberin konusu olan gerçek kişi başvuranın milliyetçiliği veya vatan hainliğinin, haberde ulaşılması amaçlanan hedef arasında bulunması gereken illiyet bağının bulunmadığı, her hal ve koşulda haberin konusu ile doğrudan ilgisi olmayan ancak haberde yer alan; "gelgitli, hain" şeklindeki ithamların kişiyi küçültücü, rencide edici ve aşağılayıcı olduğu, bu yönüyle kişinin Anayasa ve hukuk kurallarıyla koruma altına alınan "şeref ve haysiyeti" ile "manevi bütünlüğünü" ihlal edici nitelikte olduğu, bu haliyle düzeltme ve cevap metnine konu edilen haberin, AİHS ve Anayasa"da yer alan ve yukarıda açıklanan temel kriterler çerçevesinde "düşünce ve ifade özgürlüğü" bağlamında kaldığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla söz konusu haberde yer alan, düzeltme ve cevap için başvuran gerçek kişiye dair ithamların basın özgürlüğü için öngörülen meşruluk sebepleri arasında sayılamayacağı anlaşılmakla,
    Düzeltme ve cevap metninin yayınlanması için başvuran ..."ın talebinin reddine ilişkin İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/01/2016 tarihli ve 2016/576 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın kabulüne, anılan kararın ortadan kaldırılması ile düzeltme ve cevap metninin yayınlanmasına dair İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 04/03/2016 tarihli ve 2016/1617 değişik iş sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi