10. Hukuk Dairesi 2008/9976 E. , 2010/2297 K.
"İçtihat Metni"......
Davacı Kurum, işkazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin %25’inin müştereken ve müteselsilen, %55’inin ise sadece işveren şirketten 506 sayılı Yasanın 26 ve 10. maddeleri uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Anayasa Mahkemesi iptal kararı resen dikkate alınarak ve davalı işveren şirkete %50, davalı şirket müdürü .....’a %10, sigortalıya %40 oranında kusur izafe edilen bilirkişi raporu hükme dayanak kılınarak ve 10. madde koşullarının varlığı kabul edilmekle birlikte davalı işverenin bu maddeye dayalı kusur sorumluluğu oransal olarak saptanmaksızın yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1.inci maddesindeki “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına, bu çevrede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, Kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde, ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine, fiili ödeme miktarı,
........
ilk peşin değerden düşük ise, o takdirde de, fiili ödeme miktarının esas alınması gerektiğine göre, mahkemece,.........iptal kararının derdest davalara uygulanması gerektiği gerekçe gösterilerek yargılama yapılıp, hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Somut olayda; zararlandırıcı sigorta olayının, 20.06.2002 tarihinde meydana gelmesi, sigorta müfettişi tarafından sigortalının işe giriş tarihinin 05.06.2002 tarihi olarak saptanıp, anılan tarihin şirket ortağı tarafından da teyit edilmesi ve 05.06.2002 başlangıç tarihli işe giriş bildirgesinin kazadan sonra 24.06.2002 tarihinde Kuruma intikal ettirilmesi karşısında, 10. madde koşullarının mevcut olduğuna dair mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer taraftan, sigortalı ve davalıların kusur oran ve aidiyetlerini belirleyen 12.01.2007 tarihli kusur raporu olaya uygun olup, bu yönü amaçlayan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Mahkemece, hükme dayanak kılınan bilirkişi raporundaki kusur oranları dikkate alınarak, davalı işverenin 10. maddeye dayalı kusur oran ve aidiyetinin saptanması ve Anayasa Mahkemesi İptal Kararında belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde, davalı işverenin, ilk peşin sermaye değerli gelirin kusura karşılık gelen tutarının belirlenerek, dava dilekçesindeki talep de dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Kabule göre de, ilk peşin değerli gelirlerin toplam %80 istem karşılığı olan 28.706,51 TL’ye hükmedilmesi gerekirken, artışları da içeren talebin %80 istem karşılığı 36.954,40 TL’nin tahsiline karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
O halde; davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 23.02.2010 gününde oy birliğiyle karar verildi.
.......