16. Hukuk Dairesi 2016/4392 E. , 2016/10240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında Akşemsettin Mahallesi çalışma alanında bulunan temyize konu 129 ada 12 parsel sayılı 1.197,35 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa"nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 13 yıldan beri İzzettin ve ...’lerin müştereken kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak bahçe vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., taşınmazın bir bölümünün kendi kullanımında olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; çekişmeli 129 ada 12 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde bulunan kullanıcı şerhinin iptali ile taşınmazın 12.06.2014 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile işaretlenen 275.34 metrekarelik kısmının 15.07.1990 tarihinden beri davacı ..."nın fiili kullanımında olduğunun; krokide (D) harfi ile işaretlenen 922.01 metrekarelik kısmı ile bu kısım üzerinde bulunan bir katlı evin 13 yıldan beri eşit hisseler halinde dahili davalılar Şevket evlatları ... ve ..."nin fiili kullanımında olduğunun şerh edilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalılar İsa ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, temyize konu olan 129 ada 12 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi tarafından düzenlenen 12.06.2014 tarihli rapor ve krokide (C) harfi ile işaretlenen 275.34 metrekarelik kısmının davacı ..."nın fiili kullanımında olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Davacı çekişmeli taşınmazı 1990 tarihinde dava dışı 3. kişiden satın aldığı ve o tarihten itibaren vergilerini ödediği iddiasına dayanarak dava açmıştır. Yapılan keşif sonucunda düzenlenen teknik bilirkişi raporunda da davacının dayandığı vergi kayıtlarının temyize konu (C) bölümünü de kapsadığı belirtilmiştir. Ancak; davacı tarafın ibraz ettiği ve tek başına zilyetliği kanıtlamaya yeterli olmayan emlak vergisi makbuzları ve zilyetlik devir sözleşmesi esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilemeyeceğinden; bunun yanında tespit tarihinde taşınmazın fiilen kullanıldığının da ispatlanması zorunludur. Gayrimenkul hukukumuzda kullanıma ilişkin olarak “zilyetlik” kavramı kullanılmakta iken Ek-4. maddede “fiili kullanım” kavramı kullanılmış ve bundan ne anlaşılması gerektiği açıklanmadığı gibi, herhangi bir kullanım süresi de öngörülmemiştir. Ancak Yargıtay uygulamasında fiili kullanımın, ekonomik amaca uygun bir kullanım olması gerektiği ve zilyetliğin en azından taşınmaz üzerinde fiili hâkimiyet sağlamaya yetecek bir süreyi içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu bağlamda; keşifte dinlenen davacı tanıklarının fiili kullanımın nasıl ve ne şekilde sürdürüldüğü hususunda alınan beyanları yetersizdir. Yine davalılar tarafından; keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna karşı çekişmeli taşınmaz üzerinde su kuyuları ve ağaçlarının bulunduğu halde; bunların değerlendirilmediği yönünde itirazda bulunulduğu ve bu itirazlarının yerinde olup olmadığı dosya kapsamından da tespit edilemediği halde mahkemece bu yönde de bir araştırma ve inceleme yapılmamış olması da hatalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için, mahallinde fen ve zirai bilirkişi; yerel bilirkişi ve taraf tanıkları ile yeniden keşif yapılarak; davalıların iddia ettiği gibi su kuyusu ve ağaçların bulunup bulunmadığı tespit edilmeli ve mahkemece yapılacak gözlem tutanağa geçirilmeli, 3402 sayılı Yasaya 5831 sayılı Yasa ile eklenen Ek 4. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıklara temyize konu (C) ile gösterilen taşınmaz bölümünün fiilen hangi tarihten beri kim veya kimler tarafından kullanıldığı, kullanımın ne şekilde sürdürüldüğü etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, su kuyusu ve ağaçların var olduğunun tespit edilmesi halinde yerlerinin teknik bilirkişi raporunda işaretlenmesi istenerek keşfi takibe imkan verir rapor düzenlettirilmeli; bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, açıklandığı şekilde uygulama ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara iadesine, 20.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.