Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 68 parsel sayılı taşınmazdaki 1/7 payını, ölünceye kadar bakmak koşuluyla davalı oğluna temlik etmek istediğini, tapuda işlemin iradesine aykırı olarak hileli işlemler sonucu satış suretiyle gerçekleştirildiğini, davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; 68 parsel sayılı taşınmazda kayden davacıya ait 1/7 payın 15.11.2006 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik edildiği, davacının taşınmazı ölünceye kadar bakım koşulu ile devretmek istediğini, ancak tapuda iradesine aykırı olarak davalı oğlunun hileli işlemleri ile hataya düşürülerek satış suretiyle temlikin yapıldığını öğrendiğini, davalının bakım görevini de yerine getirmediğini ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
Somut olaya gelince; hile olgusunun tespiti yönünden taraf delillerinin tamamı toplanılmadan, ilk celse davacı iddialarının kanıtlanamadığı, davacının kendi muvazaasından doğan işleminin iptalini isteyemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Bu durumda, hükme yeterli bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, hile iddiası yönünden taraf delillerinin eksiksiz saptanması, toplanan ve toplanacak deliller bir arada değerlendirilerek, önce süre, sonra esas yönünden bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.